Ulubey, konuşmasında öncelikle dünyada ve ülkede yaşanan Kovid-19 salgınına ilişkin çok canların yitirildiğini çok kayıplar verildiğini belirterek, "Hala veriyoruz. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, hastanede yatan şifa bekleyen hastalarımıza acil şifalar diliyorum."dedi.

"Engelli gençler atama bekliyor"

Gücünün yettiği kadar insanların sorunlarına çözüm üretmeye çaba gösterdiğini aktaran Ulubey, programa gelmeden engelli vatandaşlardan atanmalarına yönelik mesaj aldığını kaydetti.

Engelli gençlere yönelik küçük çalışmalar yaptığını ancak mümkün olduğu medyaya  yansıtmadığını ve dile getirmeyi sevmediğinin altını çizen Ulubey, "Engelli gençlerimiz için küçük çalışmalarım oldu. Kız çocuklarının okuması için tabii kitap çalışmaları, bu tür çalışmalarda yer aldım. Bunları anlatmayı çok sevmiyorum, olması gereken bir durum. Bence siyasetçi, bence bir insan toplumun sorunlarına duyarlı olan insandır. Toplumun acılarını içinde hisseden insandır. Ülkemdeki insanlara, ilimdeki insanlara gücümün yettiği kadar, hani benim gücüm buna yeter bu kadar katkı sunabilirim diye bir şeyler yapıyoruz kendi çapımızda."ifadelerini kullandı.

"Eski hak, hukuk, adalet anlayışıyla birlikte yaşamamız, öğrenmemiz lazım"

"Ben hak denildiği zaman ben adaleti anımsarım, vicdanı anımsarım yani herkesin yaptığının karşılığını teslim edildiği bir kavram olarak görürüm hakkı" diyen Ulubey,. "Vicdanı hissederim derinden benim için hak budur, adalettir. Adalet duygusudur. Hukuka uygunluk, vicdan duygusudur hak. Bizler eski hak, hukuk, adalet anlayışıyla birlikte yaşamamız, öğrenmemiz lazım."dedi.

Kadınların seçme seçilme hakkının verildiği dönemde 1935’lerde milletvekili seçimlerinde, Türkiye'nin dünyada ikinci sırada olduğunu vurgulayan Ulubey, şunları kaydetti:

"Anayasamızın 10. Maddesi eşitlikten bahseder. Herkesin hak ve hukuk önünde eşit olmayı tarif eder. Ülkemizde 1934’lerde, Atatürk’ün kadına seçme seçilme hakkını verdiği dönemden bu yana, kadın hakları geçmişine baktığımız zaman ve günümüz ve kıyaslama yaptığımız zaman, bugün kadınların hak konusunda, tam hak ettikleri bir yerde olmadığını görüyoruz. 1935’lerde bu ilk genel seçimlerinde, milletvekili seçimlerinde, Türkiye dünyada ikinci sıralamasında. Peki o günden bugüne, bugün 190 iki ülke arasında 117. sırada. Bakın o zaman dünyada ikinci sırada. Bugün ise; 117. sırada. Nereden nereye geldiğimizi gösteren aslında gerçek rakam. Dün neredeydik, bugün neredeydik, nereye geldik."

"Türkiye kadın cinayetleriyle gündemde"

Son zamanlardaki İstanbul sözleşmesiyle de bu hakların tamamen elimizden alınmaya çalışıldığının altını çizen Ulubey, şöyle devam etti:

"Birçok batı ülkesinden bu hakları almışız. Biz böyleyken bugün gerçekten kadın hakları konusunda geriliyoruz maalesef. Bu konuda dünya ülkeleriyle yarışıyor olmamız gerekirdi. Bırakınız bunu; bugün Türkiye kadın cinayetleriyle gündemde. Çok acı bir durum. Maalesef haklar konusunda Türk kadını, gerileme noktasında. Ama biz yaşam hakkının, tüm insanların doğal hakkı olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda cinsiyet ayrımının yapılmaması gerektiğini düşünüyoruz.  Ve kadında insandır diyoruz. Ki bizim coğrafya da kadın olmanın zorluklarını hep beraber görüyoruz.

Kadın, yaşamımızın her alanında, doğumdan ölüme kadar hayatımıza bir kadın dokunuyor. Ama gelin görün; ülkemizde her gün bir kadın, iki kadın ve günde yedi kadının cinayete kurban gittiğini görüyoruz. Yasalarımızın caydırıcı olmayışı nedeniyle, kadınları koruyamıyoruz. Kadınları koruyamadığımız gibi çocukları da koruyamıyoruz. Çok acı bir durum."

