Tecrübe ve hayâl…

Hayâle umut da diyebiliriz.

İkisi bir arada bulunur mu, bilinmez. Çünkü birisinin, yani hayalin/umudun sınırını tahmin etmek zordur. Ama diğerinin ki belli, yaşanan olaylar ile sınırlıdır. Yaşanmışlıkların zihinde kalan tortusudur da diyebiliriz.

Tecrübe geçmişle, umut gelecekle beklenti ile ilgilidir.

Tecrübeyi değiştirme ihtimalin yoktur ama hayâlini ve umudunu değiştirebilir,  sınırlarını kendine göre çizebilirsin…

Tecrübe ile umut birlikte, ortak hareket etmeli.

Hayâl kırıklığını, umutların boşa çıkma ihtimalini en aza indirebilmek için ikisinin ortak çalışması gerekir çoğu zaman, diye düşünülebilir.

Özellikle de memleketin sevk ve idaresi, yönetilmesi söz konusu olduğunda.

Sevdiğimiz, benimsediğimiz ve aynı tarafta olduğumuz kişiler üzerinden hayâl kurmak, onlara dayanılarak umutlar beslemek, bir takım beklentilere girmek kolaydır. Çünkü onlara beslediğimiz “sevgi” ya da onlara endeksli “beklenti” işimizi kolaylaştırmaktadır.

Esas risk işin sonundadır. Yani hayâllerin, umutların fiiliyata yansımaları kendini gösterdikçe, hayâller gerçeğe dönüşmeye başladıkça, ekilen tohumların yeşermeye mi yoksa sararıp solmaya mı başladığı kendini gösterir.

Diyorum ki, mesela, bir kişiye besleyeceğimiz umut, ya da biçmeye çalıştığımız gömleği ona giydirmeden onun öncesine bakmak gerek. “Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır” klasik sözünden hareketle, neler yapabileceğini kestirebildikten sonra, o bedene göre gömlek biçilmelidir.

Herhangi bir makamla sınanmamış birisinden, o makama dair çok şeyler beklemek ve bunun üzerine umut adına çok şey bina etmek iyi niyetten öte saflıktan başka bir şey olamaz.

Belki de memleket olarak kaybedilen birçok şeyin sebebi budur. Olmayacak dua olduğunu bile bile, az önce sayılan nedenlerden dolayı, bir serap peşinden gider gibi büyük beklentilere girmektir bize kaybettiren.

Ayağımız yere basmadan, burnumuzun ucunu görmeden, hayâli şeyler peşinde koşmanın kaçınılmaz sonucudur belki bunca hayal kırıklığı ve umutların boşa çıkması.

Tecrübeler bize göstermiştir ki, birilerine karşı bir beklenti içerisine girilecekse, yani herhangi bir işi yapıp yapamayacaklarına dair öngörüde bulunulacak, onun orada neler yapabileceğine dair hayâller kurulacaksa evvela tecrübelere bakmak gerek.

Yani yaptıklarına ve yap(a)madıklarına bakılmalı.

Sonra da, ikinci en önemli şey olan kimlerle olduğuna, kimlerle kalacağına bakılmalı.

Hangi yolu kimlerle, nasıl yürüyor, ona bakılmalı.

Yaşanmışlıklardan hareketle yaşanabileceklere dair öngörülerde bulunulmalı.

İşi duygusala bağlamadan, akıl ve mantık çerçevesinde değerlendirip ona göre karar verilmeli. Çünkü duygusal davranılırsa çok şeyi görülmez, çok şey duyulmaz…

Kimsede sihirli değnek yoktur. Kimse de kapasitesinin, çapının ötesinde bir şey yapamaz.

İyi olmak önemlidir ama iyi kalmak daha önemlidir.

Dürüst olunabilir, ama esas önemli olan dürüst kalabilmektir.

Bir araba çok güzel görünebilir. Esas güzelliği çalıştıktan sonra ortaya çıkar. Hele de şoförü usta ise…