Alkayış, açıklamasında, içerisinde bulunulan Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını diledi.

Kovid-19 salgınının bütün şiddetiyle devam ettiğine dikkat çeken Alkayış, vatandaşları daha duyarlı ve tedbirli olmaya davet etti.

Alkayış, "Salgın sona erinceye kadar, kimsenin sağlığına bir zararın dokunmaması için başta kendi sağlığımız olmak üzere sahurlarımızı, ibadetlerimizi lütfen bireysel yapmaya, daraltılmış şekilde yapmaya özen gösterelim." dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da çok güzel açıklamalar yaptığına değinen Alkayış, şöyle devam etti:

"Biz Müslüman insanlarız. Fenden ilimden istifade etmemiz gerekiyor. Yani bu şekilde biraz buruk, ama kalpten kalbe bir yol var. Ramazanımızı idrak edelim ama maske mesafe hijyen ve sahur ve iftarlarda da mümkün olduğu kadar daraltılmış şekilde. O eskisi gibi, bütün aileyi çağıralım, konu komşuyu çağıralım, hep beraber güzel bir sahur iftar yapalım şeklinde düşüncemiz olmamalı. Gerçekten ciddi bir mücadele var. Yani bizim atalarımızdan gelen geleneklerimiz var, ananelerimiz var, örf ve adetlerimiz var. Yani biz de mutluluklar da, hüzünlerde beraberce yapılır. Türk geleneğidir ama evet şu şartlar o şartlar değil.Salgın, afet olduğunda ve dünyanın tamamını etkilediği zaman, buna ilişkin tutum sergilemek gerekiyor.

Özellikle sağlık camiamızı, sağlık çalışanlarımızı, emekçilerimize de teşekkür ediyorum gerçekten. Zaman zaman biz onlarla görüşüyoruz sorunlarını sıkıntılarını alıyoruz. Ciddi bir mücadele veriliyor. Bu mücadeleyi boşa çıkarmamak adına sağlık bakanımızın, hükümetimizin, sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarına uyacak şekilde inşallah Ramazanlarımızı hep beraber idrak edelim.

Günlük koşuşturma içerisinde eksik bıraktığımız, zaman ayıramadığımız birçok konu var. Hem bunları tamamlamak, hem de çevremizde, etrafımızda, fakir fukara var bunları gözetmek. Hem de böyle nefis terbiyesi. Gerçekten insanız. Bir ömrü tüketiyoruz. Dünyaya niçin geldik ne yaptık ne ediyoruz ve nereye gidiyor? Şeklinde Allah’ın bize ciddi bir ikramıdır. Buna bir vesile kılıyor yani. Her şeyin yanında, kendi kendimize baş başa kalarak eksik bıraktığımız, ihmal ettiğimiz konuları tamamlamak, bir nefis muhasebesi yapmak ve özellikle de çevremizde fakir fukarayı gözetip varsa da bunların inşallah, usule uygun olarak ihtiyaçlarını gidermek için ciddi bir imkan. Rabbim bütün hemşerilerimize bundan istifade edecek ortamı sağlasın."

Adıyaman halkının Kovid-19'a yönelik son derece ilgili ve duyarlı olduklarının altını çizen Alkayış, "Adıyaman insanımız çok titiz gerçekten çok titiz. Özellikle testlerini yaptırmakta ve vakayı tespit ettirmekte son derece ilgili. Dolayısıyla diğer illere göre Adıyaman insanı bu konuda daha gerçekten duyarlı. Ve vakaların yüksek görülmesinin bir nedeni de bu. Adıyaman insanımız eğer bir rahatsızlık duymuş ise sonuna kadar testlerini yaptırıyor.

Sağlık teşkilatımıza hakikaten teşekkür ediyorum. Sağlık teşkilatımızda nerede hemen temaslı duyum ilgili varsa, bu ekipleriyle beraber hem test yaptırıyorlar hem temaslılar, evinde icap ediyorsa hastaneye, filyasyon ekibini anında gönderiyorlar. Her alanda, takip noktasında da oranlarla ilgili iyiyiz.

