Hikâye bu ya, vaktiyle bir siyasetçi; gecenin zifiri karanlığında ormandaki bir yoldan kendi kullandığı araçla geçerken, önüne çıkan bir tavşanı ezmemek için direksiyonu hızla çevirince, aracı bir ağaca toslamış.

O sırada ormanın tamamı aydınlanmış!.. Meğer tavşan değil, bir periymiş...

Bu peri, hurdaya dönen aracın içinden siyasetçiyi çıkarmış:

“Sen ne kadar iyi bir insansın. Beni ezmemek için kendi hayatını tehlikeye attın. Dile benden ne dilersen” demiş.

Siyasetçi şöyle bir düşünmüş. Sonra periye dönmüş ve şu istekte bulunmuş:

“Bizim güzel ülkemiz, Ortadoğu coğrafyasının önü arkası kesilmeyen amansız problemleriyle, kasvetli gündemiyle uğraşmaktan yoruldu.

Bizi ABD ile Kanada’nın ortasına taşıyabilir misin?” demiş.

Sonra aracın torpido gözündeki haritayı çıkarmış, ne demek istediğini harita üzerinde detaylıca anlatmış.

Peri, kendisinden istenilenin ne olduğunu tam olarak anlayınca; “koca bir ülkeyi milyonlarca insanı ile Ortadoğu’dan alıp, ta Amerika kıtasına taşımam zor olacak. Başka bir şey iste” demiş.

Siyasetçi, tekrar düşünce âlemine dalmış, kısa bir süre kendi kendine fikir jimnastiği yapmış.

Sonra periye dönmüş, “bizdeki demokratik siyasetin hastalığı olan iktidar ile muhalefetin lider ve sözcülerinin sürekli ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı dillerini ve de kavga etmelerini önler misin?” demiş.

Sonra aracının bagajındaki gazeteleri çıkartıp, herkesin birbiriyle ağız dalaşına girdiği siyasi kavga örneklerini periye göstermiş.

Peri, bunları gördükten sonra siyasetçiye dönmüş, “şu haritaya bakalım...

Senin ülkeni Amerika kıtasına taşımak galiba senin ülkendeki siyasi kavgalara son vermekten daha kolay olacak" demiş.

Sonra da “bu coğrafyada demokrasinin, farklılıkların barış içinde birlikte yaşama mesleği olduğu henüz bilinmiyor” diye eklemiş.

Harbiden gerek TBMM’de, gerek seçim meydanlarında zaman zaman öyle bir dil kullanılıyor ki, ekranlarda seyredenler bile hayrete düşüyor:

Argo kelimeler mi dersiniz, küfür ve hakaretler mi dersiniz, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı söylemler mi dersiniz, fiziki eylemler mi dersiniz…

Kısacası hem meclisin itibarını, hem de siyasetçilerin karakterini zedeleyen türlü olumsuzluklar almış başını gidiyor.

Ekranlarda izleyen çocuklar bile bütün bunların etkisiyle agresifleşmiş olmakla kalmıyor, tertemiz dillerini argo kelimelerle kirletiyor.

Yaşını başını almış seçilmişlerin yakışık almayan söylem ve eylemlerini göz önünde bulunduranların, hikâyedeki periye hak vermemeleri düşünülemez bence.

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

                                                                                                                         Bilal KARADAĞ

                                                                                                              [email protected]