Siyah rahatsız, Tekir de. Fakat Tekir her geçen gün iyileşiyor. Derken Siyah öldü. Kendi mama kabının dışında diğerlerinin de mama kaplarına resmen yatarak yemelerine engel olan, hepsi ölür ama bu saldırganlıkla yaşama sıkı sıkı tutunur dediğim sevgi arsızım öldü, ne yazık ki. Meğerse aç gözlülüğü acelesi olduğundanmış diyelim ve noktayı koyalım. Hepsi nur içinde yatsın gidenlerin.

 Tekir rahatsız olsa da şimdilik hayatta. Ona özel ilgi göstermeye başladığımdan beri yakınlaşmaya başladık. Rahatsız olduğu dönemlerden birinde, sokak kedileriyle yakından ilgilenen bir arkadaşımdan yardım istemiştim. Hayret etmişti, beslendiği halde bir kedi nasıl bu kadar ürkek, hırçın olabilir diye. Son tedavisinde de zar zor taşıma kutusuna koyup götürdüğüm veterinerde pansiyoner olarak kaldı on gün. Teslim alırken veteriner hırçınlığından söz ederek üstü kapalı bir kez daha gelirse yardımcı olamayacağını söyledi.

Rahatsızlıkları devam ettiği için onunla özel olarak ilgileniyorum. Fakat sonuçta bunlar sokak kedisi ne kadarına gücüm yeter, zaman gösterecek. Umutluyum. Hele ki son günlerde bacaklarıma sürtünmeye başlaması, çok seyrek de olsa başını okşatması, umutlanmam için somut göstergeler. Fakat onlarda da salgın aldı başını gidiyor. O yüzden fazla umutlanıp sonra tepesi takla gelmek istemiyorum.

Çok beğeniyorum yaşamın içinde bu tür hizmetlerde bulunup kendi içlerinde de dengeyi bulmuş insanları. Yeğenim bu tür yaşam öykülerini beğendiğim için zaman zaman Netflix’ten belgesel önerilerinde bulunur. Yine geçenlerde ‘Ahtapottan Öğrendiklerim’ adlı belgeseli önermiş. Dün gece izledim. Beğendim. Umut oldu. Sokak hayvanlarıyla ilgili eyleme geçtiğim bir konuda da içsel onayımı verdim kendime. Bu tip yaşam öyküleri duygudaşlığımı besliyor.

Yazılacak o kadar çok şey var ki... Daha dün dört patisi de kanlı bir köpek gördüm sokakta. İlgimi, şefkatimi göstermenin dışında bir şey yapamadım. Uzaklaştı. Baktım bir ara yine karşıma çıktı. O kadar çaresiz hissettim ki kendimi, gözüm görmezse katlanabileceğimi düşündüm. Peşime takılmaması için dua ettim. O anda bu duyarsızlık gibi geldi. Bir arkadaşımı aradım hemen telefonla, ne yapabilirim diye sordum.” O, gelecektir yanına tekrar, ton balık al, karnını doyur en azından. “ dedi ve kapattık telefonu. Ton balığı aldım ama gelmedi. Çünkü o zaten gelmişti yanıma da ben fırsatı kaçırmıştım. İşte hayat tekrarı yok bunun diyerek sürekli gözüme soksa da ben inatla aynılığa tutunmaya çalışıyorum.

Dolunay niyeti var sayfamda. Oldukça uzakta kaldığım konular. Belki de yeniliğe yer açma zamanı diyelim ve niyeti paylaşayım ben de:

“Aldığımı ve verdiğimi dönüştürerek, hayatın tatlarıyla buluşuyorum. Kabulde, güvenle ve keyifle ilerliyorum geleceğe. Mutluluk ve huzurla dolsun, neşe ile atsın kalbim.”

Meltem Reyhan’ ın sayfasından alıntıdır. Alıntının kaynağına da saygı göstermek geldi içimden. Yaşam bana kedilerden konuştuğu gibi ait hissettiğim paylaşımlarla sosyal medya üzerinden de ulaşıyor. Şükürler olsun.