Son seçimler ülkeyi  zıvanadan çıkarmak üzere! Gün geçtikçe laçkalaşmanın yeni bir versiyonu, hayatımıza boca ediliyor. Siyaset hayatı kolaylaştırmak için varken, bugün gelinen noktada çıkar ve menfaatleri uğruna takla atanların bataklığına dönüştü. Herkesin birbirine gol atmak için çırpındığı şu zamanda, siyaset toplumun sinir uçlarına, hayatın her noktasına ettiği tesirle toplumu bunaltmış durumda. İdam sehpaları altında idam edilmesi gerekenleri sayan irinli zihniyetlerin saçtığı mikroplar ile bu mikropları sanki herkes böyleymiş gibi sunan sözde elitler arasında çıldırmak üzere toplum. Hakikaten idam kalktı mı ? 

Bu gün muktedir olanların rakip olarak gördükleri kim varsa terörist diye yaftaladığı, gazeteci denen bir müsveddenin idam sehpalarının altından hadsizce rakip olarak gördüklerine gözdağı verdiği, tarafların birbirini alt etmek için türlü iftiralarla kişilik soykırımlarının yaşandığı şu zamanda, idamın kalktığından bahsetmek mümkün mü? Her gün mikrofonlardan siyasi anlayışların, düşünce sistematiklerinin idam edildiğini, ben farklı düşünüyorum diyenin terörist yada dinci damgasını yediğini, o kadar çok gördük ki hiç bir şeye şaşırmaya dahi fırsatımız olmuyor. Ezanın okunduğu bir zamana denk gelen bir hak mücadelesini bile, karşı tarafa gol atmak için kullananan, tepeden video çeken 1984 romanındaki beyefendinin gözlerini hatırlatan ahlaksızlığı, toplum sineye nasıl çeker anlamak imkansız. Bir videonun sağının solunun budanmasıyla yada bir konuşmanın arkasını önünü kesme yoluyla insanlar en aşağılık iftiralarla darağacında sallanmıyor mu? Bizli sizli cümlelerin havada uçuştuğu şu süreçte, cehalet artığı beş kuruş etmez yalakaların sırf cebini doldurmak için büründüğü roller karşısında savunmasız kalan, hayatını bilime adamış, geçmişte bu ülkenin kimyasını oluşturan insanlara her türlü iftiranın rahatlıkla atılabildiği başka bir zaman oldu mu bilmiyorum! Ahlaksızca insanların iskemlesine tekme atan, düşüncelerinin öldürülüşü karşısında kahkaha atıp, kendini yücelmiş hissedenlerin giderek yaygınlaştığı, cahil cüretlerin ivme kazandığını, gideceğiniz her hangi bir platformda görmeniz mümkün. Peygamberimiz önce zihinlerdeki putları yerle bir ederken, bugün peygamberimizi güya örnek aldığını dile getirenler neden insanlara putmuş gibi davranır.  Her insanın aynı olamayacağını, farklı dini anlayışlarının olabileceğini neden kabul etmez bugünün kılık değiltirmiş düşünce düşmanları. Ahlakın adaletin yerle bir edildiği, vicdanların köreldiği, tahammül sınırlarının kaldırıldığı gelinen noktada artık çok şey söylemek de faydasız. Şu saatten sonra belli kalıplarla düşünecek, bize biçilen rollerle hareket edecek değilsek, toplumun topyekün siyasi tarafların tamamına adalet ölçüsünde haddini bildirmesi gerekmektedir. Kimse bir başkasını fikrinden ve yaşam tarzından dolayı, ulu orta, cehaletleriyle yaşam alanlarından uzaklaştırılma cesaretini göstermemelidir. Okuyan insanların, ufku geniş günün koşullarını irdeleyip sorgulayanların, cahil yalaka ve menfaat odaklarının insiyatifine terk edilmesi engellenmelidir.  Dar ağaçları adres gösterilecekse, bugün toplumu geren, yaftalama yapan, adalet terazisine cüssesini boca eden,  vicdanları sızlatan kim varsa onlara gösterilmelidir. Onların da yaşam hakkının kutsallığı nedeniyle sembolik anlamda, toplumun topyekün değersiz gördüğü bir eşya mesela teneke idam edilmelidir. Haksızlığı iftira atmayı yalakalığı meşrulaştıran kim varsa mesela akit muhabiri adı tenekeyeye yazılarak teneke dar ağacında sallanmalıdır. 

Devlet malı deniz, yemeyenin keriz deyimine en çok uyulduğu dönem, bu dönem. Devletin bütün kurumlarına sirayet eden kendini vatan kurtarmış edasıyla gören kalitesiz bürokratların bile ekonomik anlamda ülkeyi sülük gibi emdiği gerçeği apaçık ortada. Siyasetçilerin yaptığı hizmetleri sanki cebinden karşılamış gibi sunduğu, her hangi bir miting için tonlarca paranın çar çur edildiği, devlet ekonomik krizde iken partilere verilen seçim yardımları o kadar mide bulandırıyor ki katlanılması zor bir sürece dönüştü. İtiraz edenin vatan haini olduğu, insaf diyenin dışlandığı şu zaman öyle bir vicdanları yoruyor ki!  Kimse sesini dahi çıkaramıyor. Her alanda gelişmiş ülkelere kıyasla kalitesizleşme emareleri varken, çıkıp bunu dile getirmeyi yaftalama yoluyla inkara teşebbüs hali bile aslında bulunduğumuz noktayı ortaya çıkarıyor. O kadar çok kaybediyoruz  ki her şeyi, gün geçtikçe bir eskimişlik hali sokaklara kadar etkisini göstermiş durumda. Şu süreçte bunu dile getirdiğin taktirde kendi beka sorunlarını ülkenin bekasıyla makyajlayıp insanlar kutuplaşma girdabının etkisiyle terörize ediliyor. Bu idam değilde nedir?

Eğitim anlamında çocuklar cehalet ipiyle darağacında,  ekonomik anlamda fakirler siyasetçilerin hatalarının semeresi altında, adalet noktasında insanlar birilerinin gücüne teslim edilmiş durumda, herkesin bir şekilde urganı boynunda hissettiği şu durumda,  idamın kalktığından bahsetmek doğru mu ? Adalet ölçüsü dahilinde herkesin kişilik haklarını sonuna kadar koruyup kendisine ip uzatanları adalet huzurunda defalarca hukukla tükürüğe boğmalı,  insana saygının ne olduğu şiddetle öğretilmelidir. İdamı kaldırmamız şart. 

DİPNOT:

Nasreddin Hoca yolda yürürken genç bir adam, Hocayı başka birine benzetir ve ensesine sert bir tokat atar. Bu genç, kadı efendinin yeğenidir. Sinirlenen Hoca alır genç adamı yanına, birlikte kadıya giderler. Kadı ikisini de dinler ancak yeğenine kıyamayıp onu kurtarmaya çalışır: "Hoca, bu genç adam şimdi kendine bir tokat atsa, kabul eder misin?" Nasreddin Hoca ısrar eder: "Olmaz, mahkeme yapılsın, cezası verilsin." Bunun üzerine kadı, akrabası olan genç adama dönüp kararını açıklar: "Ceza olarak Nasreddin Hoca'ya 5 kuruş ödeyeceksin, hemen gidip getir!" Nasreddin Hoca, para almaya giden genç adamın dönmesini, mahkeme kapısının kapanma saatine kadar bekler ancak genç gelmeyince, kadı efendinin ensesine okkalı bir tokat indirip şöyle der: "Kusura bakma kadı efendi, daha fazla bekleyememem, gelirse söyle ona; 5 kuruşu sana versin!"