"On kadından dördü kayıt dışı çalışmaktadır"

İşsizlikte kadınların çok zor durumda kaldıklarını hatta dünyadaki savaşlarda ekonomide en çok yara alan kadınlar ve çocukların olduğunu ifade eden Ulubey, Türkiye’ de kadın emeği raporuna göre, on kadından dördünün kayıt dışı çalıştığını vurguladı.

Ulubey, istihdam oranının çok düşük olduğuna dikkat çekerek, "Kadınlar istihdam edilemiyor. Bu anlamda da ciddi sorunlar yaşanıyor. Biz hak arama konusunda İstanbul Sözleşmesinin çok önemli olduğunu iddia ediyoruz. Hatta geçtiğimiz günlerde CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Sayın Aylin Nazlıaka Adıyaman’daydı. Burada birtakım milletvekilimiz ve parti arkadaşlarımız bir takım çalışma yaptılar. Kadınlarla ilgili yaşam hak projesini, Türkiye'nin 81 ilinde şu an hayata geçirme mücadelesini yapıyorlar. Kadınları ekonomik anlamda hukuki anlamda destek sağlayan projedir."dedi.

"İstanbul Sözleşmesini imzalayan ilk ülke Türkiye"

CHP genel merkezinde mağdur kadınların ulaşabilmesi için çağrı merkezi oluşturulduğuna değinen Ulubey, şunları dile getirdi:

"Burada Baro başkanlığında imza atıldı. Mesela hukuksal anlamda burada şiddete uğrayan bir kadın yardım isteyebilecek. 444 82 85 numaralıdan hattan CHP genel merkezi bu konuda bir çağrı merkezi oluşturmuş. Mağdur kadınlarımız müracaat ediyorlar, yardım talep ediyorlar ve bu yardım kendilerine ulaşacak. Bu kadını yalnız olmadığını hissettirecek.

Zaten bu projede diyor ki; siz yalnız değilsiniz ben sizin yanınızdayım. İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye Avrupa Konseyi sözleşmesidir. Ve Türkiye 11 Mayıs 2011’ de imzalanmış ilk imzalayan ülkelerden biri iken 1 Mayıs 2014’ te 4 yılında siyasi, 4 partinin deve siyasi oybirliğiyle meclisten geçmiştir. Ve bir gecede imzaladığınız bir sözleşmeyi, bir kararname ile bir gece yarısı feshi çıktı, feshedildi. Bu kararın hukuka aykırı olduğu ve 77 il barosu ve Türkiye Barolar Birliği ortak açıklama yaparak, anayasanın 90. Maddesinde göstererek usulüne, yürürlüğe giren temel ve hak özgürlüklere ilişkin, uluslararası kanun hükmündedir denildi.

Yani siz istediğiniz an buradan çıkamazsınız, siz uluslararası bir imza atmışsınız, içindesiniz yani bizim ülkemizde maalesef ne yapılmak isteniyor. Yani kadının hakkı gasp ediliyor. Kadını şiddetten uzak tutmaya çalışacak, diyelim ki yerelde belediyelerimizden destek istenecek. Bakım evleri, koruma altına alan çalışmalar, önce hukuk önce şiddeti önleyen çalışmalar, bu psikologlarla bir harekete geçirilecek, hukukçularla harekete geçirilecek, onu yasal hakları üzerinde durulacak. En azından onun yaşam hakkını sağlayacak, kadını ölümden kurtaracak. Bizim ülkemizde son zamanlarda koruma altındaki kadınlarda maalesef şiddet görüyor. Hayatlarından oluyorlar. Mesela 23 defa koruma istemiş, 27 defa koruma istemiş buna rağmen koruyamıyoruz. Her anlamda yani hukuk anlamında önce insanın hayatı önce can sağlığı, önce can güvenliğini koruyacaklar."

"Adıyaman kadını kendini sahipsiz, yalnız, sevgisiz hissetmeyecek"

CHP’nin yaşam hak projesini ve Kılıçdaroğlu'nu kutlayan Ulubey, "Çok güzel anlamlı bir proje. Sayın Nazlıaka buraya geldi, çalışmaları başlattı baroyla imza attılar. İşte süreç ona göre işleyecek. Adıyaman kadını kendini sahipsiz, yalnız, sevgisiz hissetmeyecek. Şiddete karşı aileye yönelik korumaya yönelik bu anlamda çok önemli bir proje olduğunu düşünüyorum."şeklinde konuştu.

