“Eskiden herkes farklı yaşardı.” Diye başlayan 116. Sayfada bir yıldız işaretli dipnot vardı. Tırnak içinde verilen konuşmanın bir yerinde şöyle yazıyordu. “ Subaylar içinse her şey çok zordu. Onlar da üniformalarını ve temiz çamaşırlarını* giyip psikolojik saldırıya geçtiler. Psikolojik saldırı nedir bilir misin?” Sonra altta açıklamasını yapmış.* Gireceği çatışmada öleceğini tahmin eden subayların bir âdeti.(ç.n) Bu satırları “ Rusya’ nın Çınlayan Sedirleri(2)” adlı yapıtta okudum. Vladimir Megre yazarı.

Kitapla ilgili görüşlerimi paylaşmak değil niyetim. Sadece empatiden yola çıkarak yaşantımdaki bir benzerliği paylaşmak istiyorum. Annemin uyarılarıyla bende yer etmiş bir alışkanlık var; her dışarı çıkışımda temiz ve en yeni iç çamaşırlarımla çıkmak gibi. Çünkü annem hep öyle yapardı ve benden de yapmamı isterdi. Açıklaması da netti:” İnsanlık hali yavrum, başımıza bir kaza filan gelir, el âleme rezil olmayalım.” derdi.

İlginç. Biz her dışarı çıkışımızda kafadan belayı kabul ediyormuşuz da farkında değilmişiz. Eee, kolay değil. Tabii, o savaş yıllarını yaşayan annem ve yakınlarıydı. Dolayısıyla savaşlar bitse de izleri hep böyle sürüyor kuşaktan kuşağa. En basitinden yaşamı hep bir savaş gibi algılıyor ve gardını alıp da çıkıyorsun yaşamın aktığı sokaklara. Tıpkı ben ve annem gibi.

Ne demişler? Temizlik imandan gelir. O zaman biz de negatif olsa da inancımızın ayak işlerini yapıyoruz. Çünkü bana göre iman; inancın ne olursa olsun, onun eylemlerini yani bir başka deyişle ayak işlerini yapmak. Bir başka alıntıyla yazımı sonlandırıyorum. Ashleigh Brilliant’ tan:

“ Hayatta tek istediğim, kendi önemimin abartılarak bana sürekli söylenmesidir.

Hayatın gerçeğini keşfettim. Neden kimsenin dinlemeye hevesli olmadığını anlayamıyorum.

Fikirlerim değişmiş olabilir. Ama daima haklı olduğum gerçeği değişmedi.

Hatalarımın çoğu benim hatalarım değil.

Dünyayı değiştirmek istiyorum. Ama rahat bir hayat sürerken bunu yapabilmeliyim.”

Sizce mümkün mü?