Boynukara, yaptığı açıklamada, yapılmak istenenin, gerçekliği içermeyen genelleştirmelerle, toplumsal vicdanı kıstırmak olduğunu söyledi.

"Tek bir kişinin dahi haksız yere sıkıntı çekmesine izin verilmemesi ne kadar önemliyse, yargılama süreçlerine ilişkin genelleme yaparak vicdanlara dönük konuşmak ve buradan hareketle tutum almak da o kadar sorunludur, art niyetlidir" diyen Boynukara, şöyle konuştu:

"Askeri darbeler, tek başına hükümetleri devirmek için yapılmaz. Dikkat edilmesi gereken asıl olgu, salt görünür kısmın arkasında yer alan örtülü amaçlardır. Darbeciler ve hempaları, gizli hedefleri ortaya çıkarmayı ve bunlara karşı gerekli tedbirleri almayı engellemek için, “darbelerin sonucu olan yargılamaların” konuşulmasına özen gösterirler. Medya üzerinden kamuoyunu yüzeysel bir değerlendirmeye mecbur bıraktıkları ve bu amacı profesyonelce organize ettikleri için 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin arkasına gizlenmiş örtülü amaçlara, ancak darbelerden uzun yıllar sonra vakıf olabildik. Toplumu bu tuzakta tutmak için ise bir yandan “mağduriyet” ve öte yandan hamaset dili ön plana çıkartıldı. Bu ciddi bir tuzak! Bu tuzağa düşmenin, ülkenin geleceğini bloke etmek anlamına geldiğini idrak etmekte fayda var. Dolayısıyla; ülkenin, milletin ve umudunu bu millete bağlamış mazlum halkların geleceğini teminat altına almak için bu süreçleri konuşmakta yarar var"
 
Arkadaş kuşatmasının önemli olduğuna dikkat çeken Boynukara, "Küresel istihbarat örgütü tarafından oluşturulmuş ve “cemaat” diye sunulan FETÖ’nün darbe girişimini, milletin kendisi önledi. Ancak önlenmiş olan bu darbe girişiminin başka bir formada ülkeyi kuşatmaması için duyarlı olmakta yarar var. Mevcut durum analiz edildiğinde, FETÖ’cü anlayışın, sahiplerinden almış oldukları taktiklerle, beş temel nokta üzerinden ülkeyi kuşatma altına almak istediği görülüyor"dedi.

- ŞEYTANLIĞIN HERTÜRÜNÜ İYİ YAPIYORLAR

Fetö'nün istismarına açıklık getiren Boynukara, şunları kaydetti:

"Karşımızda toplumun tüm kılcal damarlarına nüfuz etmiş ve istihbarat ağı kurmuş bir terör örgütü olduğu gerçeğini unutmamakta büyük yarar var. Şeytanlığın her türünün nasıl yapılacağını çok iyi biliyor. “Büyük şeytan” tarafından yetiştirilmiş bir örgüt! Söz konusu terör örgütünün ve sahiplerinin üzerinde yoğun olarak çalıştığı alanlardan birisi, yargılama süreçlerine ilişkin “mağduriyetler” oluşturarak, toplumsal vicdanı kıstırmak ve bloke etmektir. Haklı ile haksız, suçlu ile suçsuz ayrımına özen gösterilmesi ayrı, toplumsal vicdanı esir almak ayrı. Yapılmak istenen, gerçekliği içermeyen genelleştirmelerle, toplumsal vicdanı kıstırmaktır. Tek bir kişinin dahi haksız yere sıkıntı çekmesine izin verilmemesi ne kadar önemliyse, yargılama süreçlerine ilişkin genelleme yaparak vicdanlara dönük konuşmak ve buradan hareketle tutum almak da o kadar sorunludur, art niyetlidir. Bu nedenle, büyük oyuna dikkat edilmeli. Örgütün kirli ve kanlı amaçlarını yok sayarak, toplumu vicdan azabı içinde bırakmak büyük hayal kırıklıklarına neden olabileceği gibi, yine örgütün amaçlarını yok sayarak gönülleri bulandırmaya, kamuoyu vicdanını baskı altına almaya yönelik çabalara karşı da duyarlı olmak şart. FETÖ’nün toplumsal vicdanı etkileyerek sağlıklı yargı sürecini bloke etmeye çalıştığı gerçeğini asla unutmamız gerekmektedir! Yargılama süreçlerine ilişkin diğer bir sorunlu alan ise gelecekte siyasi iklim değiştiğinde karşı yargılama yapmak için altlık oluşturmakdır. Yargının içinde bulunan kimi aktörlerin ve sosyal medya fenomenlerinin bu konuda özenli bir çalışma içinde olduğu açıktır. Bilinçli olarak dosya içerikleriyle oynama, dosya içerikleri ile geçmiş arasında bağ kurma, hukuki dayanakları görmezden gelme, FETÖ’cü unsurların önceki dönemde hazırladığı dosya içeriklerini ve isimleri sosyal medya üzerinden servis ederek geleceğe kayıt düşme… Bu, farklı siyasi menfaatler için ülkenin geleceğini FETÖ ve FETÖ benzeri örgütlere peşkeş çekmektir, geleceği bloke etmektir"