Hemşerilerinden hasleten rica ediyorum. Taziyemiz var ise taziye kabul etmeyelim, düğünümüz var eşimizi dostumuzu çağıramıyoruz ve hatta eşimiz dostumuzun hayırlı bir işi var gidemiyoruz, lütfen gitmeyelim."

Alkayış, Adıyaman insanının çok duyarlı bir yapıya sahip olduğunu ve ev ziyaretlerinde artış görüldüğünü vurgulayarak, "Devletin yasaklanmasına gerek yok, bunu kendi nefsimize bir oto kontrolle azalttığınız zaman, ben faydalı olacağına inanıyorum, bunu hep beraber göreceğiz."dedi.

Sürecin uzaması nedeniyle insanların yorulduğunu ifade eden Alkayış, şunları dile getirdi:

"Süreç uzadıkça insanlar psikolojik olarak yorgun düştü. Gezmek tozmak istiyor, eski yaşantısını istiyor, gürül gürül bir dünya istiyor. Bunun içinde fert fert gerçekten verilen talimatlara uymak gerekiyor. Adıyaman’ımızda sayın valimizin başkanlığında süreç takip ediliyor. Cumhurbaşkanımızın sağlık bakanımızın ve sayın valimizin verdiği talimatlara, Adıyaman'daki her yurttaşımızın hemşerimizin titizlikle riayet etmesi lazım."

"Esnafın sorunlarını sıkıntılarını dinliyoruz"

Alkayış, esnaf ziyaretlerini sürdürdüklerini sıkıntı ve beklentilerini ilgililere ilettiklerini belirterek, "Sayın il başkanımızla da görüştük. Merkez ilçe içerisinde özellikle belediye sınırları içerisinde mutlaka haftanın belli bir programını özellikle esnaf kardeşlerimize ayırıyoruz. Bu şu anda bizim için bir elzem, bir zorunluluk. Bunun iki türlü nedeni var yani bir tanesini geçen Cumhurbaşkanımız il başkanları toplantısında söyledi. Mutlaka sahada, arazide olmamız lazım. Yani siyaset yapacaksak yapıyoruz ve eğer hammaddesi siyasetin insansa insan unsuruysa, bizim sürekli birebir yüz yüze ve onlarla teması hiç koparmadan sürdürmemiz gerekiyor."diye ifade etti.

Periyodik olarak esnafla bir araya geldiklerini aktaran Alkayış, pandemi sürecinden dolayı esnafın önceki dönemlerden farklı bir yaşam tarzının olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

"Kısıtlamalar var, belli meslek guruplarında. Kısıtlama kararı alındıktan bu tarihe kadar siftah yapamamış. Şu anda işin icra edemiyor. Dolayısıyla bizim esnafın taleplerini, sıkıntılarını, beklentilerini birebir yetkililerimiz de alıp bunu ilgilere kavuşturmamız lazım. Ve il başkanımız program uygunsa belediye başkanımız ve mutlaka milletvekillerimizle periyodik olarak, esnaflarımızla bir araya geliyoruz. Maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyuyoruz. Ve onların beklentilerini sorunlarını dinliyoruz. Bunun da şu anda çok büyük faydası var. Elbette ki hükümetimiz bazı kararlar alıyor; işte dün bilim kurulu vardı, bir yol haritası belirliyor, bunun yereldeki yaşamdaki etkisini birebir dinliyoruz.

