12 Haziran’da gerçekleşecek olan seçimlerde milletvekili aday adayı ya da aday olanlar için olumlu veya olumsuz hiçbir yazı yazmadım. Yazmayı da düşünmüyordum.

Ancak gündeme öyle bir konu düştü ki yazmadan da edemedim…

Önce yaygın basında akabinde yerel basında yer alan bir haberde, AK Parti Adıyaman Milletvekili Adayı Mehmet Metiner güya bir televizyon programında “Ben Adıyaman’ın milletvekili adayı değil, Başbakanın adayıyım” deyivermiş.

Doğrusu bu cümleleri ilk okuduğumda bendeniz de şaşırdım elbet. Hiçbir siyasetçinin telaffuz edemeyeceği cümlelerdir bunlar.

Bir an düşünce âleminde gezindikten sonra Sayın Metiner gibi medya ve siyaset dünyasında deneyimli bir duayenin söz konusu cümleyi kurmasına ihtimal vermedim.

Hz. Peygamber efendimiz (sav)’in “Size bir haber getirilince araştırmadan, kaynağından öğrenmeden inanmayın…” şeklindeki hadisi şerife binaen Metiner’i arayıverdim.

Telefonun öbür ucunda sorularıma cevap veren Metiner aynen şu cümleleri kuruyordu:               

“Yıllardır basının içerisindeyim ve uzun yıllardır da siyasetle uğraşıyorum, hangi kelimenin ne manaya geleceğini, hangi cümlenin nasıl algılanacağının bilincindeyim. Katılmış olduğum bir televizyon programında asla ben Başbakanın adayıyım, Adıyaman’ın adayı değilim demedim. Dediğimi iddia eden varsa ispatlasın.

Hâlbuki ben o programda bana Başbakan nerede görev verirse oraya giderim dedim.

Bu ikisi çok farklıdır.

Üstelik de Başbakan istediğim ilden beni aday gösterdi.

Kâhta doğumluyum ama Adıyaman’a Adıyaman adayı olarak geldim. Etnik ayrımlara karşı olduğum gibi, bölgesel ayrımlara da karşıyım.

Ben Adıyaman’ın adayıyım, Adıyamanlı hemşerilerime daha iyi hizmet etmek için buradayım.

Bu kentte doğdum, bu kentin ve insanımızın sorunlarını en iyi bilen, özümseyen, sancısını çekenim.

Dolayısıyla söylemediğim bir cümle yüzünden birkaç gündür farklı gazetelerde yayın yapılmasının haksızlık olduğunu düşünmekteyim.”

Bizatihi Metiner’in ağzından duymuş olduğum bu cümlelerden sonra harbiden haksızlığa uğradığına inandım.

Bir insanın söylemini çarpıtarak kitlelere yansıtmak asla etik değildir. Kaldı ki benzer konularla ilgili söylem ve eylemlerin odağında bulunanlar inancımıza göre kul hakkına tecavüz etmiş olurlar ki, şahsen kimsenin bu duruma düşmesini arzulamam.

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

 

Bilal KARADAĞ

                                                   [email protected]