Kalk bakalım ayağa dedi cırtlak sesiyle. Kalktım şaşkın. Hiç tahmin edememiştim kopyadan yakalanacağımı. Yazılı bitmiş gitmiş yırttım sanmıştım. Bir yazılı kâğıdından bir kitaptan okuyordu. Aynısını geçirdiğim için yakalanmıştım demek ki...

İlk olduğu ve çalışkan olduğum için beni disipline vermedi. Sadece uğrattığım hayal kırıklığı üzerine söylemde bulundu. Haklı mıydı kız kurusu, bilemeyeceğim.

Kız kurusu mu onu da bilemem tabii.

Öğretmenler odasına giren genç, kara yağız beden eğitimi öğretmeninin günaydın deyişine sanki kendisine diyormuş gibi atılıp en içten günaydınını savurması bir oldu. Ta ki o donuk suratı görünceye kadar kendine söylenmediğini anlamadı. Aslında yeni çiçeği burnunda İngilizce öğretmenin de adını duymuştu ağzından ama her şey bir anda oldu sözcükler ortada çarpıştı buz gibi dondu kaldı Tarihçi için an. Ne büyük hayal kırıklığı!

Hadi canım demişti kız arkadaşlarından biri, onda hiç bekâr kalacak göz var mı? Kendinden on yaş küçük beden eğitimi öğretmenine nasıl asıldığını görmüyor musun? Git Allah aşkına o, ne fındıklar kırmıştır da kimse almaz diye böyle ayaklara yatıyordur.

Kızdı Şükran öğretmen kendi kendine yol boyunca. Bugün öğretmenler odasında yaşadığı hayal kırıklığını üzerinden atmak için eve yürüyerek dönme kararı almıştı. Tir tir titriyordu. Biliyordu ki bu titreme havanın soğukluğundan değildi. Sıcacık bir şarap yanında da sucuk ekmek olsa... Der demez o yılbaşı gecesine gitti aklı. Ne güzel bir geceydi! Tam aradığım erkekle buluştum dediği ve ta ki ertesi sabah yarı uyur yarı uyanık yatağın içinde giyinip çıkmaya hazırlanan erkeğinin ayaküstü yaş muhabbeti ve noktayı koyan cümlesine kadar;”Sen de bayağı yaşlıymışsın ya!”

Yok canım demiştim arkadaşımın söylediklerine içimden. Hem öğretmen olacaksın hem de fındık kıracaksın! Olacak şey değil. Ailesi böyle bir şeye izin verir mi hiç? Geçenlerde annesi gelmişti ziyaretine beş vakit namazında nur yüzlü yaşlı bir kadıncağız. O kadının öyle kızı olur mu hiç? Hadi ailesini geç devlet böyle bir şeye göz yumar mı? Müdürü var yardımcısı var bir oda dolusu öğretmeni var. Mutlaka birinden biri fark ederdi gerekeni yapardı. O gereken ne ise bilmiyordu ama vardır herhalde namusun da bir bekçisi?!

Şükran öğretmen eve girer girmez kapının arkasına yığıldı kaldı hıçkırıklarla. Sinirden durmadan atan sağ gözünün kapakçığını koparıp atacaktı durması için bastırırken. Çok kızgındı kendine. Geçmişe ait ne kadar olumsuzluk varsa diziliyordu önüne. Sağ gözünün atması demek en uzun süreli ilişkisindeki bir sinyaldi. Bu bekle dayak geliyor sinyaliydi o ilişkisinde. Fakat o ilişkide de bulamamıştı o tek ve mutlak yanıtı. Anladı ki annesinin el emeği göz nuru o çeyizi hiçbir zaman onun düşlediği evi süslemeyecekti.