“Arkadaşlarımızın tamamı döndü”

Yıldırım, Selanik Saoh Belediyesi’nin resmi daveti üzerine Yunanistan’a bir program gerçekleştirdiklerini anımsatarak, ”Şubat 2020 yılında Yunanistan'a bir program düzenlemiştir. Folklorik danslar ve yöresel ürünlere yönelik bir programdı. Bize Selanik Saoh Belediyesi resmi davet gönderdi. Gittik, katıldık, dünya basınında yer aldı. Biz amacımıza ulaştık aslında. Biz buraya 3 tane belediye personelimizi görevlendirmiştik. Adıyaman'dan da çiğköfte, üzüm, bastık, sucuk gibi yöresel ürünleri satan arkadaşlara gidip sizler de ürünlerinizi tanıtın dedik. Bu arkadaşların tamamı döndü.” dedi.

“Suiistimale açık konu”

Yunanistan’da milletvekilinin Türk Bayrağını yırtması olayını hatırlatan Yıldırım, şöyle devam etti:

“Ocak ayında da hadsiz vekil Türk Bayrağı'mızı yırtmıştı. Biz Mehteran takımı gönderdik. Bunlar Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin Mehteran Takımı ve çoğu emekli. İstismara açık dediğim şudur; belediyelerin kanunen böyle bir yetkisi var. Böyle etkinliklere gri pasaport düzenleyebilir. Bu organizasyonları yapan dernekler var. Bunlar federasyona bağlı. Gidenlerin sertifikaları var. Ben buna tamamı döndü diyemediğim için bana kızıyorlar. Pasaportlar bize teslim edilmedi ama biz hukukun öyle işlediğini bilmiyorduk. İyi ki de yapmamışız çünkü o işi insan kaçakçılığı yapan çete de öyle yapıyormuş.

Belki de İçişleri Bakanlığı'nın bu konunun farkına varmama sebebi budur. Gri pasaportta 3’ü ile 10’u arasında yetki verilmiyormuş. 6 ay geçerliymiş. 6 ay sonra da dönebilirmiş. Öncelikle bizimkisi gerçek bir etkinlik, bu etkinliğe katıldık. CHP'nin hiçbir haberini paylaşmayan Yeni Akit, Sabah, Yeni Şafak gibi gazeteler de manşetten haber yaptı. Orda Yunanistan'daki ırkçı milliyetçi kesimde bizim kafilemize saldırı oldu. Selanik Başkonsolosu'muz Sayın Efe Ceylan Bey kafilemizi karşıladı, yattıkları otelde onların güvenliğini aldırdı, ertesi gün Türkiye'ye dönerken otobüslere Kapıkule sınır kapısına kadar Yunan polisi eşlik etti.”

“Yeşilyurt Belediye Başkanı'nın belki amacı da Türkiye'ye katkı sunmaktır”

Yıldırım, Erasmus programı kapsamında yaklaşık 30 öğrenciyi dil eğitimi için Avrupa’ya göndereceklerine işaret ederek, “1 yıl önce iki tane Avrupa Birliği Projesi onaylandı. 8 ay önce de belediyemizin hesabına 56 bin Euro hibe para var. Şu anda hesabımızda duruyor. Erasmus programı kapsamında 30’a yakın genci üniversite mezunu ya da üniversite öğrencisi gençlerimizi dil eğitimi için Avrupa'ya göndereceğiz. Diyelim ki ben 30 tane öğrenciyi gönderdim. Almanya da birkaç ay dil eğitimi aldıktan sonra dönmedi. Bu durumda ben bir şey yapamam ki. Bu programlar dahilin de Türkiye'ye gelen öğrenciler de var, bizden giden öğrenciler de var. Dolayısıyla bu suiistimale açık bir konudur.  

Yeşilyurt Belediye Başkanı'nın belki amacı da Türkiye'ye katkı sunmaktır. Aslında belediyelerin gri pasaport  konusunda yetkileri bu kadar geniş kapsamlı olmamalı. Bu durumda ben o öğrencileri de gönderip göndermeme konusunda kararsızım. O parayı da Avrupa Birliğine iade ederim. Bu da doğru bir seçenek değil aslında. Biz oraya gittiğimizde orada İstiklal Marşı'mızı ve ezanımızı okuduk. Bununla ilgili tepkiler aldık. Oranın belediye başkanı baskılara dayanamadı ve istifa etti.” diye ifade etti.

