Taziye kültürü, dinimizde var olduğu bilinen bir vecibedir: Ülkemizin bazı bölgelerinde sadece kabristanlıklarda ifa edilir.  

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde ise, mezarlıklarda olduğu gibi, toplumun ortak kullanım mekânı olan taziye evlerinde de 3 gün süreyle devam edilir.

Bu kapsamda, vefat edenlerin yakınlarına acıları dinsin, daha fazla üzülmesin diye taziye dilekleri iletilir, sabır ve metanet tavsiye edilir vesaire…

Lakin öyle bir toplumuz ki, bazen her şeyin aşırısına yöneliyor, terazinin ölçüsünü kaçırıyoruz.

Mesela taziye kültürü inancımıza göre 3 günle sınırlı iken, Adıyamanlılar olarak biz bunu eskiden haftalara yayıyor, taziye sahiplerinin üzüntüsünü giderelim derken, daha fazla üzülmesine vesile oluyorduk.  

Bereket versin ki, toplumda sözü dinlenilenler bunun yanlış olduğunu gündeme getirdiler, her platformda dillendirdiler, yanlıştan dönülmesi yönünde telkinde bulundular. Derken bu vesileyle süre 3 güne düşürüldü.

Ayrıca kantarın topuzunu kaçırma, yani aşırıya gitme geleneğini taziye yemekleri konusunda da sürdürüyoruz.

Mesela bu manada Hz. Peygamber Efendimiz (sav), ölünün kendi ailesinin yemek hazırlayıp taziyeye gelenlere ikram etmesini hoş karşılamamış, komşu ve akrabalarının ölü sahiplerine yemek getirmelerini tavsiye etmiştir (İbn Mace, Cenaiz, 59).

Oysa bizler, Hz. Peygamber efendimizi örnek almamız gerekirken, bilakis taziye sahiplerine yemek yaptırıyor, acıları yetmezmiş gibi bir de maddi anlamda külfete katlanmalarına yol açıyoruz.

Son günlerde bu uygulama yanlış olduğuna dair çokça konuşuluyor/konuşulmalıdır da.

Öyle insanlar var ki; maddi imkânsızlıklar içinde boğuşuyor, bir yakını vefat ediyor ve yemek masrafından ötürü ayrıca tükeniyor.

Mahalle baskısına maruz kalmamak adına bankalara gidip faizle para çekenler, sağdan soldan borçlananlar oluyor.  

Misafirlerine yemek vermedi söylemiyle muhatap olmamak uğruna kendini maddi çıkmazlara sürükleyenler oluyor.

Dinimizde olmadığı halde, geleneklerimize binaen yapılan bu tür uygulamaları nihayete erdirmeliyiz artık.

Haftalarca süren taziye kültürünü 3 günle sınırladığımız gibi, maddi durumu zayıf, yoksul insanları düşünerek külfete dönüştürülen taziye yemeğine de son vermeliyiz.

Kanaatimce toplumun ekseriyeti bu manada hemfikirdir. Hatta yeri gelmişken, gündem oluşmuşken keza dinimizde yeri olmayan kırkıncı gün yemeğini de bu vesileyle kaldırmalıyız. Hurafelere meyletme geleneğine son vermeliyiz gayrı.

Bilmem haksız mıyım?

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

          Bilal KARADAĞ

[email protected]