AHMET DOĞAN (1948-2023) HOCA’NIN ARDINDAN

Yıl 1957. Henüz 6 yaşındayım. Adıyaman’da şimdiki Parçacılar Pazarının batısında kalenin güney eteğinde kaleye bitişik Süryani Bedros Ağa’nın evinin bir odasında kiracı olarak bulunuyoruz.

Abone Ol

Henüz ilkokula başlamamışım. Köylümüz olan birkaç öğrenci şehir merkezinde ortaokul ve lisede okuyorlar. Bunlardan biri de Bavıko’nun (Artanlı Mehmet Said Hoca) oğlu Bekir Doğan’dır ve lise öğrencisidir. Birkaç öğrenci bir araya gelip toprak damlı kerpiç evlerden bir oda tutar ve orada birlikte kalırlardı. 
Merhum Üstadım Artanlı Mehmet Said Hoca (Bavıko) zaman zaman eşi Ganime Ana ile beraber şehre gelir ve yanında torunu Ahmet’i de getirirdi. Ahmet benden 3 yaş büyüktü ve köydeki ilkokulun 3. sınıfında okuyordu.
Ahmet’in şehirdeki tanıdığı tek çocuk bendim. Bu nedenle şehre gelir gelmez hemen bize gelir, dedesinin verdiği madeni paraları gösterir ve birlikte harcamak üzere çarşıya çıkardık. Altı yaşında başlayan bu arkadaşlığımız bir ömür (66 sene) devam etti.
İlkokula Artan (Pınaryayla) köyünde başlamıştı. Birleştirilmiş sınıfla öğretim yapılan iki öğretmenli bir köy okuluydu. Dördüncü sınıfa kadar köyde okudu. Beşinci sınıfa geçtiğinde Adıyaman Lisesinde öğrenci olan amcası, onun daha iyi yetişebilmesi için şehir merkezindeki Biraralık İlkokuluna kaydını yaptırarak yanına aldı. Öğrenci evinde amcası ile beraber kalıyordu.
İlkokuldan sonra Ortaokul ve Liseyi Adıyaman Lisesinde okuyarak mezun oldu. (1967) O yıl üniversite sınavlarına katılarak Ankara İlahiyat Fakültesine kaydoldu. Fakültede öğrenci iken İslam tarihi hocası Neşet Çağatay, Hatice Babacan adlı öğrenciyi baş örtüsünden dolayı sınıftan atmak ister. Bunun üzerine öğrenci olayları başlar ve Türkiye’nin ilk öğrenci boykotu yapılır. Ahmet Doğan boykotta en faal öğrencilerdendir.
Fakültede öğrenci iken amcasının kızı ile evlendirilir. 1972 yılında Ankara İlahiyat Fakültesinden mezun olur ve İskenderun Müftülüğünde memur olarak göreve başlar. Bu arada bir oğlu olmuştur ve hala eşi köyde dedesinin yanında, kendisi de yalnız olarak görev yerindedir.
Bir müddet sonra Müftü Yardımcısı olarak Adana Müftüsü Cemalettin Kaplan’la çalışır ve ondan İslami ilimlerden dersler alır.
 Yedek subay olarak Erzincan’da askerliğini tamamladıktan sonra Çelikhan’a vaiz olarak atanır. Çelikhan’da vaizlik yaptığı sırada kahvehane sahiplerini ve müşterilerini ikna ederek bütün kahvehanelerden oyunu kaldırır. Her kahvehaneyi kıraathaneye çevirerek müdavimlerine Kur’an okumayı öğretir.
Bugün hala Çelikhan’daki kahvehanelerde oyun oynanmamaktadır.
Daha sonra Adıyaman merkez vaizi olarak görevlendirilir. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Balıkesir’in Gönen ilçesine ilçe vaizi olarak tenzili rütbe ile sürgün edilir.
1983 seçimlerinden sonra Gaziantep’in Kilis ilçesine vaiz olarak atanır. Bu sırada Refah Partisi Genel Başkanı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından istifa ettirilerek partinin il müfettişi olarak görevlendirilir. Artık bundan sonra çileli bir hayat başlamıştır Ahmet Hoca için. Erbakan’ın emriyle parti çalışmalarına başlayan Ahmet Hoca 1991 seçimlerinde tercih sistemiyle birinci sıradan milletvekili seçilir. Ancak Yüksek Seçim Kurulu tarafından mazbatası iptal edilir.
1995 seçimlerinde Refah Partisinden birinci sıra Adıyaman Milletvekili olarak meclise girer. Refah-Yol hükümetinin 28 Şubat darbesiyle yıkılmasından sonra Refah Partisi Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılınca Fazilet Partisi kurulur. 1999 seçimlerinde 4. sıra adayı olarak gösterilir. Ancak Fazilet Partisi üç milletvekili çıkarabilmiştir ve Ahmet Hoca Fazilet Partisince harcanmıştır. Fazilet Partisinin de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması üzerine Saadet Partisi Kurucular Kurulu üyesi olarak siyasete devam etmişse de Adalet ve Kalkınma Partisinin kurulması üzerine bu partiye destek vermiş ve her seçimde elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışmıştır.
Milletvekilliği sona erince Adıyaman’a taşınmış ve vefat edinceye kadar kiracı olarak ikamet etmiştir. Milletvekilliği sona erdikten sonra memleketine dönen yegâne kişidir.
Gerek vaizliği sırasında ve gerekse milletvekili iken yurt içinde, Avrupa ve Kanada’da Millî Görüş teşkilatlarının daveti üzerine onlarca konferans vermiştir.
Her kes tarafından bilinen en önemli özelliklerinden biri, tanısın veya tanımasın din ve mezhep ayırımı gözetmeksizin her taziyeye gitmesi ve taziyede dilinin döndüğünce sohbet ederek taziye sahiplerine teselli konuşmaları yapmasıdır.