- CEZAEVLERİNDE BİRLİKTE KALMALARI RİSK

Fetö üyelerinin cezaevlerinde birlikte kalmalarının riskli olduğunu belirten Boynukara, "FETÖ terör örgütünün ülkeyi kuşatmaya almak için yoğunlaştığı alanlardan birisi de, cezaevlerinin durumudur. Cezaevlerinin mevcut koşulları nedeniyle, birlikte kalmaması gereken sanıklardan bazılarının birlikte kalması büyük bir risktir. Mevcut duruma ilişkin kimi duyumlar dikkate alındığında, konunun giderek sıkıntılı bir sürece evirildiği gözleniyor. Darbeye kalkışan, halka silah çeken, örgütün ana kadrosunu oluşturanlar ile sempatizanların ve iltisaklı olduğu değerlendirilenlerin birlikte kalmasının ortaya çıkaracağı risklerin giderek derinleştiğine ilişkin anlamlı duyumlar artıyor. Aslında Türkiye, cezaevlerinin eğitilmiş kadrolar oluşturma ve yeni stratejiler üretebilme kapasitesini çok iyi biliyor. Diyarbakır cezaevinin PKK terör örgütü için üstlendiği misyonu hatırladığımızda konu daha net anlaşılır. Cezaevlerinde birlikte kalma ve ortak faaliyetler üzerinden birbirlerini etkileme, örgütsel bağı revize etme/güçlendirme, olası itirafların ve çözülmelerin önüne geçme gibi alanlarda ince çalışmaların yapıldığı açık. Bu gerçeklikle birlikte, dışarıdaki geniş kitleyi yönlendirme ve örgütleme ihtimali de dikkate alındığında konunun önemi bir kat daha artıyor"ifadelerini kullandı.
 

- TÜRKİYE KARŞITI LOBİCİLİK YAPIYORLAR
Türkiye karşıtı lobicilik yaptıklarını belirten Boynukara, konuşmasını şöyle tamamladı:

"FETÖ’nün çekirdek kadrolarının darbe/kalkışma öncesi yurtdışına çıktığını, daha doğru bir ifadeyle “çıkartıldığını” biliyoruz. FETÖ, uzun yıllardır ilişkide olduğu istihbarat örgütü aracılığıyla yurtdışında kurmuş olduğu ağı, bu kadroların da katkılarıyla, yeni bir zemine taşımaktadır. Türkiye’yi ve FETÖ ile mücadele eden siyasi iktidarı uluslararası sahada zora sokacak çalışmalara odaklanmış bulunuyorlar. İlişkide oldukları ve yeni ilişki kurdukları istihbarat örgütleri aracılığıyla kirli bir kampanyaya imza atmaktadırlar. Bu kampanyanın temelini, Türkiye karşıtı lobicilik, doğru olmayan veriler üzerinden ülkeyi karalama, kendi kirli ve kanlı emellerini gizleme ve sonuç olarak Türkiye’yi yalnızlaştırma oluşturuyor. Bunu görmek yetmiyor, asıl olan gerekli tedbirleri almaktır. FETÖ’cü kalkışmanın en çok etkilediği alanlardan birisi de toplumun din, dini faaliyetler ve dindarlara karşı sergilenen tutumlarda neden olduğu erozyondur. 40 yıl boyunca toplumun kılcal damarlarına sızmasına “izin verilen”(!) ve bunun için dini kullanan “cemaat” görünümlü istihbarat örgütü FETÖ’nün, darbe ile toplumun din anlayışı ve dine bakışında neden olduğu tahribat göz ardı edilmemesi gereken bir husustur. Bu durum üzerinden toplumsal sosyolojinin değiştirilmek istendiğini görmek gerekir. Bu da farklı bir kuşatma stratejisidir. Toplumla ilişkisi yok denecek derecede olan ve farklı bir zeminde küresel istihbarat örgütüyle ilişkide olan kimi siyasi mecralar için bu durum faydalı gibi görünebilir. Ama ülkenin geleceği açısından büyük bir risk taşıdığı açıktır. Dini siyasete alet etmeden, inançları doğrultusunda açık/şeffaf bir siyaset tarzını benimseyenler için bu ciddi bir sorundur ve üzerinde durulmalıdır. 15 Temmuz’un üzerinden bir yıldan fazla bir süre geçti. Bize düşen, ferasetle çoklu olasılıkları birlikte değerlendirerek gerekli tedbirleri almaktır. Farklı istihbarat örgütlerinin bu tür alanlarda çalışmaktan vazgeçmediklerini bilmektir. Bahsettiğimiz noktalar üzerinden üretilmek istenen kuşatma ise FETÖ’yle mücadele adı altında örtülü amaçları ve gizli ajandaları için çalışanlarla değil, bu milletin ve ülkenin geleceğine kendini adamış insanlarla ancak yarılabilir/aşılabilir. Aksi, hatıra bile getirilemez"

 

Kaynak : PHA
Kaynak: pha