Katıldığımız eğitim çalıştayları ve dost meclislerinde hep Z kuşağının bin yıllık kültüründen, vatan sevgisinden, inancından uzaklaştığı dile getirilir, bir umutsuzluk tablosu çizilirdi.
Bugün 29 Ocak Cuma soğuk ve yağışlı birgün. Cuma namazı için evden çıktığımda ezanlar okumaya başlamıştı, bir elimde şemsiyem diğer elimde seccadem ağzımda maskem, hızlı adımlarla en yakın camiye gidiyorum. Camiye vardığımda sosyal mesafeden dolayı cami çoktan dolmuştu, cami saçaklarının yarısı ıslak yerleride dolmuştu. Kendime namaz kılacak bir yer ararken gözüm bir yiğide çarptı. Kendime yer aramaktan ve Cumanın ilk sünnetlerini kılmaktan vazgeçtim. Doğruca Z Kuşaklı O yiğidin yanına gittim. Şiddetli yağmurun altında montunu altına sermiş üstünde kazağıyla namaza durmuş 16lık bir genç . Yanında durup şemsiyeyi üzerine tuttum, O yiğit Cumanın ilk sünnetini kılana kadar. Secdeye gittiğinde başını koyduğu yer beton ve su birikmiş, o tertemiz alnını secdeye koyunca alnı ve ihtişamlı perçemi sular içinde kalıyor. Dört rekat sünneti bitirince kalk yiğidim dedim bir yer bulalım. Saçağın altında namaz kılanlar bunu görmüş olmalılar ki üç beş kişi kalktı bize yer verdi, biri hemen gidip arabasından torbalar getirdi ve üzerinde namaz kıldık. Yiğidim dedim ben öğretmenim namazdan sonra tanışabilir miyiz. Cuma hutbesi bitti Cumanın iki rekat farzını kıldık, torbaları toplayıp getiren amcaya verip teşekkür ettik. Yiğidim adın ne dedim, nerde okuyorsun dedim, hocam dedi 10. Sınıf öğrencisiyim özel bir okulda okuyorum dedi. Yüzünde değer verilmenin mutluluğu ve Rabbine samimiyetle secde etmenin huzuruyla ayrıldı.
Belki O Delikanlı bu yılı, bu cumayı, bu secdeyi, kendisini fark eden ve değer veren O adamı hayatı boyunca unutmayacak. Kendisi için hayatı boyunca güzel bir anı ve motivasyon kaynağı olacak.
Z kuşağı süper yetenekleri olan çağın dilini ve 21.yüzyıl becerilerini iyi kullanabilen bir nesil. Bir esnaf dostumuzun iş yerinde ayak üstü bu yazıyı yazarken mahalle muhtarı geldi, Hocam dedi hayırdır ne yazıyorsun, muhtarım dedim gençlerle ilgili bir yazı yazıyorum dedim. Ne yapacağız bu gençleri dedi, ne yapmalıyız dedi.
Dedim gençlerle büyükler arasında bir iletişim kopukluğu oluyor, bu da insanlık tarihi boyunca her asırda yakınılan bir durum. Büyükler çocukluk anılarını, kendi çocukluk ve gençliklerini özlerler. Büyükler kendi anılarını çocuk ve gençlerde görmek isterler. Değişen şartlardan dolayı aynısını göremeyince gençlerden umudunu kesip, iletişimi koparıyorlar. Bu da gençlerin büyüklerinden istifade etmesini engelliyor ve gençleri yalnız, tecrübesiz, motivasyonsuz bırakıyor.
Bizim vazifemiz bu gençleri tanımak, gönüllerine girmek, empati yapmak, değer vermek ve motive etmektir. O halde bu gençleri tanımak, iletişim kurmak, motive etmek için ne yapıyoruz...
Gençler her zaman olduğu gibi bu zamanda da değer görmek istiyorlar, sorumluluk almak istiyorlar, kendilerini ıspatlayıp ayakları üzerinde durmak istiyorlar. Başarmanın verdiği öz güvenle onurla yaşamak istiyorlar. Gençlere kendilerini geliştirme ve ıspatlama ortamları oluşturup desteklemediğimizde kendilerini ıspatlamak için olmadık tercihlerde bulunabiliyorlar.
Gençliğe destek olmanın şifreleri:
- Genç insanı tanımak için birşeyler yap. (Mesela kendi gençliğine dönüp empati yapabilirsin.)
- Genç insanla iletişim kurmanın yollarını ara. (Mesela ona selam verebilirsin, resmiyeti bırakıp ona arkadaşmış gibi hissettirebilirsin.)
- Genç adama güvenmelisin, güvendiğini göstermelisin.
- Genç adama sorumluluk vermezsen nasıl öğrenecek, kendini nasıl geliştirip ıspatlayacak.
- Genç adama nasihat etme umutlandır ve motive et kendine güvenip ilk adımı atmasını sağla.
-...
29 Ocak 2021
Mehmet DAĞ