Güçlü olan, olduğu düşünülen akıl körelince, ne yazık ki bakan gözler görmemeye başlıyor

Hırsına yenik düşen, muhteşem varlık olan insan da; ne yazık ki mantık ve sağduyu özelliğini kaybederek, karşılaştıkları karşısında acılar yaşıyor, yaşatıyor.

Ortam değişkenliğinde bir kıvılcıma bağlı muhtemel yangınları daha da körükleyen bir anlayış ve düşünce sistematiğiyle, insanları gerginleştiren, korkutan, endişeye sevk eden belirsizliğe ve kargaşaya sürükleyen bir ruh haline büründüyorlar.

Kardeş olduklarını ve yanyana, omuz omuza olduklarını söyleyenler, birbirlerini soyutlamaya, ayrıştırmaya ve ötekileştirmeye başladılar/başlatılmaya zorlandılar.İçiçe yaşamış, mozaik şeklindeki kültürel zenginliklerimizi, birlik ve beraberliğimizi çekemeyen, bizden olmayanlar; ortamı gerginleştirmeye, sağduyu ve kardeşlik havasını  bozarak, kasırgaya çeviriyorlar.

Toplu terapiler de mümkün olmadığından, nifak tohumlu, ayrılık virüsünü aramıza soktular. Toplumu resetleme ya da format  atma gibi bir imkân olmadığına göre; yıllara sirayet edecek, uğraşı gerektiren bir iyileştirmeyle kaşı karşıya bıraktılar.

Provakatif eylemlerle tahrikçiler, ne zaman huzur ortamı yakalansa, hemen devreye girerek, ortamı geriyor, insanları sinirlendiriyor, sevgisiz, hoşgörüsüz, tahammülsüz, katı, kindar, intikamcı ve tehlikeli bir yaşam sürmelerine sebep oluyorlar.

Evet, insanlar gergin ve sinirli...

İnsanlar, birbirine faklı gözlerle bakıyor...

İnsanlar, birbirine olumsuzluklar içerisinde birbirlerine kin ve nefret besliyorlar.

Bir arada yaşamayı engellemek için, ellerinden gelen her türlü imkânı kullanıyorlar. Bunu yaygın medya araçlarıyla  destekleyince da ortaya hiç istenilmeyen, tasvip edilmeyen bir manzarayla karşı karşıya kalabiliyorlar.

Birlik ve beraberliğe yönelik, bu yakıcı ve yıkıcı faaliyet tezgâhlarınden dolayı birilerini suçlamaktan ziyade, aklımızı başımıza devşirip, kendi içimizdeki mevcut özümüze dönmeliyiz.

Cennet ülkemizin bir çok köşesinde bardağı taşırma noktasına getiren bazı olaylarla insanlar karşı karşıya getirilmek isteniyor.Uyanık olmalıyız, gözlerimizi açabildiğimiz kadar açarak, olan bitenden dersler çıkarmalı ve çözümler üretmeliyiz.Çünkü biz uyudukça, bazıları boş durmuyor, sürekli çalışıyor ve yıkım planları hazırlamakla meşguller.

Ayrışmamızdan, kutuplaşmamızdan fayda umanlar, nemalananlar var.

Ülkedeki olaylar kahır ve kaygı verici olmadan, kin ve nefretlerle, acı ve ızdıraplarla dolu yürekler bırakmadan kendimize gelmeliyiz.Çünkü, düşünmeyen akıllar ve basiretsiz gözlerin tehlikeleri görmeleri  engelleniyor.Biline...

Barış, kardeşlik ve huzur ortamın çekemeyenlerin, aramıza fitne, fesat sokarak ve özellikle maneviyatımızı yıpratmalarına izin vermemeliyiz.

Yıllarca sırt sırta, omuz omuza ve iç içe yaşayıp, grift hale gelmiş bir toplumu bozmak hadlerine mi düşmüş!

Bu toplum kendi iç dinamikleri içerisinde,  üzerine düşen sorumluluk bilinciyle; içine işleyen virüslere karşı, elbette antivürüs programları üretecektir.

Kerim BAYDAK

[email protected]