***
6 Şubat 2023… Saat sabah 04.16… İnsanlar derin ve en şirin uykularından büyük bir sarsıntı ile uyandılar. Her yer büyük bir gürültü ile sallanmaktadır. İnsanlar çığlık çığlığa… yataklarından kalkanlar duvardan duvara savrulmakta. Adım atanı duvar çarpıyor. Bir duvardan ötekine… Derken duvarlar ve tavanlar meskunların üzerine çöküyor. Ölüm kalım günü… Herkes kendi derdinde… Depremin şiddetiyle elektrikler kesik. Çok katlı birçok bina tek katlı bina seviyesinde enkaza dönüşmüş.
Deprem durduğunda yıkılan duvarlar arasından 9 katlı binanın 4. katından aşağı bahçeye iniyoruz. Dışarda sağanak bir yağmur ve buz gibi bir şubat soğuğu… Telefonlar çekmiyor. Kimseye ulaşılamıyor. Sular kesik… Arabası olanlar arabalarına sığınıp yıkık binalardan uzaklaşmaya çalışıyor. Kimsenin birbirinden haberi yok. Kimse yakınlarına ulaşamıyor, onların yaşayıp yaşamadıklarını bilmiyor. 
Sabahı bekliyoruz. Öğleye doğru temel ihtiyaçlarımızı almak üzere eve giriyoruz ve içerde iken aynı şiddette ikinci bir depreme yakalanıyor, can havliyle dışarıya fırlıyoruz.
Benzinliklerde yakıt kuyruğundayız. Tam bize sıra gelecekken “benzinli araçlar beklemesin, benzin bitti” deniyor.
Arabamıza binip şehir merkezine doğru gidiyoruz. Arabada iken şiddetli bir artçı ile arabamız savruluyor. Kayın validem ve bakıcısı beş katlı bir binanın giriş katında… Ancak birinci kat giriş katının yerinde, giriş katı bodrumda. Hiçbir şekilde ulaşım ve iletişim imkânı yok. Defalarca sesleniyoruz ama bir karşılık alamıyoruz. Ümidimiz ve imkânımız tükeniyor.
İlk aklıma gelen ablam ve yeğenlerim. Yıkıntılar arasından onlara ulaşıyorum. Her birinin hikayesi ayrı. Enkazdan kurtarılanlar var ama halen enkazda olup haber alınamayan da…
Ahmet Doğan Hoca’nın kiracı olarak oturduğu Yaşamkent sitesine gidiyoruz. Bina çökmüş, tamamen enkaz… Çevrede birkaç insan binanın etrafında dolanıyor. Cep telefonundan hocayı ve çocuklarını arıyorum. Hiçbirine ulaşılamıyor. Amcaları ve diğer yakınlarına da ulaşamıyorum. Aşina olduğumuz kimse yok. Hocanın, ailesiyle birlikte rahmete gittiğini düşünüyorum. Elim ayağım titriyor.