Bir kırtasiyeci arkadaşımız "kırtasiyeci esnafın belki farkında değilsiniz ama kırtasiyeciler ile ilgili a b c diye bir sorun var" dedi. Biz de o kısmını orada öğrendik. Ardından tarım ilaçları satan bir esnafımız ise "tarım sektörüyle uğraşan insanlar tarlasına gidip çapasını, ekimini yapabiliyor ancak tarım arazilerini, tarım çiftçilere, bu alet hırdavatı satan bizler, kısıtlamadan dolayı bu açamıyoruz "diye konuştu. Dolayısıyla bunu da alıyoruz raporluyoruz ve gönderiyoruz. Yine esnafımızın tabii cam çerçevesi var, vizyonu var, işte oradan bir görüntüsü var. Belediye ile ilgili talepleri var doğal olarak.Kaldırımlarla ilgili talepleri var ve bu talepler bir yere raporlandırılıp, kronik olanlar, yani bunların uzun vadeli çözülmesi gerekiyor. Ortada vadede çözecekler ve günübirlikler orada karar alıp, hemen çözülmesi gereken çözülebilecek sorunlar var.

Çok daha iyi görüşler alıyoruz gerçekten. Ben şunu çok açık söyleyeyim; Her yerde de söylüyorum AK Parti'yle Cumhurbaşkanımız ile millet arasında gerçekten bir muhabbet bir gönül bağı var. Ve bu aynen devam ediyor. Bu teşkilatı olarak biz bunu derleyip toparlayıp devam ettirmek zorundayız. Pandemiden dolayı, ev ziyareti yapmıyoruz, yaptırtmıyoruz da. Ama esnafımız içeride, biz caddede, sokakta, mesafeyi de koruyarak birimizi dinliyoruz, anlıyoruz."

Buluşma günlerini pandemi nedeniyle gerçekleştiremediklerini belirten Alkayış, sadece randevu sistemi ile mesafeyi koruyarak görüşme yaptıklarını söyledi.

Alkayış, pandemi il başkanı ve kendisinin mutlaka belli günleri ve belli saatlerde randevusuz görüşmeleri kabul ettiklerini anımsatarak, halkın sağlığını korumak için artık o şartları gerçekleştiremediklerini kaydetti.

Sıkıntıların bir kısmının talep ile talebin ilgili yere doğru olarak iletilmemesinden kaynaklandığını ifade eden Alkayış, şu bilgileri verdi:

"Eğer prosedüre uygunsa ve vatandaş o talebini ilgiliye kavuşturamamışsa onu ulaştırıyoruz. Özellikle mesela bu çek ile ilgili ise çiftçimiz, tarım sektörü bunu yapmalı. Yani ben arazime gidiyorum, bağıma bahçeme gidiyorum, orada bir işim var. Eyvallah Sayın valimiz de bu konuda gerçekten birkaç paylaşımda yaptı ama o izni de usule uygun ve doğru kullanmıyorsa, memleketin sağlığı, hepimizin sağlığı, herkesten önemli ve devletin birinci görevi; elbette ki biz farkında olmayabiliriz. Biz farkında olmasak da devletin birinci görevi; sıhhatimizi, sağlığımızı muhafaza etmek.Devlet denetim mekanizması var bu denetim mekanizması olmalı ama vatandaşımızın talepleri de ilgiliye ulaştırılması noktasında eğer olumsuz ise de; niçin olmuyor niçin olmamalı kendisine mutlaka bir dönüş, bir izah yapılması lazım."

104 emekli Amiralin bildirisi

"Türkiye Osmanlı Meclis-i Mebusan Tanzimat döneminden itibaren, aşağı yukarı her on yılda bir darbe görmüş bir coğrafya" diyen Alkayış, "Ve askeri müdahalelerin, muhtıraların, ikazları çok olduğu, maalesef demokrasinin halk iradesinin mağdur edildiği bir tarihi süreci yaşadık ve dolayısıyla eğer emekli de olsa ve bunların darbeleri de işte yani askeri kesim yaptı. Dolayısıyla sivil siyasetin seçimin, sandığın, halk iradesinin öneminin, böyle günlerden geçtiğini düşünenlerdenim."dedi.

