Bunu Suriye İç karışıklığının 12.ci yılında C.Başkanımız sayın ERDOĞAN söylüyor.
Soğukkanlı düşünelim. Gerçekten bizim Türkiye olarak Suriye ile ne problemimiz vardı ki.. Üstelik “Din kardeşi”yiz de..
Aslında her şey çok iyiydi, çok güzel gidiyordu. Hiçbir sorunumuz yoktu. Karşılıklı ziyaretler yapılıyor,
Birlikte Aile fotoğrafları veriliyor, Ailece boğaz turları yapılıyor “Kardeşim ESAT” diye yere göğe sığdırılamıyordu.
Ne olduysa oldu ve bir yerlerden düğmeye basılırcasına her şey tersine döndü ve “Kardeşim ESAT”birdenbire “Katil ESET” oldu ..
Yıllarca ;
“Bunlar bizim din kardeşimiz, görüşün, araya girin, arabulucu olun daha fazla can kaybı olmasın, yazıktır günahtır” diyenlere ;
Her seferinde “Ben o katille , o cani ile asla görüşmem” dendi. Miting meydanlarında bile adama söylenmedik laf, edilmedik hakaret bırakılmadı.
Aradan 11 yıl geçti. Bu anlamsız “savaş”ta milyonlarca insan öldü, sakat kaldı, evsiz yurtsuz kaldı. Başta HALEP olmak üzere bir çok şehir harabeye döndü.
Milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu ve SIĞINMACI durumuna düştü.
Bizim ülkemizin payına da bu sığınmacılardan; şu anda büyük sorunlar yaşadığımız ve aralarında her tür insanın bulunduğu 5-6 Milyon kişi düştü.
Ayrıca büyük bir ekonomik krizle baş başa olan ülkemiz bu sığınmacılara 100 Milyar Dolar para harcadı hala da harcıyor.
Şimdi soralım;
Neden zamanında bütün ısrarlara rağmen ESAT’la görüşülmedi?
Bu kadar can kaybına, harap olan kentlere, yerinden yurdundan olan milyonlara yazık olmadı mı?
ESAT’la görüşüp Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlansaydı, bugün Suriye’nin kuzeyinde ABD ve İSRAİL’in uydusu resmî olmayan ama fiilen kurulan PYD(PKK) Devletçiğinden bahsetmek mümkün müydü?
Bütün bu yaşananlardan sonra, yani o meşhur deyimle “Bağdat harap olduktan sonra” bu görüşme ne işe yarayacak, hangi sorunu çözecek bekleyip göreceğiz.
Yine de her şeye rağmen olumlu bir gelişme.
Mithat SOLGUN