Ulubey, yazılı açıklamasında, adaletin bağımsız yargı ile sağlayacağının söylendiğini ve sık sık dile getirildiğini ancak yargının bağımsızlık ve güvenceden yoksun bırakılmak istendiğini vurguladı.

"Bugün geçmiş acılardan hala ders almayışımız üzüyor"

Yazar Raif Necdet Kestelli'nin  "Adalet, toplumların nefes borularıdır" sözünü paylaşan Ulubey, açıklamasına şöyle devam etti:

"Adaleti bağımsız yargının sağlayacağını söyleriz ve  bunu sık sık da dile getiririz. Fakat yargı bağımsızlık ve güvenceden yoksun bırakılırsa ki, bugün yapılmak istenen de bu o halde adalet nasıl tecelli edecek?... Bir ülkede insanlar adalete  olan güvenlerini yitirirlerse o ülkenin durumu nice olur?....Yargı hiçbir şekilde siyasetin aracı haline getirilmemelidir. Bu söylemimi  geçmiş yıllardaki yazılarımda da dile getirdim. Şimdi de söylüyorum!...

Ergenokon davasını hatırlayın, haksızlığa uğrayan aydınların, yazarların, gazetecilerin, iş adamlarının hedef gösterilip, haksız yere  yargılandığı, itibarsızlaştırıldıkları ve hatta  hayatlarını kaybettikleri bir dönemde  biz yaşanan haksızlıkları, hukuksuzlukları dile getirmiştik. Politik kokan bir dava, herkesin herkesi yargıladığı bir dönemi yaşıyoruz demiştik. Yargısız infaz dedikleri bu olsa gerek. Yapılan bu hukuk dışı uygulamalarla yargı zor durumda kalmayacak mı ? Sorusunu sormuştuk. Bunu haklı çıktık anlamında söylemiyorum. 
Bugün geçmiş acılardan hala ders almayışımız üzüyor beni. Hukuka müdahale etmeden,  hukukçulara bırakırsak onların adaleti dağıtacağına inanıyorum. Yazının girişinde Ergenokon'u, hukuka  aykırılığı dile getirmişken yine o dönemde Türkiye'de yargı sisteminin nasıl işlendiğinin, Türkiye'deki 78 barodan 74'ü bir basın açıklamasını hatırlatmak isterim. Hatta Yargıçlar ve Savcılar Birliği de (YARSAV ) önemli bir basın açıklaması yapmıştı.

Bu açıklamalarda ve diğer açıklamalarda ortak payda şuydu :

"Yapılan bu  soruşturmaların insan hak ve özgürlüklerine aykırı oluşunu, yargı süreci kesin hükümle sonuçlanana kadar herkesin suçsuz olduğu evrensel kural, bugün sonuçlanmamış soruşturma ve yargılamalarla medya kullanılarak yaratılan bilgi kirliliği ile herkes suçsuzluğunu ispatlama zorunluluğuna dönüşmüş, ortaya atılan isimlerin suçluluğu konusunda önyargı yaratılmıştır. Bu, hukuk devletinde olmaması gereken bir durumdur"

 "Hukuksuzluğun olduğu yerde kargaşa yaşanır"

Yargıyı işlerine geldiği gibi yorumlayanları doğru bulmadığını aktaran Ulubey, "Hatırlayın!... işine gelmediği zaman yargıyı yerden yere vuranlar, işine geldiği zaman Yargı bağımsız olmalı diyenler sürmekte olan bir davanın ya da davaların  seyrini değiştirmek adına yaptıkları siyasi konuşmaları dün de  doğru bulmadım bugün  de doğru bulmuyorum.

Ben hukukçu değilim, bakın hukukçular yaşanan gelişmelerin ceza hukukunun en temel ilkelerinden biri olan ,"Masumiyet karinesini ihlal anlamına geldiğini söyler. Yani suçu tespit edilene kadar herkesin masum olduğu ilkesinin çiğnendiği anlamına geliyor. Adil yargılanma ilkesinde aykırı olduğunu söylerler. Geçmiş yazılarımda da dile getirdiğim gibi;  hukuki süreçlerde siyasi iktidarın yargı adına karar vermesi,bir kısım medyanın da savcılık görevini  üstlenmesi ülke insanımızın hukuka olan güvenini sarsar!... Hukukun üstünlüğü ilkesi ve tabi ki yargının bağımsız olmasıyla açıklanabilir.  Hukuk, adalet hepimize lazımdır. Hukuksuzluğun olduğu yerde kargaşa yaşanır."

"Temiz ve ilkeli siyaset ülkemiz halkının en büyük özlemidir"

Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğunu Adalet Bakanı'nın da dile getirerek, 'Tüm kişileri, kurumları bağlar ve kararlarının gereği yapılır' şeklindeki söyleminin mevcut olduğunu kaydeden Ulubey,şöyle devam etti:

"Yerel mahkeme hak ihlali kararını uygulamadığı için Anayasa Mahkemesi @EnisBerberoglu1'nun bireysel başvurusu sonucu oybirliğiyle bir kez daha "hak ihlali kararı" verdi. Bunu sadece gazeteci Enis Berberoğlu için söylemiyorum. Haksızlığa uğrayan herkes için söylüyorum!...

Bakın Kant'a göre adalet, "İnsanın kendine başkalarından beklediği tavrı ortaya koymasıdır" Bir toplumda adalet duygusu, eğer o toplumun ya da ülkenin yurttaşları kanunlar karşısında eşitse, hak ve özgürlüklerden aynı oranda yararlanabiliyorlarsa ve özellikle de bireylerin adil yargılanma özgürlüğü kısıtlanmamışsa, o ülkede adalet  tam anlamıyla gelişmiştir demektir. Bu nedenle BM gibi uluslararası kurumlar, devletler ve hükümetler açıklamalarının en başına adalet kavramını yerleştirirler. Çünkü  onlar da bilirler ki bir toplumun gelişmesi, ilerlemesi ancak adalet duygusu temelinde inşa edilir. Temiz ve ilkeli siyaset ülkemiz halkının en büyük özlemidir. İktidarlar gelip geçicidir, kalıcı olan devlet değerleridir. Onları zayıflattığınız zaman, ülkenin tüm kurumları ile kavgalı olduğunuz zaman inanın ülke olarak kaybederiz, toplum olarak kaybederiz.

Türkiye'yi 19 yıldır tek başına  yöneten mevcut siyasi iktidarın, hedef gösteren, kendi insanıyla bu kadar çatıştığı bir ortam ülkeye asla kazandırmaz.  Bir an önce bu ayrıştırmacı, kayırmacı anlayıştan uzaklaşılmalı, Türkiye'nin önemli sorunlarını çözmek için çaba harcanmalıdır. Demokrasi özümseyerek yaşayalım, güçlüklerle kurulan ülkemizin aydınlanma hareketini yok etmek hepimize kaybettirecektir."

"Halkın derdi aş, iş, ekmek"

Halkın siyasi kavgalardan ve üslubundan rahatsız olduğunun altını çizen Ulubey, "Bakın sorunlar derinleşiyor, halk siyasi kavgalardan, siyasetin üslubundan rahatsız, 
halk işsizim diyor, aş, iş, hatta açım aç diyor!...Dileğim bir sabah uyandığımızda sorunlarını çözmüş bir ülke olarak  uyanalım.  Ve ille de adaletle uyanmak en güzeli."

Kaynak : PHA
Kaynak: pha