Alkayış, artık 2021 yılında yaşandığını o geçmişte olan hadiselerin bir daha tekrarlanmaması gerektiğini vurgulayarak, şu ifadelere yer verdi:

"Buna gerçekten şu anda askeri sivili, bürokratı, seçilmişi şu anda bu anlayışta. Bu anlayışı acaba mı dedirtecek, demokrasiye gölge düşürecek, her türlü girişimden, eylemden, kaçınmak herkesin üstünde bir sorumluluk olarak duruyor, birincisi bu. İkincisi; yani Türkiye kanalları açık, kendini ifade etme kanalları sonuna kadar açık. İki türlü kendinizi ifade edebilirsiniz; bir tanesi kendinizi bir siyasi parti altında bir iddianız olur. Toplumda paylaşırsınız, millet uygun görürse de sizin bakış açınızı, değerlendirmeleriniz sizi iktidara getirir. Siz politikaları yönetirsiniz. İkincisi de Sivil Toplum Örgütleri aracılığıyla yaparsınız. Yani bu işin sendika boyutu var, dernek boyutu var, vakıf boyutu var, Sivil Toplum Platformu var, bunlarla yaparsınız. Gazete, basın bunlar onunda altyapısı.

Ancak siz bir gece yarısı, bu herkes uyuduktan sonra yüce Türk Milleti diye bir başlık atarsanız, bu size 12 Eylül darbesini hatırlatır. Bu size 60 darbesini hatırlatır. 12 Mart muhtırasını hatırlatır ve 28 Şubat'ı hatırlatır ve bu üstünden geçilecek. Bu bunu böyle küçük bir şeymiş gibi görmek, bu böyle ya ne var falan burada demek bu Türkiye'de yaşıyorsak, böyle değil bu noktada da özellikle bütün siyasi partilerin hepsinin, ortak bir refleks vermesini beklerdim, vermekte gerekiyor. Çünkü mesele sadece yani asıl olan demokrasin, meclisin, halk iradesinin devam etmesidir. Şu an bu emanet AK Parti'de. Bu üslupta son derece sakıncalı onu söyleyeyim. Siz bilmezsiniz biz biliriz; asıl sorulması gereken de yani siz bu yetkiyi nereden alıyorsunuz? Niçin böyle bir şey içerisindesiniz?  Bunu sorgulanması lazım.

Ben hukukçuyum şu an hukuki boyutu devam ediyor. Ben şu açık yüreklilikle söyleyeyim; bir kişi yani soruşturma sürecek yani savcılık soruşturmasını yapıyor, mahkemeler işliyor, yargı süreci ama ben o kısmına ziyade; ben siyasi bir olgunluk içerisinde bu işin değerlendirilmesini istiyorum. Yani her şeyi mahkemede değil, şunun artık oturulması lazım.

Türkiye bu sistemle ilgili eleştirilerini Türkiye Büyük Millet Meclisi aracılığıyla yapar. İktidarı muhalefeti Sivil Toplum Örgütleri bunun vazgeçilmezidir. Mutlaka tepkilerini ve beklentilerini ortaya koyarlar. Basın-yayın sonuna kadar, eleştirilerini yapar ama bunun ötesinde ki her yol, hukuken de yanlıştır, demokratik kültür açısından da yanlıştır. Ben bu noktada özellikle bir kısım siyasetçilerin yine eski reflekslerle beraber çok iyi bir duruş göstermediklerine şahitlik ettim.