"Hoşgörü şehrimizde, kadın milletvekili mutlaka olmalıdır"

Adıyaman'ın tarihinde Meclise kadın milletvekili göndermediğine dikkat çeken Ulubey, konuşmasına şöyle devam etti:

"Yıllardır bizler sahada mücadele ediyoruz. Ben iki dönem milletvekili adayı oldum. Bizler bu anlamda sahada, alanda mücadelemizi veriyoruz. Asıl bu soruyu duyması gerekenler siyesi partiler, siyasi partilerin liderleri ve yöneticileridir. Eğer kadınlara güç kattıkları zaman, Adıyaman’da bir ilki başarabiliriz. Sadece bir milletvekili değil, iki milletvekilleri neden göndermeyelim. Ben inanıyorum ki kadın adaylarımız seçilme noktasına konulduğu zaman, Adıyaman üzerine düşeni yapacak. Adıyaman milletvekilleri gönderecek. Buna yürekten inanıyorum ama gerçekten büyük bir eksiklik. Adıyaman ilimiz için güneşin güzel doğduğu, güneşin battığı, Nemrut'ta güneşin farklı baktığı ilimizde, hoşgörü şehrimizde, bence kadın milletvekili mutlaka ve mutlaka olmalıdır. Kadınlarımız, erkek milletvekilline tam ifade edemiyorlar, sorunlarını tam söyleyemiyorlar, dillendiremiyorlar. Hatta kadınlar bunu çok istiyor. Ben şunu söyleyeyim; erkeklerde kadın milletvekili olmasını istiyor ben bunu görüyorum. Kendimizi bir kadına rahat ifade eder diye düşünüyorum daha rahat sorunlarını iletir. Bence olmalı bence ilimiz açısından büyük bir eksiklik.

Eğer mecliste kadın sayımız çok az olursa, meclisin üslubu da değişir. Üslubu görüyorsunuz davranış şekli değişir, çevresi değişir, bence kadının değdiği her şey güzelleşir. Kadın anne olma vasfıyla daha duygusaldır. Olaylara daha farklı yaklaşır. Kadın üretkendir. Bunun için sayın Ahmet Yılmaz’a çok teşekkür ediyorum. Bunu dillendiren bir kadın değil bir erkek. Ahmet Bey’i yürekten kutluyorum. Hani haklar verilmez alınır. Bizle bu haklar için mücadele edeceğiz ama bizi destekleyen beyefendilerde gerçekten büyük katkı sunacaklar diye düşünüyorum."

"Kadını güçlü olmayan toplumlar güçlü olamazlar, kazanamazlar"

Geçtiğimiz günlerde 'kadını güçlü kılan toplumlar güçlü olur' başlıklı yazıyı kaleme aldığını anımsatan Ulubey, "Bir ülkenin gelişmişliğini ülkedeki eğitim sistemi, sağlık sitemi, kadının istihdam o ülkede istihdam oranı, bunlar ölçüttür. Bunlar değerdir. Bugün kadını güçlü olmayan toplumlar güçlü olamazlar, kazanamazlar. Bizler kız çocuklarımızı okula göndermeliyiz. Kız çocuklarımız bugünün eğitimli kızları, yarının eğitimli anneleri onun için çok önemli."dedi.

"Ülkeyi yönetenlere büyük bir sorumluluk düşmektedir"

Ulubey, kadınları güçlendirmek adına ülkeyi yönetenlere tüm siyasi partilere seslenmek istediğini hatta bu anlamda pozitif ayrımcılık beklediğini belirtti.

