Birkaç günlüğüne Bergama’ ya Vedia teyzemin yanına gittik Gül teyzemle birlikte. Öyle iyi geldi ki bana! Rahatsızlığım dolayısıyla yapmam gereken ayak işleri vardı. Hepsinde öyle yardımcı oldular ki bana… Her şeyden hoşu da gördüğüm ilgi ve şefkat, yani en çok ihtiyacım olan şeyler. Sonsuz teşekkürler!

Atalarımızın dediği gibi; “ tebdil- i mekânda ferahlık var”, doğrudur. Yalnız, benim mekân( yani teyzemin yeni taşındığı evi)biraz fazla eşyadan pek nasibini alamamıştı bu ferahlıktan. Anlayacağınız her taraf tıklım tıklım eşya doluydu. Neymiş o; evlendirmek için can attığı biricik oğlunun çeyizleriymiş. Yalan! Hem de kocaman yalan! Seninki kıyamıyor, bildiğiniz anı biriktiriyor. Örneğin oğlunun sünnetlik pelerini bile, salonun başköşesindeki ayaklı abajura dekor olmuş. Aslında hoş da olmuş. Fakat mesele zevkle ilgili değil. Asıl konu biriktirmek. Hani ta, toplayıcılık dönemine gidebileceğimiz kadın olma ile ilgili bence.

Hatta çoğunun öyküsünü ben sordum, o söyledi. Sohbet sohbeti açtı. Ben bir an Orhan Pamuk’ un “ Masumiyet Müzesi”nin içinde hissettim kendimi. Evet, onunki de bir aşk! Çoğu kadında tanık olduğumuz bir anaçlık. Evini toplayan, etrafına çoluk çocuğunu toplayan, bunun da yetmediği ve durdurulamayan bir “daha fazlası “ şeklinde katlanarak kuşaklara aktarılan.

Yine teyzem üzerinden gidecek olursam çok güzel 38 yıllık mobilyalarını elden geçirtmiş ve yine diğerleriyle birlikte o mobilyalar da evde yerini almış. Güzel olmamış mı? Olmuş, hem de ne güzel!

Fakat dediğim gibi mesele güzellik değil. Yer meselesi. Zamanında eve gelen esnaf hizmet verirmiş onlara. “ Bu size gitmez.” Denilip malın en iyisi alındığından, bugün kıyılamaz olmuş. Anlayacağınız anıların yanı sıra, “ mal canın yongası “ olmuş.

O benim kokoş teyzemdir. O yüzden ne yapsa yeridir. Onun ikizi gibi gördüğüm, anılarımda hep ikisinin bir arada olduğu diğer teyzemin adı ise; Seyyale’dir. Onu yeni kaybettik. Nedense “öldü “ sözcüğü, kaybettiğim her yakınım için kullanmakta zorlandığım bir sözcük. Fakat yaşam kadar ölüm de bir gerçek. Hayatta olanlara da olmayanlara da kocaman kucak! Belki böylesi bir tebdil- i mekanda da bir ferahlık vardır. Kim bilir?