11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılan, 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe giren “İstanbul Sözleşmesi”, toplumumuza uymayan katmerli bir illettir.

Adına her ne kadar “İstanbul sözleşmesi” deniliyor olsa da, işin aslına baktığımız zaman, Haçlı Batı konseyi sözleşmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Halk arasında sıkça söylenen “Minareyi çalan kılıfını uydurur” misali, bu sözleşmenin adına da; “kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele” denilmiş. Böylece resmen bir kılıf uydurulmuştur.

Sözleşmenin yürürlüğe girdiği günden bu yana, toplumun aile yapısı temelden sarsıldığı ayan beyan ortadadır.   

Resmi verileri inceleyip boşanma oranı ile evlilik oranını karşılaştırdığımızda, boşanmaların neredeyse evliliklerin önüne geçtiğini görmekteyiz.   

Sözleşmeyle birlikte yılda yaklaşık 150 bin, toplamda 1 milyondan fazla erkeğin kendi evinden atıldığını bilmekteyiz.   

Takdir edersiniz ki; evden atılmalar beraberinde cinnet illetini getiriyor, yığınla boşanmalara yol açıyor, şiddeti körüklüyor, kaos ortamına sürüklüyor.  

Kısacası, aile mefhumunun temelini dinamitleyip, kökten bitiriyor.   

Televizyon ekranlarında Batı kültürünü enjekte eden bazı dizi ve programlar da işin tuzu biberi oluyor.  

Harbiden toplum cinnet geçiriyor: Neredeyse her gün kadınlara yönelik şiddet olayları ekranlara yansıyor. Yine bununla alakalı gazete sayfalarında çarşaf çarşaf haberler yapılıyor.

Sonra da neden şiddet olayları gündemden düşmüyor diye feryad-ı figan ediliyor.

Keza zaman zaman erkeklere de yönelik şiddetin alası sergileniyor. Sizin anlayacağınız, şiddetin sarmalı tek tarafa yönelmiyor, iki tarafta derin travmalara yol açıyor.  

Gidişat hayra alamet değil. Yetkili zevatlar malum konuya eğilmeli ve ivedilikle gereken önlemler alınmalı.         

            Bunun yanı sıra eğitim-öğretim müfredatında ahlak ve maneviyat kültürüne geniş yer verilmeli. Aynı zamanda toplumsal zeminler oluşturularak, kitleler bilinçlendirilmeli.      

Aksi halde toplum olarak olumsuzluklara doğru son sürat yol almaya devam edeceğimiz ayan beyan ortadadır.

Tekrar altını çiziyorum: “İstanbul sözleşmesi” tam bir Haçlı Batı ürünüdür. Aileleri yaşatmıyor, bilakis temeline kibrit suyu dökmekle kalmıyor, resmen öldürüyor.  

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

         Bilal KARADAĞ

[email protected]