Fatma Ulubey, 22 Ağustos 2004 yılında insanın insanca yaşamasında etkili ve birbirleriyle ilintili olan sosyal devlet, sosyal adalet ve sosyal haklar gibi önemli kavramlar üzerine kaleme aldığı yazısını gündeme taşıdı.

Sosyal devleti tanımlayan Ulubey, şu ifadelere yer verdi:

"Klasik liberal demokrasinin ekonomik ve siyasal temellerini değiştirmeden sosyal güvenliğin sağlanması, işsizliğin önlenmesi, emeğiyle yaşayanların korunması ve yaşam düzeylerinin yükseltilmesi yoluyla sosyal eşitsizlikleri giderme işlemini yüklenen devlet. Sosyal devlet,  kapitalizmin yarattığı sosyal dengesizlik ve bunalımlara karşı emekçi sınıfların büyük tepki göstererek yani emekçilerin mücadelesi sonucunda 20. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Sosyal devlet ; sosyal adaleti ve insan onuruna yaraşır bir yaşama düzeni sağlama ödevini yükler.  Bu ödev devletin sosyal ve ekonomik yaşama müdahale etmesini zorunlu kılar.

Gelişmiş ülkelerde sosyal devletten beklenen; adaletli bir paylaştırma, emekçilerin ve sosyal bakımdan zayıf sınıfların yaşam koşullarını iyileştirilmesidir. Az gelişmiş ülkelerde ise sosyal devlet bu klasik ödevinin yanında ulusal zenginliklerinin yaratılması için kalkınmayı sağlamak gibi yapıcı ve dinamik bir  işlev de yüklemiştir. Bu da devletin yaşama ve özellikle yürütme organının etken davranarak köklü reformların gerçekleştirmesini gerektirir."

Günümüze değin yapılan yanlış uygulamalarla sosyal devletin ortadan kaldırılmaya çalışıldığını aktaran Ulubey, "Son zamanlarda hız kazanan özelleştirmeyle devletin gelir kaynakları adeta talan edilmiş ve sosyal devlet küçülmüştür."ifadesini kullandı.

Sosyal adaletin ise ekonomik, sosyal, kültürel zenginliklerin dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesini öngören ilke olduğunu aktaran Ulubey, "Kökeninde Aristo Tales'in herkese hak ettiğini vermek biçimindeki orantılı eşitlik ya da dağıtıcı adalet düşüncesi yatar. Bu da sosyal bakımdan zayıf olanlara toplum ya da devletçe yardım edilmesini içeren bir ilkedir."dedi.

Sosyal hakların da sosyal eşitlik amacına yönelik hakları, işçilerin ve çalışanların yanı sıra özel olarak korunması gereken kesimleri kapsadığını ifade eden Ulubey, sözlerini şöyle tamamladı:

"Kolektif haklar ya da bireysel haklar biçimde ortaya çıkar. Kollektif'e örnek; sendika hakkı ile toplu sözleşme ve grev hakkıdır.  Bireysel nitelikli  sosyal haklara örnek;  bireysel sosyal güvenlik hakkı , ailenin  ana ve çocukların korunmasına  ilişkin haklar, sağlık hakkı, sosyal ve tıbbi yardım görme hakkı, eğitim (özellikle parasız eğitim hakkı ) beslenme hakkı gibi haklardır. Haklarımızın farkında olmamız, tüm bu hakların yaşatılması ve  eşitlikçi bir paylaşım diliyorum."

Kaynak : PHA
Kaynak: pha