Hatta şunu da söylüyorlar; 15 Temmuzla ilgili özellikle sona sakladım. Daha yeni bir darbe kalkışması olmuş, milletin hafızasında taze, dolayısıyla ondan sonra bir sürü alınan tedbir var, değişen yasalar var, Türkiye gerçekten sivil siyasetin sonuna kadar söz sahibi oldu. Gerek iç politikada, gerek dış politikada, genel-iş güvenlikte, gerekse dış güvenlikte ve Türkiye'nin yani en önemlisi de o. Türkiye'nin belki tarihimizde ilk defa Osmanlı'dan sonra yani Akdeniz'de Karadeniz'de Afrika'nın girişinde Libya’da  Ortadoğu'da Suriye'de Balkanlarda da, işte bu Ukrayna tarafına doğru, Rusya tarafına doğru yerlerde, faaliyetlerinin olduğu, gerçekten artık rol model olduğu ve belirleyici ülkelerden biri olduğu bir ortamda Azerbaycan-Ermenistan Savaşı'nda, özellikle bu Karabağ meselesinde olduğu bir dönemde, siz montrö ile ilgili böyle bir çıkış yaparsanız yani bunun iyi niyetle bağdaştırılması, bilmiyorum Çok uygun değil. Metnin içeriğinde ne var? Metin içeriğinde bir sürü şey var. Yani o zaman şöyle söylemek lazım ya 28 Şubat'ta bazıları bildiriler yayılıyordu. 12 Eylül'de Kenan Evren bir bildiri okudu. Oradaki yani şeye baktığınız zaman ama arkasındaki şey alıyorsunuz. Nerelere ne yapmak istiyor."

"Türkiye 2023 hedeflerine kararlılıkla yürüyor"

"Türkiye 2023 hedeflerine kararlılıkla yürüyor, bu denizlerde de böyle Mavi Vatan'da bu sınırlarda böyle" diyen Alkayış, "Ve biz şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşları hükümetiyle vatandaşıyla, 2023'te yani Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında bir asrı geride bıraktığımız bu dönemde, başka şeyler konuşmalıyız. Cumhurbaşkanımız uzaydan bahsediyor, uzayın keşfedilmesinden bahsediyor, Türkiye'nin burada yer alması gerekiyor artık. Ve siz bilmezsiniz biz biliriz havası içerisinde. Son derece sakıncalı yanlış bir durum."dedi.

Alkayış, AK Parti olarak zamanında tepkinin verildiğine işaret ederek, şu ifadelere yer verdi:

"Kimsenin artık zihninden, gönlünden bu muhtıra vari seçkinci bir bakış açısıyla yani 2021 Türkiye'sinde artık vatandaşımız muhtarını, milletvekilini, Cumhurbaşkanını doğrudan doğruya seçiyor. Ve bu gelişmişlik düzeyiyle, bu artan demokratik katılım süreciyle, tamamen ters durumdur bu. Bunu hazmetmek ve bunu basit görmek bence çok doğru değil, işin yargı boyutu da zaten yürüyor, onu oturup hep beraberce takip edeceğiz.

15 Temmuz milletin hafızasında daha yeni. Kim olduğunu ne olduğunu nereden talimat aldığı, neye göre hareket ettiği belli olmayan kişiler yani şu asker demek istemiyorum ya gerçekten böyle bir şey yapmışlar. Nesli bombalanmışlar. Bir sürü operasyon yapmışlar. Bu noktada yani İstanbul Boğazı'nda şehitler var. Yani bunlar varken bu şekilde bir şey varken ben çok doğru olmadığını, gerçekten doğru olmadığına inananlardanım."

"Ekonomiyi güçlendirmek için bir hazırlık var"

Yurt dışında ve içinde bir çok şeyin yeniden şekillendiğini dile getiren Alkayış,Türkiye başka şeyleri konuşurken, iktidarıyla, muhalefetiyle. Yani yeni anayasa konuşuluyor, yurtiçinde yurtdışında birçok şey yeniden şekilleniyor. Özellikle pandemi sürecinde esnafı destekler mahiyette bazı paketler hazırlanılıyor. Ekonomiyi güçlendirmek için bir hazırlık var, insan haklarının düşünmek için bir hazırlık var. Bunları konuşurken lehte aleyhte yani fark etmez, ülkenin gündemini bu şekilde şey yapmak ve Montrö gibi ya gerçekten hassas bir konuda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşunun temelinden bir yerde Montrö, Lozan bunun üzerinden tartışmayı başlatmasının kime ne faydası var?  İstanbul Sözleşmesine bağlı bağlı değil."şeklinde ifade etti.

