-"MUHAFAZAKÂR GİRİŞİMCİLERİN KENDİ EMEKLERİ İLE ORTAYA ÇIKARDIKLARI EKONOMİK DEĞERLER HEDEF ALINDI"
Türkiye şimdilerde Cumhurbaşkanı Erdoğan öncülüğünde, bölgesinde ve uluslararası alanda söz söyleyen ve sözü geçen bir lider ülke haline geldiğini dile getiren Aydın, şöyle devam etti:
”Ancak bugün yıl dönümünü yaşadığımız 28 Şubat sürecinde ülkemizde ahval nasıldı, hatırlamakta fayda görüyoruz. Evet; bundan tam 22 yıl evvel ülkemizde, bir post modern darbe gerçekleştirildi. 28 Şubat 1997’de toplanan Milli Güvenlik Kurulu’ndan; siyasi, dini, toplumsal ve ekonomik alanlarda milletimizi büyük bir kaosun ve baskı düzeninin içerisine sürükleyecek kararlar alındı. Özellikle asker ve yargı içerisinde örgütlenmiş bir azınlığın, diğer kamu bürokrasisini de işin içerisine katmak suretiyle toplum üzerinde oluşturdukları baskı ortamı, öncelikle milli iradenin tecellisiyle teşekkül etmiş siyasal iktidarı hedef aldı ve hükümet istifaya zorlandı. Devlet mekanizması bu azınlığın elinde; özellikle dini ve dindarları hedef almak suretiyle, dini yaşamı toplumsal hayattan izole etme gayesiyle bir takım toplum mühendisliği faaliyetlerinin baskı aracı olarak kullanıldı. İmam hatip okullarının önünün kesilmesi için 8 yıllık kesintisiz eğitim zorunluluğu dayatılan bu süreçte, milletin vergileriyle kurulan üniversitelerin kapıları, başörtülü öğrencilere tamamen kapatıldı. Başörtülü öğrencilere inançları gereği taktıkları başörtüsünü çıkarmaları için üniversiteler bünyesinde ikna odaları teşekkül ettirildi. Kamuda çalışan veya sivil hayatta etkin görevlerde bulunan vatandaşlar, özel yaşamlarını da konu alan fişlemelere maruz kaldılar. Özgür medyanın sesi kısılmış, devlet içerisinde sözde irtica ile mücadele adı altında kurulan Batı Çalışma Grubu ile dindarlığı ve muhafazakârlığı hedef alan toplumsal mühendislik girişimleri hat safhaya ulaşmıştı. Başörtülü öğrenciler üniversite kapılarından içeri alınmıyor, okullarını bırakmaya mecbur ediliyorlardı. Muhafazakâr girişimcilerin kendi emek ve gayretleri ile ortaya çıkardıkları ekonomik değerler de hedef alınmış, ‘yeşil sermaye’ diye damgaladıkları holdingler ağır baskılar altında iş yapamaz duruma getirilmişler ve ambargolara maruz bırakılmışlardı. Yüksek yargıyı da kontrol altında tutan darbeci zihniyetin emir ve talimatları doğrultusunda Genel Kurmay Başkanlığında, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay üyelerine irtica brifingleri verilmeye başlanmıştı.” 
-"28 ŞUBAT POST MODERN DARBESİ” TÜRKİYE’DE DEMOKRASİYİ ESİR ALDI"
Kayıtlara “28 Şubat Post Modern Darbesi” olarak geçen sürecin Türkiye’de demokrasiyi esir aldığını, anti demokratik yöntemlerle, milletin bir baskı düzeni içerisinde yaşamaya zorlandığını kaydeden Aydın şu ifadeleri kullandı:
“Dönemin aktörleri bu sürecin bin yıl süreceğini söyleseler de hamdolsun zulüm payidar olamadı. 28 Şubat’ın başlangıcından tam 4,5 yıl sonra, 14 Ağustos 2001’de, millet AK Parti’yi kurdu ve bir yıl sonra yapılan seçimlerde de büyük bir teveccühle iktidara taşıdı.  Partimiz iktidara geldi ancak milli iradenin egemenliğinden rahatsız olan vesayet odakları yine milletin iktidarını hedeflerine koymaktan geri durmadılar. E-muhtıra, 367 krizi, Kapatma Davası, Gezi Olayları, 17-25 Aralık Yargı Darbesi girişimleri, 15 Temmuz FETÖ Darbe Girişimi ve nihayet kur üzerinden yapılmak istenen ekonomik kuşatma girişimlerinin tamamı, milletimizin iradesine gösterdiği bağlılıkla, liderimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde akamete uğratıldı.  Hamdolsun, bugün Türkiye Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiyle birlikte istikbale doğru emin adımlarla ilerliyor. 28 Şubatçı vesayetçi yapıların ise, milletin vicdanındaki mahkûmiyetleri ilelebet sürecektir. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin.”

Kaynak : PHA

Kaynak: pha