Bu memleketin yaşadığı olumsuzluklardan biri de genel olarak insanına sahip çıkmaması diyebiliriz. Özellikle yetişmiş insanlarımızı küstürmekte, kırmakta, harcamakta  pervasız davrandığımız herkesçe blinen bir gerçek aslında.

Bu memleketin dışarıda yani gurbette yaşayan o kadar çok değeri var ki.

Kimi küstürülmüş, kimi kaçırtılmış, kimi unutulmuş, kimi de memleketini unutmuş. İş adamından bürokrata, esnaftan sanatçıya, siyasetçiye kadar alanında söz sahibi olan, kendisini ispat etmiş, bilgi ve birikim sahibi insanlarımızı saymakla bitiremeyiz bence.

Bunların bir yüzünü memlekete çevirebilsek, onların gönlünü alıp, var olan memleket sevgilerine sahip çıkarak katma değere dönüştürebilsek, inanın olumlu manada çok şey değişir Adıyaman’da.

Bunlardan bir tanesi de İsmail Akgün kardeşimiz.

Aslında çoktan beri yazmayı düşünüyordum, ama kısmet bugüneymiş. Bu satırlarda ondan bahsedeceğim.

Özet olarak geçeceğim.

Onunla tanışıklığımız yıllar öncesine dayanmasına karşın dostluğumuz daha eskilere uzanır…

Yıllarca öğretmenlik yaptıktan sonra bir müddet, bugünkü adı ile Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü görevinde bulunarak başarılı çalışmalara imza attı.

Derken Ankara günleri başladı.

ÇASGEM’de uzman olarak çalışmaya başladı.

Malum, memleket kendi insanını kıyma ve harcama noktasında çok mahir. İsmail kardeşimiz de bunlardan biri. Hareketli, çalışmayı seven, işine bağlı, dürüst ve fedakâr olarak bildiğim İsmail Akgün kardeşim, bir dönem kumpaslarla kendisine yaşatılan sıkıntılı günler sürecinde, belki kendisinin bile anlayamadığı bir şekilde kendisini Ankara’da buldu.

İsmail Akgün kendisine gelir gelmez orada da boş durmadı.

Birçok kimse gibi kendi içine kapanmadı. İşi ile evi arasında bir dünya kurup kabuğuna çekilmedi. İstese de yapamazdı, alışmıştı, huyu buydu, hele karakteri bunu hiç götürmezdi.

Bu arada kendisi ile görüşmelerimiz devam ettiği gibi muhabbetimiz de gün geçtikçe artıyordu.

Bir ara duydum ki, Türkiye’de yeni ama çok önemli bir konu ile meşgul olmaya başlamış; MOBBİNG.

“Bir işyerinde çalışanların veya doğrudan kurum yönetiminin, hedef alınan bir kişiyi veya kişileri rahatsız edici, ahlak dışı ve sistematik söz ve davranışlarla taciz etikleri; başkalarına karşı psikolojik şiddet uyguladıkları bir süreç olan…” mobbing, değişik açılardan bakıldığında bireyin, kurumun, toplumun ve hatta devletin zararı söz konusu olan bir hastalık adeta…

Damdan düşenin halinden en iyi damdan düşenler anlarmış misali, İsmail Akgün belki de kendi hayatını da olumsuz etkileyen bir süreçten geçmiş olmalı ki bu konuya özel bir ilgi gösterdi.

İyi de yapmış.

Yetinmemiş, bu işte uzmanlaşmış, Türkiye’nin birçok yerinde ve kurumunda seminerler ve eğitimler verecek şekilde kendisini yetiştirmiş.

Duyuyordum, görüyordum ve gurur duyuyorum.

Konu ile alakalı bir de kapsamlı kitap yazan İsmail Akgün’ün aynı zamanda makaleleri de yayınlanıyor.

Bunlar da yetinmeyen kardeşimiz kurumsallaşmaya karar vererek bir de dernek kurdu. Genel Merkezi Ankara’da bulunan “Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği” bugünlerde İstanbul’da da teşkilatlanmasını bitirmek üzere.

Ve aldığım son haber;

İsmail Akgün’ün yönetiminde ve hepsi birbirinden gayretli ekibinin girişim ve çabaları ile Eylül ayında İstanbul’da “Uluslararası Çalışma İlişkileri ve Mobbing Kongresi” düzenlenecek.

İsmail Akgün Adıyamanlı bir kardeşimiz. Hemşehrimiz, bizden biri yani…

Memleketinden uzakta güzel işler başarıyor, tıpkı birçok hemşehrimiz gibi.

Ne diyorsunuz, gurur duyup destekleyelim mi, yoksa hasutluk yapıp köstekleyelim mi?

Ben İsmail Akgün kardeşimle gurur duymaya devam ediyorum, eminim sizler de aynı duyguları yaşıyorsunuz…

Bence takip etmeye devam edelim, çünkü duracak gibi değil İsmail Akgün…

İsmail kardeşimiz bir örnek sadece. Bu anlamda insanlarımıza sahip çıkarak hak ettikleri değeri vermek gerek.

Yolu da bahtı da açık olsun. Dualarımız onunla ve onun gibilerle olsun…