Bir ülkenin gerçek gücü, sadece askeri kapasitesiyle ya da ekonomik büyüklüğüyle ölçülmez. Gerçek güç, halkın adalete olan inancında, bireyin kendini güvende hissetmesinde, gençlerin hayal kurabildiği bir gelecek tasavvurunda yatar.
Bir ülkede, "adalet varsa", herkes kendini eşit hisseder; korkmadan yaşar, konuşur, üretir. Çünkü bilir ki hak yerini bulur. Adaletin olmadığı yerde ise güçlü değil, sadece baskıcı bir yapı vardır. Bugün yaşadıklarımız bunun en açık örneğidir.
Güçlü bir ülke, eğitimde fırsat eşitliği sağlayandır. Çocuklarına kaliteli bir eğitim sunabilen, gençlerine özgür düşünme alanı açabilendir. Bilimle, sanatla, sorgulayan nesillerle yol alan ülkeler gerçekten ileridir.
Güçlü bir ülke, sağlık hizmetlerini yalnızca ayrıcalıklı kesime değil, her yurttaşına eşit sunabilen ülkedir. Halkının sağlığını koruyamayan, kronik sorunlara çözüm bulamayan bir sistem, ayakta duramaz.
Güçlü bir ülke, sosyal devlet anlayışını yaşatandır. Vatandaşını yalnız bırakmayan, yaşlısına, engellisine, yoksuluna sahip çıkandır.
Dış politikada etkili olmak, içeride güçlü bir demokrasi, güvenilir kurumlar ve ortak bir toplumsal barışla mümkündür. İçeride huzur ve güven yoksa, dışarıda saygınlık da kalmaz.
Kısacası, bir ülkenin gücü; tankıyla değil, adaletiyle, eğitimiyle, sağlığıyla, sosyal refahıyla ve vatandaşına verdiği değerle ölçülür.
Sizce biz bu değerlerin neresindeyiz?...