Fatma Ulubey, yerel ve ülke gündemine yönelik bazı açıklamalarda bulundu.

Ulubey, son günlerde Türkiye’de ciddi iddiaların konuşulduğunu belirterek, “Türkiye son zamanlarda toz duman durumda. Biz devletin kurum ve kuruluşlarıyla güçlü olmasını istiyoruz. Bazı tür çetelere, mafya liderlerine bizim devletimiz yenik düşmeyecektir. Ortada ciddi iddialar vardır. Bunun soruşturulması gerektiğini düşünüyorum.” dedi.

“Bu sis perdesinin aralanmasını istiyorum”

“Neden ben çiftçinin alın teri dediğim için 4 yıldır yargılanıyorum da burada neden birileri harekete geçmiyor ?”diyen Ulubey, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Bir sessizlik var ve ben bu sis perdesinin aralanmasını istiyorum. Yıllarca biz Susurluk'u yazdık, o dönemdeki insanlar şimdi yine sahnede. CHP Fethullah Gülen örgütünü yıllar önce deşifre etti, başınıza bela olacak dedi. Sayın Kamer Genç'i AK Parti milletvekilleri mecliste neredeyse linç edeceklerdi, bunu söylediği için. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bugün hijyen bu kadar önemliyken hijyen malzemesinin yolsuzluğa bulaştığını duymak beni rahatsız ediyor. Herkes hesap vermeli. Onun için yargının bağımsız olması gerekiyor. Bu ülkede adalet herkese bir gün lazım olur. Herkes bu siyasi egolarını bir kenara çekin ve bu ülkede demokrasiyi yaşatalım. Bir bardak suyun yarısını paylaşalım. Dinimizde ''ne ile gelirsen gel kul hakkıyla gelme'' diyor.”

“Bir ülkede çiftçinin alın terini savunmak suç olmamalıdır”

Ulubey, açıklamasında Adıyaman’ın ekmek teknesi olarak tabir edilen tütün konusuna değindi.

Yeşilaycı bir insan olduğuna işaret eden Ulubey, “Ama Adıyaman'da başka bir durum var. Tütün insanların ekmek teknesi. Onu ekerler dikerler. Adıyaman'ın temel sorunlarından biridir bu ve biz bunu gündeme getirdik, çiftçinin yanında yer aldık. Bu maalesef benim karşıma suç olarak geldi ve maalesef uzun zamandır yargılanıyorum, para cezasına da çarptırıldım. Tütüncüler pazarında üreticiler toplanmıştı. Adıyaman'da da benim bir siyasi kimliğim, basın kimliğim var. Üreticilerin toplandığını öğrendik ve biz de olayı yerinde takip etmek için halkı yanına gittik. Ben orada insanlara yasal çerçevede haklarını aramalarını ve taşkınlığa meydan vermemelerini söyledim. Malesef bu bir suç olarak benim karşıma geldi ve bu durumdan şaşkınım. Ben her zaman topluma birleştirici ve bütünleştirici mesajlar vermişimdir. Bir ülkede çiftçinin alın terini savunmak suç olmamalıdır. Biz Adıyaman tütünü derken yerlilikten ve millilikten bahsediyoruz. Malatya'da kayısı ne ise, Adıyaman'da da tütün odur.” ifadelerini kullandı.

Çiftçilerin şu an çok zor durumda olduğunu vurgulayan Ulubey, şunları dile getirdi:

“2003 yılında 37 bin çiftçi vardı, bu 27 bine düştü. Tütünün akibeti ortada, sulu tarım yapamıyoruz. İlimizin insanları, mevsimlik işçi  başka illere gidiyor. Bugün samanı dışarıdan ithal ediyoruz. Tarım girdileri çok  pahalı. Gübre pahalı olursa çiftçi alıp tarlasına atamaz. Yeniden bir tarım politikasının hayata geçirilmesi gerekiyor. Üreten bir ülke, üreten bir Adıyaman olmak zorundayız. Ben tütün ekmiyorum diye, bunun ticaretini yapmıyorum diye, orada tarlada çalışan vatandaşın çektiği ızdırabı anlamıyor olmamam. Ben de bir çiftçi kızıyım. Bu işin başka ticaretini yapanları devlet ayırt edebilmeli. Bir çiftçinin alın terini savunmamın karşılığı asla adliye koridorları olmamalı. Siyasi düşüncemiz ne olursa olsun, bu yapılan haksızlıklara birilerinin dur demesi gerekiyor. Bizim kimseyle bir davamız yok. Tek davamız insanların bu ülkede adaletli bir şekilde yaşaması, düşüncesini özgürce dile getirebilmesidir.

