Bugüne kadar tütünle ilgili çok şey yazılıp, söylendi. Kara delik denildi, fazla üretim nedeniyle yakılıyor denildi, ülke ekonomisine katkısı yok denildi ama ilk kez üretilen tütün için terör finansmanı denildi.

                Özellikle İMF ve emperyalist devletlerin baskısı ile tütün ekimine önce kota konuldu sonra da yasak getirildi. Şimdi ise ya belli miktarda sözleşmeli ekim yapılıyor ya da açık tütün şeklinde satışı yapılıyor ki bunlarda sınırlı şekilde oluyor.

                Getirilen yasak nedeniyle alternatif ürün arayışlarına yönelindi. Bu amaçla ülkenin değişik bölgelerine Adıyaman’dan çiftçiler gönderildi. Ben de Besni’yi temsilen Bursa bölgesine giden kafilede idim. Tarım bakanlığının temsilcisi, İl Tarım Müdürlüğünden görevliler ve çiftçilerden oluşan bir otobüs dolusu insan Bursa bölgesindeki hayvancılık ve meyvecilik te dahil bir çok işletmeyi gezdik. Adıyamanlı çiftçilerden hatırımda kalan bir Veli Tanrıverdi var.

                Gezi ile ilgili izlenimlerimi o dönem mensubu olduğum gazetede yazmıştım. Hatta  Cargill firması gezisinde Tarım Bakanlığı temsilcisi ve firma yetkilileri ile olan tartışmama da ayrı bir yazımda yer vermiştim.

                Av. Abdurrahman Tuttere başkanlığındaki tütün platformu da uzun yıllar bu mücadelede yer almıştı.

                Bana göre tütünün alternatifi yok, olamazda. Zira tütün, en başta toprağı dinlendiren en iyi üründür. Tütün ekimi sonrasında ekilen ürünün verimi çok yüksektir. Yani çiftçi deyimi ile en iyi felhan tütün yeridir. Ayrıca tütün ekimi en önemli istihdam kaynağıdır. Emek yoğun bir üretimdir. Dikiminden çapasına, kırımından ipe dizilişine kadar geçen süreçte ailenin en küçük ferdinden, en yaşlı ferdine kadar herkesin emeği vardır. Dolayısıyla satıldığında insanlar alın terinin karşılığını almanın mutluluğunu yaşar. Bir de yarıcılık sistemi ile toprağı olmayan köylü içinde iş kapısıdır. Bu nedenle alternatifi yoktur ve insanların çalışmasına, üretmesine katkısı büyüktür.

                Özellikle AKP döneminde köylüye ( üreticiye demiyorum) değişik adlar adı altında para yardımı yapılınca insanlar tembelliğe, çalışmamaya başladılar. Sosyal devlete karşı değilim hatta yıllarca bunun savunuculuğunu yaptım ama insanları tembelliğe, çalışmadan geçinmeye alıştıran bu sisteme sonuna kadar muhalifim.

                Her zaman savunduğum bir tez vardır. Devlet köylüye çalışmadan para dağıtacağına tütün ekimini serbest bırakmalı, eğer üretim fazlası varsa- ki yok- yakmalı ama insanlar çalışarak bir şey üretmenin hazzını taşımalı derim. Bu yöntemde de yine sosyal devlet kavramı devam eder ama insanlar ulufe değil alın terlerinin karşılığını alırlar.

                Gelelim terör finansmanına: bu konuda kafalarda yanlış bilgi dolaşmaktadır. PKK ya kaynak olan, kaçak tütün tabir edilen sarmalık tütün değil, kaçak paket sigaradır. Kaçak olarak yurda giren paket sigaralar hem devlet hazinesine zarar vermekte hem de PKK nın gelir kaynağı olmakadır. Bu konu ile ilgili 2-3 yıl önce bir paylaşımda bulunmuştum.

                İktidar sigara içimini azaltacağım diye, ya da hazineye katkı olsun diye sigaraya zam yaptıkça ucuz olan kaçak sigara tüketimi daha da artmaktadır. Kaçak sigaradan nemalanan PKK ise kazancına kazanç katmaktadır.

                İşte bu nedenle Adıyaman tütün üreticisini  terör finansörü olarak görmek, haksızlıktır, bilgisizliktir, hedef şaşırtmadır, alçaklıktır. Asıl PKK ya finans sağlayan, sigaraya zam yaparak kaçak sigarayı teşvik eden bu iktidar terörün finansörüdür.

                Bu böyle biline………