***
Aynı gün saat 04.17… Ahmet Doğan Hoca eşi ve dört kızı Yaşamkent sitesinin üçüncü katında depremle uyanıyorlar. Fakat hareket etmeye fırsat vermeyen zelzele binayı bütün sakinlerinin üstüne yıkıyor.  Elektrikler kesik ve zifiri karanlık. Birbirlerine sesleniyorlar. Herkesin sağ olduğu anlaşılıyor. Birbirlerine cesaret veren sözler söylüyorlar. Mahalle sakinlerinin ve özellikle Hocanın yakınlarını haberdar eden halıcı Mehmet’in yardımıyla önce Hoca, sonra eşi, daha sonra da üç kızı enkazdan hafif yaralı olarak çıkarılıyor. Ancak en küçük kızları Mevâ hâlâ enkazdadır ve üzerinde büyük bir ağırlık vardır. Ne kadar uğraşılıyorsa da çıkarma imkânı yoktur. Neticede o akşam sosyal medyadaki paylaşımında “Şubat ayı şehadet ayıdır” diyen Mevâ’mız enkaz altında ruhunu teslim ederek Mevla’sına kavuşuyor ve şehadet mertebesine ulaşıyor. Ancak üç gün sonra enkazdan çıkarılan Mevâ Adıyaman Belediye mezarlığında açılan çukurda diğer depremzedelerle yan yana yatırılarak defnediliyor.
***
2 Nisan 2023 Pazar, Ramazan’ın 11. günü… İftara 40 dakika var. Merkeze bağlı Karti Köyüne sığınmış Doğan ailesi. Ahmet Doğan Hoca’nın ağabeyi Abdurrahman evini herkese açmıştır. Onlarca kişi iki oda, bir eyvan ve bir mutfakta ve dışarıya kurulan bir çadırda barınmaktadır. 
Akşam namazı için abdest alan Ahmet Hoca, 87 yaşındaki amcası Hacı Mahmut Hocaefendi’yi abdest alması için lavaboya götürür. Havlusunu sobada ısıtıp amcasına götürürken lavabonun önüne aniden yığılıverir. Amcası yokladığında nabzının atmadığının farkına varır. Gelen ambülansta da müdahale edilir. Hastanede yapılan müdahale ve muayenede de kalp krizi sonucu vefat ettiği rapor edilir. 74 yaşındaki Ahmet Hoca 55 gün sonra ahirette iftar etmek ve kızı Meva ile buluşmak üzere dünya sürgününden terhis olur.
3 Nisan 2023…
Merkeze bağlı Artan köyünde müthiş bir kalabalık. Camiye sığmayan cemaat Musallaya taşmış. Ses sistemi kurulmuş, konuşmalar yapılmakta. Türkiye’nin her tarafından duyan dostlar cenaze namazını bekliyor. Rize eski Belediye Başkanı ve Refah Partisi milletvekili Şevki Yılmaz “alimin ölümü alemin ölümüdür” diyerek bir konuşma yaptıktan sonra cenaze namazını kıldırıyor.
Binlerce kişinin katıldığı cenaze merasiminde Artan’daki aile mezarlığına, dedesi, babası ve amcasının bulunduğu yere defnediliyor. Böylece yaşadığı 74 yıl boyunca geriye birçok iz bırakarak dünya sürgünün tamamlıyor.
Güle güle Ahmet Hoca…
Bekle, yakında biz de geliyoruz.


17 Temmuz 2023