"İstanbul Sözleşmesine ihtiyaç yoktur"

İstanbul Sözleşmesi'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok isabetli ve yerinde bir kararıyla, Türkiye çekildiğini aktaran Alkayış, şöyle devam etti:

"Evet şimdi biz devlet olarak, aileyi ve en önemli kurum olarak görüyoruz. Yani batının şu an özellikle Avrupa'nın yaşadığı buhranın, yaşadığı sıkıntının en temeli de aile yapısının gerçekten dumura yavaş yavaş uğramasıyla ilgili. Aileyi muhafaza etmekte; anayasal olarak bir görev, bir ödev bu noktada devletinde tedbir alması gerekiyor. Şimdi yaşanılan süreçler bu İstanbul Sözleşmesinden sonra ben burada o ifadeyi kullanmak istemiyorum ama bizim toplumumuzun asla kabul etmeyeceği, onu yaşantı asla tasvip etmeyeceği, bir sürece doğru bunu bir vesile, bir imkan bunu bir gerekçe yapmaya başladılar.

Bu birçok eylemde de maalesef bu yaşamı tercih edenlerin önde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bir defa bizim Türk aile kültürüne, yaşantısına gerçekten aykırı bir sürece doğru gidiyordu.

İkincisi de şu bir vaka yani hanım kardeşlerimizin, kadın haklarını korumak devletin asli görevi. Ve çocukların haklarını korumak, pozitif ayrımcılık yapmak, onları öne çıkartmak. Şu anda devletin asli görevi AK Parti hükümetleri de, gerçekten Fatma Şahin Hanımın Bakanlığı'ndan itibaren, gerçekten çok ciddi mesafeler kat edildi. Sıkıntılar var mı? Var ben hukukçuyum her gün adliyedeyiz var mı var? Ama bizim şunu da yapmamız gerekiyor. Ya temel değerlerimizi muhafaza ederek, kadını kadın görerek, erkeği erkek görerek, onların ortak yaşayabileceği bir ortamı da sağlamak, devletinde görevi bizlerinde görevi. Bu noktada yasal olarak bir boşlukta yok onu söyleyeyim ancak uygulamada bunu ilerletebiliriz.

Geçen gün İçişleri Bakanlığı ile Aile ve sosyal Bakanlığı ortak toplantı yaptılar bütün müdürlerle valilerle bu noktada şey devam ediyor aynı şekilde İstanbul Sözleşmesinden çekilmesinden sonra bazı şeyler oldu karşı çıkanlar çıkabilir. Lehte aleyhte bu da normal. Karşı çıkanların bu niçin karşı çıktıklarını hangi gerekçe ile  çıktıklarını da ortaya koymaları gerekiyor. Kadın ve ailenin korunmasına ilişkin yasa uygulamada  mahkemelerimizin kolluk kuvvetlerinin verdiği kararlar aynen devam ediyor. Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesine ihtiyaç yoktur.

Bizim kültürümüze, bizim inancımıza, bizim toplumsal toplumumuzun temel değerleriyle çelişen bir bakış açısı vardı. O bakış açısı da yani anayasaya göre anayasamıza göre bizim ailemizi korumamız gerekiyor. Kadına pozitif ayrımcılık yapmamız gerekiyor. Bizim negatif tok kişiler dediğimiz gençler, çocuklar bunların hassaten korunması gerekiyor. Bu tedbirin alınması gerekiyor. Bunlar da olduğu gibi aynen şu anda aynen devam ediyor.

