Meçhule ɑçılɑn bir kapıdır kitap. Meçhule, yani mɑsɑlɑ, esrɑrɑ, sonsuzɑ.” Cemil Meriç
 

ABD’nin başkan adaylarının belli olmasından sonra büyük bir dalgalandırıcı hareketlilik başladı. Seçim yarışını sırtlayan taraf olan Trump, daha ilk gününde halkın büyük bir kısmının sokaklara dökülmesi, alacağı kararların hem içerde hem de dışarıda büyük tepkilere yol açacağı belli idi. Bunun en somut örneği, ırkçılık kararları ve sınır dışı söylemleriydi. ABD başkanı Trump, 7 Müslüman ülkeden gelen sığınmacıların 90 gün boyunca ABD'ye girişlerini yasakladı. ABD’de kıyamet kopuyor. Bunu sadece Müslümanlar bağlamında ele almak da yanlış olacak. Bu önce insan sonra Müslüman kimliğinin gerektirdiği bir durum. Halk, Müslüman sığınmacılara karşı yapılan bu yasağa karşı protesto eylemleri düzenliyor. Genelde Batılı devletler, özelde ise ABD gibi bir devletin bu açıklamaları bölge insanı ayaklandırsa da izlenen politika aynıdır. Obama, Ortadoğu’yu kan gölü haline getirirken, diğer taraftan yeni başkan biraz daha samimi olmak kaydıyla yapacaklarını gizlemeden sınır yasağı ile icraatlarına başladı. Bundan da vazgeçeceğini tahmin edilmiyor. Müslüman ülkelerin insanların girişini yasaklayan yönetim, diğer taraftan sınır yasağı getirdikleri ülkelerin iç işlerine karışmayı da ihmal etmiyor. Hatta bu ülkelerin siyasi, sosyal ve ekonomi anlamda baskılar uygulayarak, bu bölgelerde savaş ortamı çıkartmayı da bir an olsun geri adım atmıyor.

Kanun uygulayıcı ve insan onuru korumaya bakıldığında süper güçler olarak anılan Batılı devletler, referans olarak gösterilmiştir. Bu kanun ve yasalar ne hikmetse mazlum ve Müslüman ülkeleri için faaliyete geçmiyor, geçmediği gibi bunları medyaya taşıyacak vicdan sahibi bir devlete de tesadüf edilmiyor. Bu zulmün, bu ve bundan sonraki yöneticiler tarafından devam edileceği göstergesidir. Haçlı zihniyeti kendi insanlarını koruma adına her türlü milliyetçiliği yapmaktan vazgeçmiyor ve her zaman birbirlerini desteklemiş, kollamışlardır. Müslüman ülkelere baktığında çareyi Avrupa’ya kaçmakta görmüşlerdir. Kendi ülkelerine hizmet etmek varken, sözde medeniyet savunucuların kölesi duruma gelmiş ve bunlara hizmet etmeyi bir gaye olarak görüyor. Tabii ki insan eğitimi tamamlamak için başka ülkelerin imkânlarından istifade edecek, gerektiği zaman da yaşadığı memleketin sorunlarına da katkı sağlayacaktır. Bu konuda en önemli sorun siyasetçilere düşüyor, daha sonra her birey kendi meziyetleri doğrultusunda fayda sağlamaya çalışacaktır. Bu inanç ve düşünceyle hareket edilirse başta savaşlar ve ölümler son bulacaktır. Maalesef Ortadoğu’da yaşayan toplumlar gelişmeyi bir tarafa bıraksınlar, birbirlerini ortadan kaldırmak için savaşır durumdadırlar.

Trump'ın Müslüman mültecilerle ilgili kararından ardından Kanada'nın genç ve yakışıklılığıyla ünlü Başbakanı Twitter'da küçük bir mülteci kızla olan fotoğrafını paylaşarak "mültecileri seve seve ülkelerine kabul edeceklerini" ilan etti. Bu konuyu bizim spiker ve yazarlar tarafından yere göğe sığdırmamaları başta kendi ülkelerine en büyük haksızlığı yapmış bulunmaktadır. Tabii ki yapılan davranış takdir edilecek durumdadır, bu davranışın tüm dünyaya emsal olması açısından da kayda değerdir. Türkiye 3,5 milyon mülteciye kapılarını ardına kadar açmış bir ülkeye ve mültecileri sevgiyle kucaklayan bir Cumhurbaşkanı'na sahip olup da Kanada Başbakanı’nı hayranlıkla takdir etmek biraz ilginç olacaktır. Bu konuda insanlık dersi veren Türkiye’yi anlatmamak adaletsizlik olacaktır. Hayranlık başka realite başka başkadır. Başkalarını överken, bizim ülkemizde kat be kat daha çok olan mültecileri barından Türkiye’yi görmemek vicdansızlık olacağı gibi, mesleğine hakaret olarak da nitelendirilecektir.

Vesselam!!!