Devletin asli görevlerinin lütufmuş gibi sunulmasından dolayı,  Türkiye’de gerçek anlamda,  siyasetçileri değerlendirmek,  bu ülke için hizmet edip etmediğini anlamak, iyice zorlaştı. Öyle cümleler öyle açıklamalara maruz kalıyoruz ki şakaysa komik, eğer ciddiyse daha da komik! Ülkenin aklıyla dalga geçilme ortamı son derece müsait çünkü “DÜŞÜNMÜYORUZ”

Türkiye genel anlamda değerlendirildiğinde bireylerin ekonomik olarak özgürlüğünü kazanamadığını, tahakküm altında olmayı geleceği için sigorta olarak gördüğü ve bunun içinde özgürlüğünden alabildiğince kaçtığını görmek mümkün. Kazanılmış hakları  olanların bile bir gün haklarım elimden alınır endişesi  taşıdığı, muktedirlerine göre tavır geliştirip tutup belirlediği gerçeğini gördüğümüz zaman , alt gelir grubundakilerin özgürlüğünden vazgeçip yığın psikolojisine hapis olmasını,  yadırgamamamız gerekir. Bu gün ülkeyi ayakta tutan hukuk kurallarının bile kişiye göre değiştiği kanısı toplumun hafızasına kazınmış durumda. Güven sorunu yaşayan bireylerin, anayasaca güvence altına alınmış haklarının farkında olsa dahi, dönemin güç sahiplerine göre şekil almakta ve ülkenin özgür düşünen bireyi olmaktansa özgürlüğünden vazgeçip çoğunluğun bir parçası olmayı yeğlemektedir. 

Tüm il ve ilçelerde devletin asli görevlerinin olduğunu, her gün rutine binmiş şekilde yerine getirildiğini, örnek vermek gerekirse çöp toplama gibi artık fark edilmeyen hizmetlerin işler hale geldiğini ve hangi iktidar olursa olsun bunların bir şekilde yerine getirileceği kanısı yerleşmiş durumdadır. “Ben olmazsam bunların hiçbiri olmaz” gibi bir anlayışla hareket edip,  devletin tüm olanaklarının parmağı altındaki bir düğme ile gerçekleştiği fikrini yayan siyasetçi tipi,  ülke için büyük bir kayıp olmanın yanında, farklı talepleri olanların güç ve tahakküm altında ezilmesi neticesinde ülke giderek düşünemez yığınların bataklığına dönüşmekte olduğu gerçeği nettir. Bugün iktidarların güç devşirmek için yaptığı kıyaslarla doğru sonuçlara ulaşılması fikrine şüphe ile yaklaşmak gerekir. Paradan altı sıfır atılması olayını bile, nerden nereye geldik, tuvaletler 1 milyondu şimdi 1 tl örneği ile sunmak, özgürlüğü elinden alınan bireyler için anlamlı olabilir ama realite karşısında komik olduğu gerçeğini değiştirmez. Birey sorgulamadığı sürece seçilmiş ve atanmışlar kendi mantıkları çerçevesinde topluma biçim verme anlayışlarını her gün kılık değiştirerek toplumun önüne serip vazgeçilmezliğini pekiştirmeye devam eder. 

 Düşünmüyoruz, sorgulamıyoruz. Bugün geldiğimiz noktada hala iktidar unsurları her ilde platformlar kurup ülke gelirini har vurup harman savurmaktadır. İletişim kanallarının bu kadar arttığı bir dönemde siyasetçilerin miting yaparak ülkenin gelirinin bir kısmını sırf kendi iktidarının reklamı için sponsor yapma gerçeği ülke için bir sorun olmanın haricinde ahlaki olarak da kabul edilemez bir davranıştır. Sadece gelir kaybı olarak düşünmemek gerekir  gidilen her ilde ilin trafiğinden tutun güvenliğine kadar her alanda zararlar tespit edilebilir. Bunu ülkenin şu zor sürecinde değerlendirmek, ülke kaynaklarının yerinde kullanımı ilkesi olarak siyasi taraflara benimsetilmesi gerçeği şarttır. 

Dolayısıyla iktidar  veya muhalefet, toplumun bilinç seviyesine göre kurnazlıklar geliştirip tercihleri üzerinde ipotek gibi durmayı bırakmalıdır. Ülkenin özgür bireylerle yol alacağı gerçeği görülmeli, her alanda farklı fikirlerin yaşam hakkı bulması için özel çaba gösterilmeli, dışlayıcı insanları sadaka kültürünün bir bireyi olarak görülme  yanlışlığından dönülmeli ve son olarak da devletin temel görevleri olarak yaptığı işleri insanlara yaşam suyunu ben veriyorum gibi sunulması yanlışından dönülmesi gerektiği fikri kabul edilmelidir. 

DİPNOT:

1- Yahudi Musa insanlara; "Sizin aklınız var. Neden köleliği kabul ediyorsunuz, aklınızı kullanın" demiş. 


2- Yahudi İsa; "Aklınız var, ama bunun yanında kalbiniz de var. Duygularınıza da önem verin" demiş.

3- Yahudi Marks; "Aklınız var, yüreğinizin sesini de dinliyorsunuz, ama karnınız açsa neye yarar" demiş. 

4- Yahudi Freud; "Aklınız var, yüreğinizin sesini de dinliyorsunuz, karnınız da tok, ama cinsel hayatınız sakatsa neye yarar" demiş.

5- Yahudi Einstein ise; "Bu yukarıda söylenenlerin hepsi İZAFİDİR" demiş.

BİR ÖĞÜT:

“Fark ettim ki her şeyin önceden yazıldığını ve bizim onları değiştirmek için hiçbir şey yapamayacağımızı iddia eden insanlar bile karşıdan karşıya geçmeden önce yolun iki tarafına bakıyor.”

                                              Stephan Hawking