Evcilik oynarken ya da çadır kurarken merdiven altlarında, özgür hissederdim çocukken. Sonra hijyen sorunundan dolayı özgürlüğü yaşadığım alanlar dağlar ve Argos’ la geçirdiğim o zaman dilimi oldu. Bunlar, hijyen ve bunun yanı sıra düzen takıntılarımdan biraz kurtulabildiğim alanlardı. Bir başka yönü daha vardı, kendi alanımın sınırlarını çiziyordum. Bu alan büyüdü büyüdü... Koca koca evlerde tek başıma bir dünya yaratmaya döndü. Yetmeyeceğini mi anladım ya da başka bir seçime mi yöneldim? Henüz emin değilim. Fakat huzur evinde bir oda da olabilir noktasına geliyorum yavaş yavaş. Bakalım süreç nasıl evrilecek? Ne olacaksa kolaylıkla ve sevgiyle olsun. Ve öyle de oldu. Şükürler olsun. Teşekkür ediyorum, teşekkür ediyorum, teşekkür ediyorum.

Ne kadar ürkek ve kararsızım, yazarken fark ettim. Sanki hemen karar almam gerekiyormuş gibi bir telaş kaplıyor yüreğimi bazen. Hâlbuki yaşam kaç kez bunun benim kontrolümde olmadığını gösterdi. Tam yerleştim derken apar topar bir başka mekâna savurdu beni. Yine de sanki kontrol benim elimdeymiş gibi planlar yapıyorum kafamda. Üstelik ne istediğimden emin olmadığım bir haldeyken.

Huzur evi için bir tarafımla kendime yoklama çekerken bir yandan da sokaklara akmak istiyor içim. Tamamen vazgeçmemiş olsam da şöyle bir görüntü gönlümün ucundan geçti zaman zaman; sokaklarda köpeklerle birlikte yaşamak. Şimdilerde kediler de eklenebilir belki . Belki diyorum çünkü onların da bir aradayken birbirlerine daha çok zarar vermeleri mümkün. Aslında alt metin şu, bu yaşamın risklerini unutup sadece daha çoğuyla özgürce bir arada olmayı amaçlıyorum gönlümce. Hijyen ve düzen takıntımdan da özgürleşeceğimi düşünüyor ve gönlümün gönlü olacağını düşlüyorum. Ne akıl almaz fantezi değil mi!?

Hâlbuki az çok deneyimledik hepimiz sokakların çok da tekin yerler olmadığını. Evlerimizdeki keşmekeşlikten kurtulacağız diye sokaktaki başa baş dişe diş mücadeleden payımızı aldık öyle ya da böyle. Birilerinin üzerinden kıyaslama yaparak kendimi altta ya da üstte hissetmek istemiyorum. O yüzden ben yine kendi üzerimden gideyim üstü kapalı da olsa.

Umarım bir karar alma noktasında kendimi ikna etme enerjisine geçmem. Niyetim o değil. Biraz olsun birikmiş gazımı çıkarmak, midemin üzerindeki o yumruyu yumuşatmak. Her şeyin bir yeri olmalı ve her şey yerli yerinde olmalı gibi bir zorlamayla kendimi çok yoruyorum. Fakat yaşam kendi diretmesiyle geliyor böyle olunca. Örneğin sokak kedilerine kapalı alan oluşturdum ve yuva aldım. Yuvalarda yatmıyor, yuvaların üstlerinde yatıyorlar. Bunlar hastalandıkça ben hem onlara hem kendime kızgınlık yaşıyorum. Derken bu konuda adanmışlık yaşayan birkaç kadın gönüllüye ulaştım. Deneyim aldım birçok konuda. Uygulamaya çalışıyorum. Hep söylüyorlardı ama ben yenice duymaya hazır oldum galiba. Üşüseler yuvaya girerler, o kapalı alan yetiyor demek ki onlara dediler. Biraz rahatladım.

Yine dün akşam bir kadın konuşmacı kediler üzerinden yaşama bakış açısını paylaştı. Şöyle ki; sokaktaki dişi ve yavru kedileri erkek kedilerden korumaya çalışarak, zayıf güçlü diye bir ayrıma nasıl da kapıldığını anlattı. Uyandım. Aynı şeyleri ben de yapıyorum, yapmamaya karar verdim.

Bu sabah uyguladım. Kararlı, tutarlı davranabilir miyim? Bakalım. Ayrıca bunu kedilerden başlayarak yaşamımın başka kesitlerine de yayabilir miyim? Bakalım.

Açıkçası bu koruma kollama açısından sicilim pek parlak değil. Sahiplenme güdüm öylesine güçlü ki öyle anlarda akıl sağlığım gidiveriyor. Okul öncesi yaşadığım deneyimlerden birini kendime hatırlatmak için çaba gösteririm. Deniz kenarında çadır kurduğumuz bir yaz sezonunda, komşu çadırdaki erkek arkadaşım bir söz dalaşında rahmetli babamın saçları dökük başı içi ‘hava alanı’ deme gafletinde bulundu. Büyüklerin akşamdan orada bıraktıkları boş rakı şişesini kaptığım gibi kafasında parçaladım. Çocuk hastaneden çıkıncaya kadar ben de divanın altından çıkamadım korkumdan. İşte böylesine kendi yaşamım üzerinde bile kontrolüm yokken bu kadar telaş niye?

Yanlış anlaşılma kaygısı yaşadım bir an. Bu örneği hatırlatma amacım o kin, öfke, kızgınlık her neyse o duyguya tutunmak için değil. Tam aksine artık insan olarak en başta kendimle ve dünyayla barış adına kendime hatırlattığım bir örnek. Nice savaş öyküleri var. Fakat ben barış öyküleri de paylaşmak istiyorum. Teşekkürler.