“Seçildiğim günden beri makam arabası kullanmayan belediye başkanıyım”

“Benim için belediye başkanlığı süresinde en esaslı konu itibarımın zedelenmemesidir” diyen Yıldırım, şöyle devam etti:

“Hayatım içinde bu böyledir. Ben seçildiğim günden beri makam arabası kullanmayan belediye başkanıyım. Ben kendi özel aracımı kullanıyorum ve akaryakıtımı cebimden ödüyorum. Bazen vatandaşın beni tanıması için makam arabamı kullanıyorum. Böyle bir olay olmasaydı ben bunlardan bahsetmezdim. Benim cebimden belediyenin kasasına para koyup maaşları ödediğimi anlatmazdım. Benim koltuk sevdam yok, ben itibarımın zedelenmemesini istiyorum. İnsanın en büyük hesap vereceği yer, kendi vicdanıdır. Ben bu konuda vicdanen rahatım ama ihmalim olabilir. Neden herkes bu ülkeden kaçmak istiyor anlamış değilim. İşsizlik, hukuksuzluk, niye düzgün bir ülke olmayalım? Bu insanlar neden ülkeyi terk ediyor? Adalete güveniyor musunuz diye soruluyor, büyük bir kısım güvenmediğini söylüyor. Bizim her şeyimiz karamsarlık içerisinde. Kimse yarını düşünemiyor. Hepimizin bir tane devleti var, vatanı var. Ben CHP'nin kurumsal kimliğine zarar verecek bir şey yaparsam istifa ederim. Hem partimden hem de koltuğumdan vazgeçerim.” 

“450 kişinin çalışacağı bir iplik fabrikası kurulacak”

Gölbaşı’nda işsizliğin kalmayacağını savunan Yıldırım, “Sosyal Belediyecilik kapsamında yaptığımız, hastane taksi projemiz var, garip insanlara yardım var. Kapı kapı işadamlarını gezdim, bir yatırımcı buldum. 450 kişinin çalışacağı bir iplik fabrikası  kurulacak. Oranın yetkilisi sayının artabileceğini söyledi. Sayı artarsa Gölbaşı'nda işsizlik kalmayacak gibi olacak.” dedi. 

Yıldırım, hayatının 5 yılını hizmete adadığını vurgulayarak ilçede hayata geçirmek istediği projelere değindi.

Kuş cennetinin milli parklara ait olması nedeniyle o bölgede yapılacak yatırımların çok limitli ve kısıtlı imkanlar dahilinde olduğunun altını çizen Yıldırım, şu ifadelere yer verdi:

Göl, milli parklara ait. Oralarda  yapılacak yatırımlar çok limitli ve kısıtlı. Kuş cenneti olarak geçiyor ve milli parklar belediyemize kiraya veriyor. Projelerle uğraşıyoruz ama aklınızdan her geçen yatırımı yapamıyorsunuz. Oraya aqua park, zıplıne, seyir tepeleri, restoranlar yapılabilir. Bunlar için alt yapının sağlam olması gerekir. 

Okul öncesi eğitim çok kıymetli bir şey. Maddi imkânı olanlar çocuklarını kreşe gönderebiliyor ama durumu iyi olmayan aileler çocuklarını kreşe gönderemiyor. Çocuklar bir fidandır, okul öncesi eğitimi mutlaka almalılar. Ben sürem dolmadan mutlaka belediye adına bir kreş yaptıracağım. Kendime böyle bir sözüm var. Kendi cebimden de olsa yapacağım.”

“Hayatımın 5 yılını hizmete adadım”

Başkan Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:

Bu hayat bencilce yaşanmamalı. Hayatımızın en verimli zamanlarını para kazanmak için harcamamalıyız. Servet bırakmak illa para bırakmak değildir. Bir kitap yazarsınız, geride kalanlara o kitabı bırakırsınız. Ben hayatımın 5 yılını hizmete adadım. İleride çocuklarıma anlatırım, bencilce yaşamadım derim. Benim oturduğum ev 120 metrekare. Evime gelenler evimi küçük buluyor ama 4 kişilik bir aile için yeterli. Bu ev İstanbul'da olsa  daha pahalı olacağından kıymetli bir ev olarak görecekler. Çünkü parası ile mukayeseli. Benim yaşamım Gölbaşı'nda, İstanbul'da bir yaşamım yok. İnsanların birbirini üzdüğü kırdığı yer nefisle ilgili. Amaç hep çok kazanmak. Bir dahaki seçim yaklaştığında kendimi ölçer biçerim. Ben burayı hak ediyorsam zaten ben istemesem de yaparlar. Ama hak etmezsem, ne kadar istesem de olamam. Benden daha iyi yapacak biri olursa da istisnasız feragat ederim. Bu bir görevdir.” 

Kaynak : PHA
Kaynak: pha