Ne güzel yedim külahta dondurmayı. Yalaya yalaya… Ayıpmış, günahmışlara takılmadan. Üstelik tam çarşının göbeği. Dört yolun buluştuğu havuzlu göbek. Önümde taksiler( yan tarafta taksi durağı), oturduğum bankın arkası banka, dükkân. Göbeğin dört tarafı sarılmış bankalarla, dükkânlarla. Oturdum banka. Bitirdim dondurmamı, elimi ağzımı sildim, kalktım dimdik yürüdüm gittim yoluma. Benim için büyük meydan okumaydı bu. Buranın yerlisi olmak, üstelik bilinmiş bir ailenin kızı, torunu olmak. Hoş üstelik ne torunluk ne kızlık kalmışken bunları uygulamak…

Gelmişim altmışıma, hala sorguladıklarıma bakın. Demek ki bunları yapabilmenin de bir yaşı varmış diyecektim, sonra annem geldi aklıma. Hala  gelen geçen görecek diye verandada bir şey yemekten çekinen anacığım. Hiç rahatsız olmadım açıkçası. Tabii bu, günlerin coronalı , saatin mesai saatleri  dışındalığı ve benim artık yaşımı başımı almışlığımdan da olabilir.

Bir tespitte bulunurken şaka yollu “ Senin çocukluğuna inmek lazım. “ denir ya. O hesap, çocukluğumu Selçuk’ ta geçirmemin de katkısı var bu günlerde. Selçuk turistik bir yer olduğu için ben de kız çocuğu olarak nasibimi aldım o özgürlükçü ortamdan. İçim sıcacık olur Selçuk adı geçtiğinde. Bazen sırf o günleri yad etmek adına Selçuk’ a dondurma yemeye giderim.

Şimdi size dert ettiğin şeylere bak, dedirtecek bir alıntıyla bitireceğim yazımı. Alıntı, “ Yaşayan Ölüler’’  den (Montaıgne,Denemeler ) bir paragraf.

“ Kral Philippes’ in dedesinin babası Maximilian, birçok büyük değerleri olan bir hükümdardı; üstelik eşsiz bir vücut güzelliği de vardı. Bir huyu onu öteki krallardan ayırıyordu. Krallar pek önemli işleri çabuk çıkarmak için oturaklarını krallık tahtına çevirdikleri halde o, en yakın oda hizmetçisinin bile kendisini hacet yerinde görmesine razı olmazmış. Su dökünürken dört tarafı kapattırır, mahrem yerlerini hekime de, başkasına da göstermekten bir kız gibi kaçınırmış. Konuşurken hiç de sağı solu kollamadığım halde bende de aynı utangaçlık vardır. Dayanılmaz bir ihtiyaç veya arzu beni sürüklemedikçe saklanması adet olmamış organlarımı ve işlerimi bile kimseye göstermem. Ama Maximilian işi o kerteye götürmüş ki vasiyetnamesinde, öldüğü zaman kendisine don giydirilmesi üzerinde önemle durmuş, bir zaman sonra vasiyetine, donu giydirecek adamın gözlerinin bağlanması şartını da koydurmuş.’’

Sevgiler...