Kadınları eşit kılan cinsiyet ayrımını istemediklerini aktaran Ulubey, "Nasıl ki kadın evde çocuğunu yetiştiriyor. Eşine yetişiyor, işine yetişiyor, kadın birden çok rol üstleniyor ve bu rollerinde hakkını veriyor gerçekten. Bizim başarılı iş kadınlarımız var, başarılı eğitimcilerimiz var, başarılı doktorlarımız var, başarılı bilim adamlarımız var, biz bunun sayısını yükseltmeliyiz. Yani bu anlamda kadın haklarına baktığımız zaman, biz kadın haklarını insan hakları olarak görüyoruz. Kadınları eşit kılan bu cinsiyet ayrımını istemiyoruz. Kadın güçsüzdür, zayıftır böyle düşünmeyin. Zayıf noktasını düşünmemesi lazım.Ben ülkemin gerçekten dünya ülkeleriyle yarışması, kadınları güçlendirilmesinin gerektiğini düşünüyorum. Güzel ve kalıcı kadın politikalarının hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyorum. Burada da siyasetçilere daha doğrusu ülkeyi yönetenlere büyük bir sorumluluk düşmektedir."

"İstanbul Sözleşmesi sadece kadını değil, aileyi de güçlendiriyor"

İstanbul Sözleşmesi kadınların elindeki hakları koruyan en büyük güç olduğunu vurgulayan Ulubey, "Kadınları 6284 sayılı kanun; şiddetle mücadele için kadınların elindeki en büyük hak temel hak. Bu hakkın elinden alınmaması gerekiyor. Bu hak kadını güçlendiriyor, sadece kadını değil, aileyi de güçlendiriyor. Kız çocuklarında, erkek çocuklarında şiddete aileyi de güçlendiriyor. Siz bakmayın şimdi yanlış propaganda yaptılar neden rahatsız oluyorlar. Kadınları güçlendiren, aileyi güçlendiren, aileyi koruyan bir yasanın yani benim mantığım el vermiyor.

İstanbul sözleşmesi yaşatır. İstanbul sözleşmesi politiktir deniliyor. Kişiyi koruma altına alalım diyor. Koruyacak kollayacak. Yani aileyle erkeği de ilgilendiriyor. Bunu başka yöne çekmesinler kesinlikle. Yani geri adım atılmalı zaten hukuk anlamında diyorlar kesinlikle destekliyorlar. Ama maalesef bizim ülkede herkes her şeyi konuşur. Bırakın hukukçular adaleti konuşsun. Bırakın siyasetçiler siyaset yapsın ve bırakın eğitimciler eğitimle uğraşsın yani müdahale edilmesin bu tür alanlara. Ben insan haklarını nasıl ileri noktalara taşırım, ben nasıl eğitimde daha ilerde olurum, sağlıkta sosyal güvenlikte nasıl ülkeyi daha ileriye taşırım, biz kadınlar yaşamak istiyoruz derken her gün öldürülüyoruz. Kadınlar artık diyor ki; ölmek istemiyorum, yaşamak istiyorum ve çocuğunun gözleri önünde hunharca katlediliyor. Artık biz neredeyse toplum olarak bu olaylar kanıtlandı."

"Bir karıncayı ezmek günahken bugün insanlar hunharca katlediliyor"

Diyanet İşleri Başkanlığı'na çağrıda bulunan Ulubey, "Bizim İslam anlayışımızda; bir karıncayı ezmek günahken bugün insanlar hunharca katlediliyor bu ne demektir? Bunu anlamış değilim. Ben burada Diyanet İşlerine de çağrıda bulunmak istiyorum. Lütfen siyaset yapmasın. Sosyolojik anlamda destekleyerek bunu anlatmaları gerekir. Neden biz öldürüyoruz neden? İnsan öldürmek günah, dinimizde de yok. Peygamber Efendimizin hadisi şerifinde Cennet annelerin ayaklarının altındadır’’ diyor."şeklinde konuştu.

"18 yıl da 15 bin kadın öldürüldüğünden bahsediliyor"

Ulubey, "Yüzde 99’un Müslüman olduğu ülkede, her gün yedi tane beş tane kadının öldürülmesi benim yüreğimi incitiyor. Bunu herkesin düşünmesi gerekir, masaya yatırılması gerekir, biz neden önleyemiyoruz. 18 yıl da 15 bin kadının öldürüldüğünden bahsediliyor. Çoğunun ölümleri şüpheli. 2018 yılında 400 kadın katledilmiş. 2019 yılında 474 kadın katledilmiş. 2020’ de 300/20 deniliyor ve bunların içinde 171 kadın şüpheli ölüm. Bu ne demek? İnanın çok rahatsızım çok üzgünüm, kendimizi güvende hissetmiyoruz. Birileri yaşam hakkımızı elimizden alıyor, oysa en doğal hakkımızdır."dedi.