Türkiye'de değil başka ülkelerde imzadan çekilenler oldu. Gerekçeleriyle o zaman ki ortaya koyma gerekçeleriyle uygulama bambaşka bir yere gitti. Ve sonra görüldü ki burada çok da iyi niyetli olmayan bir bakış açısı var. Bu bakış açısından dolayı, süreç içerisinde hakikaten dediğim gibi birçok olayda da, bizim toplumumuzun kabul edemeyeceği yaşantıyı yaşayanlar önde yer aldılar. Yani bu imzalanma gerekçeleriyle işin gittiği kısım aslında gerçekten bir farklılık oldu."

"82 Anayasası darbenin ürünü olan bir anayasa"

1982 Anayasası'nın 12 Eylül 1980'de yapılan darbenin ürünü olan bir anayasa olduğunu savunan Alkayış,"Yeni anayasa ile ilgili Sayın Cumhurbaşkanımız özellikle yedinci büyük kongremizde yaptığı manifestonun açıklamalı bölümünde geniş bir kısmını yeni anayasaya ayırdı. Tabii şekle şemale bürünmeden benim burada bir şey söylemem mümkün değil ama şu noktada genelde herkesin bildiği bazı şeyler var. O da şudur; 1982 Anayasası 12 Eylül 1980'de yapılan darbenin ürünü olan bir anayasa. Yapılmasından hemen sonra rahmetli Özal'ın görev almasından iktidara gelmesinden sonra da başlayıp, şu güne kadar, onlarca kez değişikliğe uğradı.

Yani yamalı bohça şu anda ama siz ne kadar değişiklik yaparsanız yapın; o ama fakat lakin gibi hep özgürlükleri kısıtlayan, sürekli böyle toplum üzerinde gerçekten şeffaf demokratik sivil yaşamı, engelleyen ruhunu, hala muhafaza ediyor."dedi.

"Anayasalar toplumsal birer sözleşmedir yani yasalar gibi değildir" diyen Alkayış, şu ifadelere yer verdi:

"Dolayısıyla toplumun aşağı yukarı büyük bir kesiminin ortak bir kesiminin iştirakiyle katkısıyla olabilecek  anayasal metinler. Türkiye'de tanzimattan bugüne kadar yaklaşık 150'yi aşan bir tecrübe sahibi artık. Kendi sivil toplumun bütün kesimlerini içerisinde katan 2023' de dediğim gibi Türkiye Cumhuriyetimiz yüzyılı geride bırakıyor. Artık geleceği öngören toplumun bütün kesimlerini kucaklayan bir anayasaya ihtiyaç var. Temenni ederim ki parlamentoda bulunan bütün siyasi partiler bu noktada bir ortak eksen etrafında bir araya gelirler.

Ve inşallah 1982'de yürürlüğe giren, bu 82 anayasası o günden bugüne kadar hep yeni anayasa dendi. İnşallah nasip olur ve yeni dönemde sivil katılımcı demokrasiyi önemseyen, seçimleri sandıkları önemseyen, bir anayasayla yolumuza devam ederiz.

1900 İlk Teşkilatı Esasiye Anayasası'nın 1921 egemenlik bilakaydüşart milletindir, diye başladı. Ancak 60 Anayasası geldi. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Ancak ne bu egemenliğini yetkili anayasal kurumlar eliyle kullanır dendi. 1982 anayasası egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türk siyasi partiler eliyle kullanılır dendi. Ne demeye çalışıyorum? Aslında özgürlükler, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin yani her şeyin üstünde olduğu, durumdan aslında biz belki fark etmeden yavaş yavaş, yavaş yavaş bürokratik yasamanın, yürütmenin yargının hepsinin, millet egemenliğinde olması gereken, bizim anayasa mahkeme kararları öyledir.Türk milleti adına karar veren diye başlar. Sanki milletin biraz aleyhine gelişti bu süreç. Yeni anayasayla parlamento bu konuda müşterek olursa halkımız gerçekten desteklerse, yeni yüzyıla inşallah yeni bir anayasayla var hep beraber önümüzü daha iyi görürüz."

