Hayat akıp giderken yine geldik bir takvim yılının sonuna. Her yıl olduğu gibi güzel temennilerle, sınırsız umut ve güzelliklerle bekliyoruz yeni gelecek yılı. Takvim sayfalarının başa dönmesiyle her şeyin sil baştan olacağını zannetmek gibi belki de… Zaten umutlar ve hayaller değil midir biz insanlara geleceği hep şevkle bekleten, en kırıldığımız noktada dahi dimdik durmayı öğreten. Hep demez miyiz, “Her gecenin bir sabahı vardır,” diye… İşte bu güzel umutlarla yeni yılı beklerken, azıcık olsun güzellikleri hayal ederken bile bir şeyler bu güzel umutların önüne geçmek için can atıyor.

Güzel ülkemin sanki bütün derdi tasası bitmiş de gelmişiz yılbaşı kutlaması olur mu olmaz mı? Bu konuda bile olduk sen- ben… Mutlu yıllar demeye korkar oldu millet. “Yılbaşı da neymiş, yılbaşı günah, yılbaşı bizim değil vs…vs..” bakıyorum sosyal paylaşım sayfalarına millet oldu biranda dindar, biz olduk dinsiz. Bu nedir ya…

Nasıl ki insanların doğum günlerini kutluyorsak, yeni yılında kutlanmasının sakıncası nedir ben bunu çözemedim.

Yılbaşı geceleri çocukluğumdan beridir tatil moduna girerek erken uyumamak gerektiğini göstermiştir. Bütün resmi tatillerin gecesi böyle değil midir? Yarın iş yok, okul yok… Akraba ziyaretleri, gece oturmaları bizim zaten geleneksel hayatımızın bir parçası.

Alkol almak… Alkol alan biri zaten o geceye has almıyordur alkolü, o kişilerin sosyal hayatı zaten alkol üzerinedir. Kimi neden yargılıyoruz ki… Herkesin hayata bakışı, yaşamı, inancı farklıdır…

Hâlbuki her şeyi günaha bağlarken ülkemde milyonlarca yılbaşı biletlerinin satışı … En mutaassıp dediğimizi semtlerde bile yılbaşı alışverişi yapılması, bakkalda markette kapitalist düzenin getirdiği ucuz fiyattaki çam ağaçlarının bir anda gitmesi, onca kuruyemişlerin tüketilmesi, gece yarılarına kadar televizyon programların seyredilmesi… Peki, bunca şeyler yapılırken nerede bu ahkâm kesenler. Ülkemize bir anda başka ülkelerden birilerimi giriyor da bunca şeyler oluyor.

Duygularımızı hala kapalı bir kutunun içinde tutmak zorunda neden hissediyoruz?

Bugün çocukların ışıklı ağaç diye oyuncak zannettiği çam ağaçlarını gizli kaçamak evine alan ama alelade çocuğuna çam ağacı alana da laf sokan bir millet haline geldik.

Evet, kültürümüzde ne bir çam ağacı, ne de bir Noel baba figürü var. Ama bunları çocuklarımıza empoze edenler kim… Her an reklam kuşaklarında görünen Noel babalar, rengarenk cıvıl cıvıl çam ağaçları… O günah bu günah diyene kadar ülkemize Çin’den ucuz ucuz getirilen çam ağaçları önce bir sınırlandırılsın sonra aileler kendi yaşamına göre bir yol çizgisi belirlesin.

Biz Noel kutlaması yapan bir ülke değiliz, yapanlarda zaten kendi inançları doğrultusundadır. Buna da saygı duymak gerekir. Yalnızca yeni yılı güzel umutlarımızla bekleyen, yeni bir yıla ailemizle merhaba demek isteyen, her şeyin hayırlısını dileyerek yolumuza devam eden insanlarız.

Bu nedenledir ki birbirimizi kırarak, hor görerek, dinsiz damgası vurarak bir yere varamayacağımızı belirtmeden geçmek istemedim.

Güzel dileklerde bulunmak bir şey kaybettirmez.

2016 yılının ülkeme, huzur, barış, sevgi getirmesini, bu yeni yılın hayırlara vesile olmasını dilerim…

Kocaman Sevgilerimle…