Kurtuluş Savaşı yıllarında neredeyse bütün dünya Anadolu’ya göz dikmiş, parçalamanın yutmanın hesaplarını yapmışlardır.  Dört bir yandan ülkemize saldırmakta, içeride ve dışarıda ülkeyi kuşatmak için hain çabalar içerisine girilmişti.

 

          Tıpkı bugün olduğu gibi dört bir koldan saldırıyorlar bize. Etrafımızdan dönüp dolaşıyorlar. Bizleri ateş çemberi içerisine almış ve bu çemberi her geçen gün daraltmaya çalışıyorlar.

 

          Kör topal yol almaya çalıştığımız, ABD’nin yan yan baktığında bizim titrediğimiz, şartsız itaat ettiğimiz yıllarda ağızlarını şapırdatıp bizi tamamen yok edecekleri günün gelmesini hayal ediyorlardı.

 

          Ancak hesapları tutmadı. Nasıl ki zor anlarımızda sürekli yürekli bir lider çıkarmayı başaran bu millet yine dik durmasını bilen, kitlelerin peşinden koştuğu bir lider çıkardı ve ülkemiz üzerinden sinsi hayalleri olanların hesabını bozdu.

 

          İşte tam bu burası kırılma noktası oldu. ABD ve Avrupa ülkeleri bunu hazmedemezlerdi. Irak’ta, Suriye’de fiili olarak varlığımız söz konusu. İçerde çeşitli örgütlerle amansız bir savaş veriliyor. Tarihin beklide en kapsamlı darbe girişimi püskürtülmüş, demokrasi daha da güçlenmiş. Bu kadar olumsuzluğa rağmen ekonomi normal seyrinde ilerliyor.

 

         Batılı dostlarımız(!) bunu hazmedemezlerdi. Terör örgütlerine gizli destek verirken açıktan destek vermeye başladılar. Elli yıl AB kapısında oyalama taktiğini bile bir kenara itip açıktan bizi istemediklerini ilan ettiler. Mensubu olduğumuz uluslar arası kuruluşlar bir anda bize sırtını döndüler. Ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda bizi yalnızlaştırma ve yıpratma mücadelesine girdiler.

 

         Tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi. Hep beraber birlik olup içeriden ve dışarıdan saldırmaya başladılar.

 

         O halde ne yapmamız gerekiyor? Tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi bizde Kurtuluş Savaşı başlatmalıyız. Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Abaza’sı, Gürcü’sü ile bu topraklarda karnı doyan bütün halk olarak tam bağımsız Türkiye için mücadele vermeliyiz.

 

         Siyasi çekişmeleri bir tarafa bırakarak büyük Türkiye’nin önünü kapatmaya çalışan içerideki hainler ve dışarıdaki düşmanlar ile savaşmalıyız.

 

         Milli şairimiz Mehmet Akif, İstiklal Marşını yazdıktan sonra "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın." diye dua etmişse de, inanıyoruz ki Allah, şüheda fışkıran bu toprakları sahipsiz bırakmayacaktır.

 
         Selam ve dua ile…
 
 

Fahrettin Çelik