"Neden şiddete eğilimli bir toplum haline geldik"

Fatma Ulubey, "İyi hal indirimi ne demek? Hani düzgün bir kravat tak, takım tak sonra çık hakimin karşısına iyi hal durumundan dolayı hiçbir ceza alma. Peki, bu insanı bu kişiyi o şahsı başka şeylere itecek, tekrar yeniden şiddete. Biz ne ara şiddet toplumu olduk? Bunun sorgulanması gerekiyor. Neden şiddete eğilimli bir toplum haline geldik."ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin temel gündeminin ekonomi ve işsizlik olduğunu ve Türkiye şu an ciddi anlamda bir dar boğazdan geçtiğini aktaran Ulubey, "İnsanlar evine ekmek götüremiyor, esnaf kepenk kapatmış ve pandemiyle birlikte bu ayyuka çıktı. Sürekli olarak Türkiye gündemini mevcut AK Parti İktidarı hızla değiştirdi. İşte efendim petrol bulundu dediler. Uzaya gideceğiz dediler. Birtakım şeylerle ülke gündemini değiştirdiler."dedi.

"Bize bu hakları veren ve bu dünya ülkelerinde sayılı ülke konumuna getiren Mustafa Kemal Atatürk’ü anmamak haksızlık olur" diyen Ulubey, "Işıklar içinde uyusun atam. Böyleyken bugün Atatürk’ün heykellerine saldırılar yapılıyor. Andımız kaldırılıyor. Bilmem hızlı bir Atatürk’le cumhuriyetle bir kavga var, bir şey var ve kendi kurtuluş değerlerimizi gündeme taşıyoruz."dedi.

"Türkiye'nin gerçek gündemi hasıraltı ediliyor"

Montrö Lozan Antlaşmaları tartışılırken ve Türkiye’nin gerçek gündeminin hasıraltı edildiğine işaret eden Fatma Ulubey, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ve halk buna kilitleniyor yani Türkiye’nin gerçek gündemi budur. Dünya ülkeleri, Türkiye iç siyasette kimlerle hangi rant peşinde onu bilemiyorum. Kimlerle hangi düşünceyle bunu istemeyen kim? Bir defa şunu masaya yatırmak gerekiyor. İstanbul Sözleşmesinden rahatsız olan kim? Kimler? İmajımız açısından 2011’ de girmişiz ve dünya ülkeleri biliyor ve imajımız burada yani imaj diye bir şey kalmadı. Yani altına imza attınız ve çekiliyorsunuz ve gerekçeniz nedir ?

Sonra da diyorsunuz ki Montrö Lozan’la tartışmaya ne olur. Bilmem sonra baktılar halkın tepkisi var geri adım attılar. Yani birileri bunun ne adına yapıyorlar bilemem, kimlere ödün veriliyor lütfen kimse bu şeye gelmesin, geri adım atsınlar. Ülkemizin temel sorunlarıyla ilgilensinler, çözüm üretsinler. Yasalar caydırıcı olsun. Mevcut yasaları hayata geçirmesinler yeni bir anayasa dan bahsediliyor siz mevcut yasaları hayata geçirmediniz ki yeni bir anayasadan bahsediyorsunuz. Farklı gündem değiştiriliyor bende anlayamıyorum. Yani bu sözleşme kimi rahatsız ediyor cidden merak ediyorum. Bir aileyi korumak kime rahatsızlık verir. Kadınların ölümlerini engellemek kime rahatsızlık verir buradan soruyorum. Ülkeyi yönetenlere de soruyorum. Kamuoyunun vicdanına da soruyorum. Yani kadınları korumak kimi rahatsız eder. Kız çocuklarımızı, erkek çocuklarımızı. Çocuklarımızı istismardan korumak kimi rahatsız ediyor. Geçmişte siyasetle ilgili olduğumuz için yasalar meclise gelen önergeleri reddettiler. Çocuk istismarları araştırılsın denildi, reddedildi. Kadın cinayetleriyle ilgili. Yine mecliste maalesef reddediliyor. Bu konuda ana muhalefet. Muhalefet partileri büyük mücadeleler veriyorlar. ben istiyorum ki ülkemde Adıyaman'da her baba onurlu bir şekilde evine ekmek götürsün. Çocuğuna güzel bir gelecek temenni etsin. Kadınlar öldürülmesin. Bu güzel coğrafyada güzel yaşayalım diyorum."

Kaynak : PHA
Kaynak: pha