Bir yerde işler düzgün gitmiyorsa onun tek sorumlusu vardır; insan. Çünkü, ya o işi yapan insandır, ya yaptıran, ya da denetleyen.

Başka ihtimal yok. Daha sonra da o insanın vazife anlayışı, insan bilinci ve liyakati gelir.
Geçen gün yaşanan bir olayı yazıp yazmama konusunda gerçekten çok düşündüm.
Yazarsam “yanlış anlaşılır mı, birileri başka yerlere çeker mi” diye bir yandan “al ver” yaparken bir yandan da yazmadığım taktirde bu sıkıntıların artarak devam etmesinden “ben de sorumlu olurum” endişesini taşıdım.
Sonunda yazmaya karar verdim.
Eminim ki, pek karşılık bulmayacak.
“Bu kim, nerede yaşandı, nasıl çözebiliriz, vatandaşlarının mağduriyetini nasıl önleriz…” gibi çözüme yönelik kaygı ve sorumluluk anlayışının yerine geleceğini pek sanmıyorum.
Çünkü duyduğum kadarıyla, bu yaşanan olay ilk değilmiş. Daha önce değişik şekillerde olumsuzluklar yaşanmış, bunların bir kısmı da basında yer almış. Ama ciddi bir şekilde karşılık bulamamış. Karşılık bulsaydı bunlar yaşanmazdı çünkü.
Ben yine de vazifemi yapayım. En azından kendime ait sorumluluğu yerine getirmiş olayım.
Olaya gelmeden önce bir hususu belirtmekte fayda görüyorum.
Kamuyu ilgilendiren aksaklıklar, özellikle de aksamaya devam ediyorsa paylaşılmasında ve duyurulmasında yarar vardır. Aksaklığın veya yanlışın düzeltilmesi için buna ihtiyaç vardır.
Çünkü bazı yanlışlar vardır ki; Fark edilmediğinden değil, kimse aldırmadığı veya tepki olmadığı için düzeltilmezler ve umursanmazlar.
Şimdi gelelim bu satırları yazmaya sebep olan olaya.
Geçen gün bir tanıdık, gece yarısı önemli bir rahatsızlık geçiriyor. Sabah olur olmaz da sırasını alıp tedavi için hastanelerimizden birindeki doktora gidiyor. Sırası geliyor, şikayeti dinleniyor ve tedavi süreci başlıyor. Doktor tam teşhis yapabilmek ve tedavi edebilmek için de kendisine göre gerekli tahlil ve tetkikleri istiyor.
Buraya kadar sorun yok, her şey normal devam ediyor.
Hasta kişi öğleden sonra tahlil ve tetkik sonuçlarını öğrenmek ve doktorun tedavisini almak üzere polikliniğe gidiyor. Doktor henüz gelmemiş, beklemeye başlıyor. Bir ara merak edip oradaki görevliye doktoru soruyor.
Aldığı cevap ilginç, enteresan ve de trajikomik: “Doktor bey gelmeyecek, çünkü tayini çıktı”
??????
“Ama öğleden önce buradaydı ve bizleri muayene etti???”
Tekrar soruyor ama cevap değişmiyor.
Eee ne olacak peki?
Hastanın içini bir endişe kaplıyor. Çünkü çok ciddi, yaşanan ve hayati öneme sahip bir rahatsızlık var. Zaman kaybetmeden tedavi olması gerektiğini düşünüyor.
O şaşkınlık içerisinde gayri ihtiyari görevliye soruluyor: “Peki sonuçları kime gösterelim, kime muayene olalım?”
Cevap yine trajikomik: “Diğer poliklinikteki doktora rica edin o bakabilir.”
Ya bakmazsa?
Öyle ya, onun da hastaları yoğun olduğundan işi başından aşkındır.
Bakmayabilir… Çaresiz diğer polikliniğe yöneliyor hasta.
Tabi sırada bekleyen diğer hasta ve yakınları şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilemez haldeler.
Rica ediyor diğer doktordan ve doktor bey kırmıyor bakıyor ama lütfen bakıyor. Tabi tahlil ve tetkik sonuçlarına değil, hastaya bakıyor.
Şikayetini soruyor hastaya, hasta da anlatıyor ve anlattıklarından hareketle genel ifadelerle bazı tavsiyelerde bulunuyor. Hani insanların kendi aralarında birbirlerini dinlerken yaptıkları tavsiyelerden.
Tabi bir de göstermelik, “dene gel” kabilinden tahmine dayalı bir iki ilaç yazma.
Sonuç:
Hasta moral bozukluğu, şaşkınlık ve kızgınlıkla karışık duygular içerisinde hastaneden çıkıyor.
Daha sonra başka bir doktora gitti mi bilmiyorum. Ama bu moral bozukluğu ile bir müddet gideceğini de sanmıyorum.
Dikkatinizi çekerim, herhangi bir kurumda herhangi bürokratik mutat bir işin aksamasından veya gecikmesinden bahsetmiyorum. Söz konusu olan insan sağlığı hem de ciddiyet arz eden bir hastalık. İhmal ve gecikmenin ciddi ve olumsuz sonuçlar doğurabileceği bir durumdan yani.
Olay öz olarak bu. Doktor kim, hasta kim, hangi hastane diye sormayın. Sorunu tespit ve çözmek isteyenler için bu o kadar da önemli değil. Yeter ki çözmek ve düzeltmek istensin.
Ben üzerimdeki sorumluluk gereği olarak yazdım. Kimse yanlış anlamasın, bu yazıyı bir şişeye koyup denize veya akarsuya bırakacağım! Kim bilir belki gelecekte birilerinin eline geçer ve gereğini yaparlar.
O doktor arkadaşa sözüm yok. Belki kendine göre haklı bir nedeni vardır. Eminim böyle olmasını, bu tatsızlıkların yaşanmasını herkes gibi onlar ve yetkililer de istemez.
Ama bu durum, bu ve benzeri olumsuz olayların yaşanıyor olma gerçeğini de değiştirmiyor.
Neyse, biz yazımızı şişeye koyup denize atalım hele…