İnsan sosyal bir varlık olduğu için tek başına değil, diğer insanlarla birlikte yaşamak zorundadır. Çünkü ihtiyaçlarını tek başına karşılayamaz. Bu yüzden toplumda farklı iş ve görevleri icra ederler. Bu durum hem yaratılışın gereği hem de birlikte yaşamanın getirdiği bir durumdur.

Toplum halinde yaşamanın gereği olarak da, herkesin toplum içerisinde bazı görev ve sorumlulukları vardır. Bunlar sağlıklı bir toplum olabilmenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumdaki her bireyin ortak değerleri, hakları ve sorumlulukları vardır.

Bunların sağlıklı olarak işlemesi o toplumun sağlıklı olup olmaması ile doğrudan alakalıdır. Çünkü toplumdaki herkes eşit haklara sahiptir ve kimse bir başkasından üstün değildir.

Bunları hepimiz biliyoruz sanırım. Bize söz verildiğinde ya da yeri geldiğinde benzer cümleleri kuruyor, kul ya da insan hakkından dem vuruyoruz.

Ama iş uygulamaya geçince işin rengi değişiyor. Daha doğrusu kendi kabahatimiz kendimize görünmez oluyor.

Mesela herhangi bir esnafın kaldırım işgalinden şikâyetçi olan ya da herhangi bir aracın yanlış park edilmesinden yakınan birileri bir bakıyorsun aynını kendi yapmış.

Bir arkadaş geçen yaz, sokak düğünlerinden, özellikle de gecenin geç saatlerinde konvoy halinde korna çalarak, sokak aralarında havai fişek atanlardan bir hayli dert yanmıştı. Bir müddet sonra kendi kardeşinin düğününde aynı şeyleri kendisi yapmıştı. Durumu hatırlattığımda “ne yapayım kardeşim evleniyor, ömürde bir defa, sevinmeyelim mi?” diye kendini haklı göstermeye çalışmıştı.

İçinde bulunduğumuz çelişkinin en basit şekilde dışa vurumu olan bu olay aslında hepimizi tek tek ilgilendiriyor, hatta ilgilendirmek zorunda.

Önceki gün Kent Konseyi olarak kaldırım ve yol işgallerinin bir hak ihlali olduğunu belirten bir basın açıklaması yaptık. Çünkü toplum halinde yaşayan bizlerin birbirimizin hakkını ihlal ettiğimiz en yaygın yerlerden biridir kaldırımlar ve yollar. Uzun yıllardır halledilmeyen bu soruna dikkat çekerek konuyu tekrar gündeme getirdik.

Şehirlerin uygarlık seviyesinin göstergesi ve aynası olması bakımından kaldırım ve yollarımız, bizim medeni olma seviyemizin yansımasıdır. Eminim esnafımızın kahir ekseriyeti olayı bu şekilde değerlendirmemiştir. Ve yine eminin eğer bu bakış açısı ile baksaydı o işgalleri ya da yanlış parkları yapmazdı.

Belki kendilerince gayet masum olan ve “ne olmuş yani?” diyecek kadar hafifseyen birkaç parça eşyanın kaldırıma veya yola konmasının o kadar masum olmadığını anlaması için empati yapması gerekiyor. Bunu özellikle yapsınlar.

İşgal edilen kaldırım veya yoldan, yanlış ve hatalı park edilen yerden engelli bir insanın veya yaşlı bir kimsenin, hasta, hamile ya da çocuklu bir bayanın geçmek zorunda olduğunu düşünsün. Bu kişi/lerin de kendisinin yakını olduğunu düşünsün. Eminim yaptığı yanlışlığın farkında olacaktır. Hatta bu konuda duyarlı olmaları için başkalarını da uyaracaktır.

Öncelikle bu toplumda yaşayan sorumluluk sahibi bireyler olarak bunlara uymamız ve dikkat etmemiz gerekiyor. Gerektiğinde de birbirimizi uyarmamız gerekiyor. Çünkü bir yerde, bir şekilde bizim hakkımız ihlal ediliyor demektir.

Bunca sözden sonra hala yaptığının doğru olduğunu iddia edenler varsa, bunlar kaldırım ve yol işgallerine devam ediyorlarsa, hatalı park etmeye devam ediyorlarsa, diğer insanların yaşam akışını olumsuz etkiliyorlarsa, hata kaza ve kavgalara sebebiyet verecek derecede ise burada devreye girecek olan yetkili merci bellidir.

Kararlı bir şekilde uygulanacak denetim, uyarı ve yaptırım ile bu sorun halledilecektir.

Yeter ki canımız istesin.