'Amacım deprem üzerinden siyaset yapmak değil. Muhalefetin Meclis'e sunduğu deprem araştırma önergeleri neden reddedildi?' diye diye soran Ulubey'in açıklaması şöyle sürdürdü; "Bir kaç dakikadır neler yazayım diye düşünüyorum,  sorun yazı yazacak konuyu bulamamak değil, sorun ülkemde yaşanan olumsuzluklardan hiç bir ders çıkarmayışımız ve umutlarımızın her zaman bir depremle yıkılıyor olması beni çok üzüyor. Bir taraftan Coronavirüs belası ile hayatımızla cebelleşirken, bir bir sevdiklerimizi toprağa verirken daha bugün Coronavirüs değerli bir canımızı, partimize büyük emek vermiş, Adıyaman CHP İl Başkanlığımızı yapmış Hüseyin Şahin abimizi kaybettik, tüm sevenlerine sabırlar diliyorum. Diğer bir taraftan da deprem vuruyor. İzmir'deki depremin acısı, henüz hayatının baharında moloz yığınlarının altında kalan çocukların ölümü yüreğimizi yaktı. Deprem gerçeğiyle yüzleşmediğimiz ülkemizde, bu konuda ne kadar yazılırsa yazılsın, ne kadar söylenirse söylensin her şey kısır bir döngüden öteye gidemiyor. Amacım depremi, yaşanan acıları siyasete alet etmek değil fakat sormak gerekir. Türkiye'nin jeolojik konumu ve dünyanın en aktif deprem fay hatları üzerinde bulunması sebebiyle yüksek deprem riski altında olmasına rağmen,  olası depremler konusunda mevcut eksikliklerin tespiti ve alınması gereken önlemlerin araştırılabilmesi için Anamuhalefet, muhalefet partileri tarafından TBMM Başkanlığı'na sunulan araştırma önergeleri neden AK Parti ve MHP tarafından ret edildi? Hatta 18 yıldır tek başına iktidar olan , isteği zaman istediği yasayı Meclisteki çoğunluğuyla başaran AK Parti iktidarı son yıllarda yaşanan onca doğal felakete rağmen, çarpık yapılaşmanın önüne geçmediği gibi  "imar affı"yla hem de kentsel dönüşüm adı altında aslında rantsal bir dönüşüme zemin hazırlamadı mı?. Hatırlarsanız AK Parti referandum öncesi hazine arazilerinin satışını onaylayan yasayı çıkararak imar affını getirmişti. İmar affı skandalıyla yüzbinlerce kaçak yapıya af getirerek trilyonlar kazanıldı. Türkiye'nin birçok yerinde beton yığınlarını, kaçak inşaatları, çarpık imar rezaletlerini affederek depreme zemin hazırlamış olmadı mı? Vatandaşına hesap veren var mı? Tabiki hayır. İzmir depremi bize bir kez daha gösterdi ki, deprem değil, ihmal ve tedbirsizlik' öldürür. Deprem öldürmez, yeterli kontrolü yapılmamış, uygun inşa edilmeyen, gerektiği gibi denetlenmeyen, çürük, dayanıksız binalar öldürür, İhmal öldürür."dedi.

"Erzincan depreminde 32 bin 962 kişinin hayatını kaybetti"

26 Aralık 1939'da yaşanan Erzincan depreminde 32 bin 962 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Ulubey,"Peki, çürük binaları yapan, ihmali olan her Kim varsa incelenecek mi? Ya da her zaman olduğu gibi göstermelik bir soruşturma ve sonrası malumunuz. Deprem gerçeğiyle ne zaman yüzleşeceğiz? Geçmiş yıllarda yaşanan büyük depremlere hatırlayalım,  26 Aralık 1939'da yaşanan Erzincan depreminde 32 bin 962 kişinin hayatını kaybetti. Yine acısını hala unutmadığımız 1999'da yaşanan Gölcük merkezli Marmara Depremi'nde ise resmi verilere göre 17 bin 480 vatandaşımızı kaybetmiştik. 1999 depreminden 12 yıl sonra yaşanan Van merkezli depremlerde de 644 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Deprem kuşağında olan ülkemiz bu deprem geçeğiyle yüzleşmek durumunda. Dolayısıyla hiç tartışmasız ve kesin olarak bina yapılarımızı ve önlemlerimizi buna göre kurmak durumundayız. Her deprem sonrası aynı klişe söylemlerle bir yere varılmıyor. Deprem yine düştüğü yeri yakıyor. O koca koca binaların nasılda bir kâğıt parçası gibi yıkıldığını her depremde görüyoruz. Bu vurdumduymazlıkla depremler değil, inşa edilen ucuz, çürük yapılar, doldurma zeminlerinin üzerinde eksik malzeme insanlarımızın mezarı olmaya devam ediyor. Kentsel dönüşüm tam bir rant avcılığına dönüştü. Para gelsin anlayışıyla her yer imara açıldı. Bütün bunlar yaşanırken, ben de her duyarlı vatandaş gibi  sormak isterim, 1999 Marmara dereminden bu yana vatandaştan toplanan vergiler nereye gitti? Bu paralarla ne yapıldı sorusuna yanıt yok. Hiç bir depremde ders almadık, çarpık ve plansız yapılaşma da, kaçak inşaatlar da devam etti. Dün olduğu gibi bugün de yıkılmış binaların enkazını kaldırıyoruz kaldırmasına da peki ya sorumsuzluğun enkazını ne zaman kaldıracağız?. Hala doğal afetlere hazırlıklı değiliz. İzmir'deki korkunç görüntüler İstanbul'da nasıl daha büyük felaketler yaşanacağını gösteriyor"şeklinde konuştu.

"Kolon ve beton malzemelerinin belirli standartlarda olması gerektiğidir"

Deprem risk haritasının ayrıntılı şekilde ortaya çıkartılması gerektiğini belirten Ulubey, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Deprem risk haritalarının ayrıntılı bir biçimde ortaya çıkartılarak etkin bir kamu denetimi yapılması gerekir. Çarpık yapılaşmaya izin verilmemeli denetim olmalı, tehlikeli binaların risk derecelerinin belirlenmesini ve kentsel dönüşümle acilen yenilenmesi, bir depremin yıkıcı etkisinin çürük ve gevşek zemin ise o halde yapılacak binalarda kolon ve beton malzemelerinin belirli standartlarda olması gerektiğidir. Deprem master Planı tam anlamıyla hayata geçirilmelidir.  Deprem master planı, olası bir deprem tehlikesine karşı mevcut yapıların deprem güvenliklerinin incelenmesi ve yeterli güvenliğe sahip olmayan yapılar için teknik, hukuki, sosyal ve mali açılardan uygunluk arz eden gerekli güçlendirme ilkelerinin belirlenmesidir. Böylelikle insanı yaşatırız,  deprem zararlarını azaltırız. Yaşam kalitemizi yükseltiriz. Aksi halde her seferde olduğu gibi arama, kurtarma ekibinin kolanların altında, orada kimse var mı?  ya da sesimi duyan var mı? diye enkazın altında seslenişlerimiz ve umutlarımız tükenir. Bu arada tüm sağlık çalışanlarımıza, günlerdir büyük özveriyle çalışan arama kurtarma ekiplerinin, bir cana ulaşmak için enkazın altında gelen bir ses için, bize umut vermek için verdikleri mücadeleden dolayı çok teşekkür ederim."

Kaynak : PHA
Kaynak: pha