Aklım bana türlü türlü oyunlar oynamaya devam ediyor.Günün çeşitli saatlerinde, yere ve atmosfere göre değişiklikler gösterse de değişmez tek kural hep yeni hamleler peşinde. Sağ olsun.

Sabahları beşte kalkmaya özen göstermeye başladım tekrar. Bana iyi geliyor. Bir de tembellik yakamı bıraksa…

Böyle günlerin birinde yine uzun süredir yapmadığım bir şeyi yaptım, altıda kalkan ilk otobüse binip köye gittim. Hayvanlara bakmak için.Hava yağışlıydı, gün ağarmamıştı. Üstelik köye vardığımda elektrikler de kesikti. Ortalık zifiri karanlıktı. Duraktan kardeşimin evine kadar yürünmesi gereken ıssız bir yol vardı.Kardeşim evde yoktu. Anlayacağınız ürktüm.

Dualara sarılıp gözlerimi iyice açtım. Biraz ilerlediğimde yolun ortasında yatan iri bir köpek karaltısı gördüm. Etrafta böyle iri köpek yoktu daha önceleri, yine birileri bıraktı gitti herhalde, ya saldırırsa diye düşünürken  kendimi çok savunmasız hissettim bir an. Yürümeye devam ettim. Yaklaştıkça baktım ki yağmur bir gölcük oluşturmuş orada. Derin nefes alıp yürümeye devam ettim.

Biraz ileride komşunun tel örgülerine gerilmiş beyaz bir kedi cesedi gördüm. Resmen içi boşaltışmış ve gergef gibi gerilmişti tel örgülere derisi. İçim kalktı.Kim yapar böyle bir şeyi derken, iyice yaklaştım. Meğerse o da bir poşetmiş.

Kardeşimin evinin önü uzun uzun sazlıklarla kesilmiş durumda. Adam boğazlansa kimse görmez. İki göz yanıp yanıp sönüyor sazlıkların önünde. Eyvah tam da kapının önüne denk geliyor. Hayırlısıyla şu içeri atsaydım kendimi. Yaklaştıkça baktım ki komşu siyah arabasını park etmiş oraya. İçindeki ( ne olduğunu bilmediğim)bir şeyden zaman zaman ışık çakıyor. Hadi yırttın yine diyerek sonraki adım anahtarı bulup ışık ayarlayıp içeri atmak oldu kendimi.

Tabii içeride de arayışlar ve yansıtmalar devam etti. Olsun. Sonuçta görev yerine getirilmişti. Hele o iki beyaz köpeğe(Kar ve Beyaz)dokunmak, o sevgi gösterisine katılmak var ya…