Pandemi başladığı dönemde Sayın Sağlık Bakanmız toplumumuza bir güven verdi. Bir yerden sonra Malatya'nın Adıyaman'ın vefat sayısı 18 iken Türkiye'nin tablosunda da vefat sayısı 18 oldu. CHP'nin milletvekilleri bu konuda ciddi bir tutarsızlığın yaşandığını, bu sayıların doğru olmadığını belirtti. Herkes ülkelerle anlaşmasını yaptı, ilaçlarını aşılarını getirtti, biz bu konuda uzun bir  zaman bekledik. Bu süreç yönetilemedi. Dünyanın neresinde olursa olsun yönetemediğiniz bir kurumun başında kalamazsınız. Ama bizim ülkemizde ilginçtir ki kimse istifa da etmez. Çok sayıda insanımız hayatını kaybetti, hepsine rahmet diliyorum. Diliyorum bir an önce bu hastalığı başımızdan atarız. İnsan sağlığı çok önemlidir. Sağlıkçılarımız ciddi anlamda tükenmişlik hissediyorlar. Onların ekonomik koşulları biraz daha iyileştirilebilir. Tam kapanma olmasını biz de istedik. Ama tam kapanma olurken de aynı zamanda insanlara bakmanız gerekmektedir. Bizde de ilk başlarda ıban numarası istendi. Bir ülkede olağanüstü durumlar yaşandığı zaman sosyal devlet devreye girer. Burada tam olarak başarı sağlanamadı. Biz esnafımıza da bakamadık. Kapanma sürecinde temizlik yapan yıkamacılar kapalıyken kongreler yapıldı. Bunun vebali ülkeyi yönetenlere aittir. İlginçtir ki bunlara rağmen her şey CHP'den bilinir. Dünya ülkelerinde ülke iyiye de gitse kötüye de gitse sorumluluk ülkeyi yönetenlerdedir. Başarısızlığı muhalefete yüklemek bizim ülkemizde var.

Esnaf çok zor durumda kaldı. 3 ayda 29 bin esnaf kepenk kapattı. Vergiler ağır, kiralar ödenemiyor, büyük bir külfet var. Pandemiden dolayı sorunlar derinleşti ama daha öncesi de var. Pandemi bizim hazırlıksız olduğumuzu bize tam gösterdi. Devlet güçlü olur ki zor koşullarda sosyal devlet hayata geçer, vatandaşına yardımcı olur. Ulusal marketler zinciri, küçük esnafı bitirdi. Yerel esnafımız yaşamalı diyoruz. Küçük esnaf ne ise Türkiye'nin ekonomisi de budur. Böl parçala yöntemiyle büyük devletler küçük devletleri yutuyor. Bizim bu oyuna gelmememiz lazım. Nasıl ki Atatürk'ün ''yurtta barış dünyada barış'' sözünden ödün verdik, ülkenin geldiği nokta budur. Dış politikada etkin olamıyoruz. Bu işler artık ''one minute'' ile olmuyor. Ekonomisi ve iradesi güçlü olan ülkeler ayaktadır ve mücadele eder. Kendi ülke insanlarıyla çatışırsanız güçlü ülke olamazsınız ve dışarıya güçlü ülke imajı veremezsiniz.”  

“Gençlerimizi siyasi manevralara kurban etmesinler”

Türkiye’de 4+4+4 sistemi ile eğitimin geriye gittiğini savunan Ulubey, “Önümüzde sorup sorgulayan bir gençlik var. Bugün Atatürk'ün ''Benim bütün ümidim gençliktedir'' dediği gençlerimizi iş ararken görüyoruz. Adıyaman'da 9 temizlik görevlisi için 5 bin kişi başvuru yapmıştı. Binin üstü üniversite mezunuydu. Bu acı bir durum. Biz gençlerimizi İş- Kur kapılarında mı görmeliyiz ? 4 +4+4 eğitim sistemiyle eğitim geriye gitti. Biz bu sistemin yanlış olduğunu defalarca kez söyledik. Üreten bir ülke olmak için bilime, teknolojiye, eğitim kalitesine daha çok yatırım yapmamız lazım. Hangi siyasi parti gelirse gelsin o ülkenin kırmızı çizgileri vardır. Bunlar sağlık sistemi ve eğitim sistemidir, kimse bunlarla oynayamaz. Ama bizde hangi parti gelirse kendi  ideolojisi doğrultusunda eğitim sistemi le oynadığı için ülke bu hale gelmiştir. Bizim gençlerimiz üzerinde oyun oynayacağımız bir kesim değildir. Elbette siyasi iktidarlar oy almak isterler ama gençlerimizi siyasi manevralara kurban etmesinler. Biz bu ülkenin genç beyinlerine sahip çıkalım, eğitim sistemine ödenek çıkaralım. Eğitim sistemini güçlendirelim.” dedi.

“Türkiye'nin bu güne kadar dış politikası da iflas etmiştir”

Ulubey, açıklamasını şöyle tamamladı:

“Böyle olursa siz diğer ülkelere söz geçiremezsiniz. Sizin kırmızı çizgileriniz olacak. Mustafa Kemal Atatürk'e dünya liderleri saygı duymuştur. Devlet adamı ileriyi gören kişidir. Devlet adamı sırf kendi ideolojisine göre dış politikayı yapmamalı. Mesela Suriye politikasının baştan beri yanlış olduğunu, işlerine karışmamamız gerektiğini ve bunun bizim başımıza bela olacağını söyledik. Bugün kendi gençlerimiz işsizken onlara bazı öncelikle tanınıyor olması yanlıştır. Biz ekonomik olarak kaldıramıyoruz, ülke zor durumda. Şu an biz bakamayız. Elbette yardımsever olmalı, yardım etmeliyiz ama biz etkin politikamızı kırmızı çizgilerimizi de sürdürmeliyiz.”

Kaynak : PHA
Kaynak: pha