Yarım asırdır barışık yaşarken, aramızda alevlenen bir hicran girdi.
sende bulduklarımı yine sende kaybetmenin yangınıdır bu.
Sende doğup, yine senin bağrında yatanlar için hararetlenirken sen,
ya benim sende bulduklarım, benim sende keşfedip kaybettiklerim!
bitiş saatini sabahlara vardıramadığım geceler.
uyu be istanbul.


 

Tarifsizsiz sevmelerin devrini iç içe yaşamıştık oysa.
Hep gidiş, hep gitmeler makamında inleyen nâmelerin
mızrap vurgunu tellerinden kurtulup;
ne sahillerinde, ne yedi tepende esmemi bekleme artık
uyu be istanbul.


 

Omuzlarım çok yorgun ve başımı duvarlarına yasladım
koynumdan çaldıklarına küfürler saydıra saydıra.
İşte bu hilekâr edanla bitmek bilmez gecelerin voltasında
uyku firarisi rüyalarım ve karmaşık teranelerde şiirsel yazılan öyküm.
Varsın anlaşılamazlık çiğ tanesi düşmüş gözlere batsın.
Sana münhasır bir onur
miras kaldı bana şimdi iç kanaması geçiren.
uyu be istanbul.


 

Alevimsi bir teselli dilenirken,
şu paramparça yüreğimden bir dolu isyan bıraktım senin için.
Şafak sökmeden

kucağına alasın diye.
Bahtıma düşen keder sınavlarına girdim
ve sayende sınıfta kaldım be İstanbul!

Rıhtımımdan koca bir gemi kalkacak birazdan, ambarı emeklerimle yüklü.
Gözlerimden akan sellerimde kendimi boğmaya çalışıyorum.
kendini aşan duşlerin spazmi var ruhumda.
uyu be istanbul!


 

Senin demi karnının içi yanıyor?

Sen demi keşfettiklerini,
sende doğanları seni sen yapmak için sana ad koyanları arıyorsun,
sen sokak lambalarında,

ben kirpiklerimde idam ettik uykuları.
Gözlerim kan çanağı.
Gidiyorum şimdi, insan bozması birilerinin söylemiyle

derd-i cefa yığını altında...


 

Ayser ÖZBAKIR