Tartışmayı bilmiyoruz. Sürekli sorgulayıcı oluyoruz. Öz eleştiri yapmadan, genel eleştirici oluyoruz.

Elbette eleştirel olmak aklın bir gereğidir. Dünya var olduğundan bu yana, uygarlığın bugünlere ulaşmasındaki en büyük etkendir. En başta gelen faktör belki de doğruyu bulma yolunda düşünceler üretme ve bunları karşımızdakinin kabulüne sunmak ya da sunabilmektir.

Bunları yaparken de; asla birbirimize katlanamıyoruz gibi geliyor,  diye düşünüyorum.

Tartışmanın da bir adabı vardır. Tartışırken, eleştirirken taraflar arasında ani bir kıvılcımla patlamaya hazır volkan gibi bir anda patlıyor, etrafımızı yakıp yıkıyoruz.

Savaşta ki din, millet, vatan düşmanıymış gibi bir an da kılıçlar çekebiliyoruz.

Bazen ağıza alınamayacak kadar en ağır sözler söyleyebiliyoruz.

Öyle anlar oluyor ki ve öyle bir duruma geliyoruz ki belki de; en son söylenilmesi uygun olan sözleri bile, doğuracağı sonuçlara aldırış etmeden ilk başta söyleyebiliyoruz.

Fütursuzca harcanan söylemlerle hem kendimize eziyet ediyor, hem de karşımızdakini kırıyoruz. Hâlbuki neyimizi paylaşamıyoruz. Özellikle siyasilerin, şu belediye başkanlığı aday adaylığı aşamasında herkes eteğindeki taşları dökmeye başlıyor. Şu üç günlük fani dünyada değer mi kalp kırmaya. Sonra neyi paylaşamıyoruz ki; bu dünya ve dünya nimetleri hepimize yeter de artar bile. Eleştiriden ziyade biraz da öz eleştiri yapabilsek, daha yapıcı ve uzlaşmacı olmaz mıyız?

Birbirimize katlanamıyoruz. Yapılan ve yaptığımız en ufak bir şeye bile tahammül edemiyoruz. Birbirimizin gırtlağını sıkıyoruz.

Bu yaptığımız doğru mu?

Uygulanan doğru bir yol ya da yöntem mi?

Bence ne doğru bir yol, ne de doğru bir yöntemdir uyguladığımız.

Birbirimize katlanabildiğimiz oranda saygınlık kazanabiliriz.

Hiçbir şeyi dozunda yapamıyoruz. Hep ipin ucunu kaçırıyoruz. Ondan sonra da telâfi edemiyoruz. Biraz daha mantıksal hareket edip duygu ve düşüncelerde esnek olabilirsek, ne kadar da güzel olacak değil mi?

Unutmayalım...!!!

“En ileriye giden okun, en fazla gerilen yaydan çıktığını unutmayalım.”

Germenin ya da gerilmenin kimseye faydası olamaz. Sonuçlarından herkes zarar görür.

Erdemi, erdemliliği, olgunluğu, saygı görmek için saygılı olmayı, katlanabilmeyi, biraz daha makul ve mantıklı düşünmeyi ve düşündürebilmeyi elden bırakmamalıyız.

Unutmayalım...!!!

Eleştiri kadar, özeleştiri de yapabilmeliyiz...

Herkesin kapasitesi farklıdır. Yaradılışı gereği herkesin olaylara ve insanlara bakışı, yorumlaması, idrak etme ve eleştirme yetisi farklı olabilir. Herkes kapasitesi kadar iş yapar, ne bir eksik, ne de bir fazla.

İnsanlar yediği zılgıtların,  karşılaştığı problemlerin intikamı için uğraşıyor ve nefes tüketiyorsa, ancak kendisini yer bitirir.

İnanın dostlar, şunu içtenlikle açık ve net söylüyorum: Kim kimden açık ve gizli, kin ve öç almak için konuşuyorsa, eylem ve hareketlerde bulunuyorsa, öncelikle kendisini yemiş bitirmiş insandır. Böyle insanların da ne kendine, ne millete hayrı yoktur bilesiniz.

Hayırlı olmak, sevilmek ve sayılmak istiyorsanız, her yer, zaman ve mekânda biraz daha yapıcı, uzlaştırıcı, eleştiriden ziyade öz eleştiri yapmanız, sorgulamadan önce sebep olunacak

Eleştiri yaparız,  öz eleştiri yok.

Tartışmaya gireriz, sorgulayıcı çok.

Gerilen yaydan çıkar, ileri giden ok.

Makul ve mantıklı ol,  uyuma ey insan!

Kerim BAYDAK

[email protected]