Günlük rutinimi tamamlamaya çalışıyorum. Birileri çalışıyor, birileri ağlıyor, birileri gülüyor. Bazıları bir hırsın peşine takılmış nasıl yaşadığının farkında bile değil. Belki bir yerlerde birileri de umut ediyor, fakat cesaret edemiyor. Oysa zaman kimse için durup beklemiyor. Analar yüreğine taş basıyor, kundakta bebekler yok olan yarınlarına ağlıyor, bir adam alnından dökemediği tere bir cigara yakıyor. Ekmeğini taştan çıkarmak istiyor iş bulabilirse. Bir yerlerde masalarda yenecek yemek öncesi ara sıcaklar ve ara soğuklar tercih ediliyor. Bir sokak köşesinde umudunu bir kese kağıdına kaldırıp kör bir kuyuya atmış genç delikanlı, çöpten toplayacaklarının hesabını yapıyor. Genç kızlar kendilerine dayatılan yozlaşmış hayatlarının anlamsızlığının farkına bile varmadan, günübirlik yaşamayı mutluluk sanıyor.

Bense daha fazla görüp, okumanın verdiği acıyla kıvranırken bir şarkı çalınıyor kulağıma. Kelimelerim can çekişiyor, hissetmenin verdiği incinme benimkisi. Bir şarkı dinleyerek veya bir kitap okuyarak dünyanın değişebileceğine inanmak istiyorum. Fakat hayat bazen öyle insafsız ki, küçük boşluğundan yakalıyor. İşte o boşlukları doldurmak sonrasında imkansızlaşıyor ve kendine acıyorsun.