Anayasa, siyasi partiler yasası, seçim yasası ve Meclis içtüzüğü olan dört metnin insan hak ve hürriyetlerine demokratik seviyeye, taşınmasının gerektiğini vurgulayan Alkayış, "Dolayısıyla bu dört metinde aslında bir ülkenin demokratik seviyesini gösterir. Bu noktada bunları ne kadar demokratik katılımcı yaparsak o kadar faydalı olur, işte anayasa 82 anayasa ve ona dayanarak çıkartılan siyasi partiler seçim yazısı yasası ve meclis içtüzüğü çok anti-demokratik hüküm içerisinde barındırıyor. Bunların düzeltilmesi lazım."diye ifade etti.

Alkayış, parti kapatmalara bir siyasetçi olarak güzel bir şeyleri söylemenin doğru olmadığını ancak sisteminde muhafaza edilmesi gerektiğini vurgulayarak," Yani demokratik kültürün ifade kültürünün her şeyin yasağın içerisinde propagandanın makamların mevkilerin buna uygun olması, buna ilişkin olarak yürütülmesi gerekiyor. Seçilmişlerin de siyasi partilerin de şiddetten silahtan kandan uzak durmaları gerekiyor."dedi.

"Demokrasimizi daha da ileriye taşımak için hepimize büyük görevler düşüyor"

Refah Partisinin iktidardayken kapatıldığını anımsatan Alkayış, şunları ifade etti:

"Yani benim içerisine geldiğim kültür ve 3-4 defa parti kapatıldı. Allah rahmet eylesin Erbakan hocamız Refah Partisi iktidardayken kapatıldı ve şunu söyledi, dedi ki; 'Bunun tarihi gidişat içerisinde bir virgülü kadar, bir toz kadar kıymeti yok. Ben bütün kardeşlerimi sabırlı olmalarını süre içerisinde bulunmalarını ve bu sürecin düzeltilmesi için inşallah hep beraber gayret göstereceğiz'dedi.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanı iken hüküm giydi. Bütün seçme seçilme hakları gitti niçin sadece bir mitingde şiir okumuş diye. Milli Eğitim'in örnek gösterdiği tavsiye ettiği ama bir şiddet kırma dökme yakma şiddeti çağrıştıracak herhangi bir şey olmadı siyasi mücadele devam etti.

Dolayısıyla siyasetinde bu üsluptan bu duruştan uzak durması gerekiyor, çok net olarak söylüyorum. Yani gerçekten vatan evlatları bedel ödeyerek şehit olarak bir mücadele var, bir diğer taraftan bunun tam aksine. Ama siyaset kurumu demokrasi bunu şey yapmaz bunu içerisinde kapsamaz buna ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı da var ama fikirler çatışır çarpışır zaten fikirlerin karşılıklı çatışmasından ancak aydınlık çıkar.

Dolayısıyla ben böyle bakacağım öbürü öyle bakacak, sivil olacak, katılımcı olacak ama bu sizin de yaşam hakkınıza saygı olacak ve böylelikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde yaşayan bütün kesimler bütün anlayışlar örgütlenebilir siyasi parti kurabilir. Kime destek olursa ilahiyedir beş yılda bir hesap vermek kaydıyla memleketten söz sahibi olur. Demokrasimizi daha da ileriye taşımak için hepimize büyük görevler düşüyor. AK Parti olarak biz bu anlamda dertliyiz. Gerçekten bunu istiyoruz biz halkımızın dediğinin üstünde bir güç tanımıyoruz, millet ne derse onun arkasında onun yanında olmaya devam edelim. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. İbaresine oraya koyup da ondan sonra başka uygulamalara giderseniz olmaz. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir."

Kaynak : PHA
Kaynak: pha