Zaman içerisinde, sürekli hareket halindeyiz.

Zaman sürekli bizi değiştirmektedir.

Zamanı ele geçirip, kendimize göre ayarlamamız mümkün değildir.

Ne kadar uğraşsak uğraşalım, geri getiremediğimiz, değişikliğe uğratamadığımız tek şey zamandır. Bizi kaile almayacak kadar burnunun dikine akıp gidendir zaman.

Yaşadığımız her anı, geçirdiğimiz her zamanı, bu defa olmadı gibisinden yeni baştan almak mümkün değildir.

Çocuklar evcilik oynadıkları zaman, yaptıklarını bozarak “bu defa olmadı, hadi yeniden yapalım” derler; ama yaşanmışlıklar içerisinde zamanı geri getirmek gibi bir lüksümüz, çaba ve gayretimiz asla olamaz. Buna tevessül etmek gibi bir düşüncemiz dahi olamaz.

Böylesi bir durum çoğu zaman zaman işimize gelmez. Sürekli genç ve zinde kalmak söz konusu dahi olamayacağından; yıllar geçse de, yaş kemal erse de, ihtiyarlık kapımız çalsa da, gönül hep hissettiği yaşta olmak ister. Bu da zaman insanı sıkıntıya ve depresyona sokar. Hayatı yaşanmaz hale getirir. Beden, duygu ve düşünceler insanın taleplerine cevap veremeyince, bir boşluğa düşer insan. Bu yüzden asla geçmişi,  yaşanmışlıkları ve zamanın geçtiğini kabullenemeyiz.

Kısa kısa olanları, olabilecekleri tefekkür ederek ne olduğumuza, ne olmak istediğimize ve ne olamadığımıza bir karar verin bakalım.

Toplumda hatırı sayılır durumda mısınız?

Başkalarına değer verirken, size de değer veriliyor mu? Kaale alınıyor musunuz? Sözlerinize önem veriliyor mu?

Hiçbir şey bilmediğinizi düşünerek, her gördüğünüzden bir şeyler öğrenip, yaptığınız hatalardan dersler çıkarabiliyor musunuz?

İçinizdeki yaşama sevinci bitmeyecek kadar, sosyalleşmek adına, akde vefa adına sila-i rahmde bulunuyor musunuz?

İç acıtan, yürek burkan ve acıklı bir durum karşısında hala gözlerinizden yaşlar gelip, doya doya ağlayabiliyor musunuz?

Güzel ve güzellikler karşısında hala sevgi kırıntıları yüreğinizde mevcut olup, yaptığınız ve karşılaştıklarınızdan mutlu olup, zevk alabiliyor musunuz?

Başınıza gelen her ne olursa olsun, vakurca davranıp ve akl-ı selim yaklaşarak, “neden ben?” demiyerek makul, mantıklı karşılayarak rıza gösterebiliyor musunuz?

Yaşınız ne olursa olsun, hangi rakamlarla ifade edilirse edilsin, “fark etmez yaş, baş...” diyerek, yerinde, zamanında, usulüne uygun olarak “yaşamak önemlidir” diyebiliyor musunuz?

 Tüm bunlara olumlu yönde evet diyecek kadar hazır bir cevabınız varsa, işte o zaman, yaşınız, başınız, kilonuz, boyunuz, durumunuz ve ahval-i halinizin hiç önemi yoktur, bilesiniz!

O zaman, mutlu ve huzurlusunuzdur.

O zaman genç, yaşlı olmanızın hiç bir önemi yoktur, çünkü siz olması gereken gibi, usulüne uygun yaşıyorsunuz demektir.

Siz bu sayılanlardan zaman içerisinde ne kadarına sahipsiniz ya da sahip olmaya çalışıyorsunuz?

Biraz düşünmeye ne dersiniz?

Sizce zamanın neresindesiniz?

Kerim BAYDAK

[email protected]