Dünyanın bilinen tarihinden bu yana insanlar ölümden sonraki dirilişe inanmış ve her iki yaşamlarının da güzel, rahat, güvenli ve refah içerisinde geçmesi için çok çaba göstermişler. Hep sığınacakları güvenli bir liman aramışlardır; bulduklarında ise içgüdüsel olarak kuşku, endişe ve sıkıntılarından arındıklarına ve iç huzura kavuştuklarına inanmışlardır.

İnsanoğlu eskiden beri kendini yalnız hissettiğinde, korkuya kapılıp bunalıma girer. Böyle durumlarda kendini boşluğa düşmüş gibi hisseder ve sığınacağı, derdini anlatıp dua ederek kendisinden yardım dileyebileceği, güçlü ve şefkatli birini aramaya başlar.

    İşte böyle durumlarda bazı insanların gerçek Yaradan’a, Allah’a inanıp sığındıkları, bazı insanların ise bilgisizlikten mi yoksa doğup büyüdükleri çevresinden mi bilinmez, çaresizce ve pervasızca bazen bir insana, bazen bir hayvana, bazen güneşe, bazen ateşe; bazen de kendi yaptıkları putlara tanrı, ilah diye taptıkları ve medet umdukları bilinmektedir.

 Allahüteala, insanların gerçek huzura ve kurtuluşa ermeleri için her dönemde onlara hakikati göstermek üzere peygamberler göndermiştir. 28 peygamberin ismi Kuran-i Kerimde geçmektedir, yazılı olarak vardır; ancak bir rivayete göre Âdem atadan, Peygamber Efendimiz HZ Muhammed s.a.v. kadar 124 bin; bir rivayete göre ise 224 bin peygamber Allah tarafından gönderilmiştir.

İster 124 ister 224 olsun bu demektir ki Allahüteala hiçbir dönemi ve hiçbir kavmi peygambersiz (Elçisiz) bırakmamıştır. Son olarak peygamber efendimiz HZ. Muhammed Mustafa s.a.v ve Kuran-ı Kerimi göndermiştir.

Dünya durdukça hiç şüphesiz insanlık peygamber efendimizin ve Kuran-ı Kerimin güzel ahlakıyla nurlanacaktır.

Kuran-ı Kerim insanların sosyal, ekonomik ve hukuk ilişkilerini düzenlemenin yanı sıra İslami kültürün, huzurun, güvenin, adaletin, güzel ahlakın, kardeşlik ve barışın da bekçisidir.

Peygamberimiz Hz Muhammed s.a.v’ dan sonra İslamiyet’in kutsal sancağını dalgalandırma görevini sırasıyla halifeler, ehli-beyt’ler ve sahabeler devr almıştır. Daha sonra Evliyalar, Veliler, Erenler, Şeyhler ve Dervişler bu kutsal görevi sürdürmüşlerdir.

Halen bölgemizde yaşayan tarikat şeyhleri bu görevi sürdürmektedirler. Son olarak seksenli-doksanlı yıllarda çağdaşlaşma (Avrupalılaşma) furyası başlamıştır. Açılıp saçılmaya, dini ahlak ve değerleri hiçe saymaya çağdaşlaşma denmeye başlanmıştır. Ancak örf, adet, gelenek, görenek, kültürümüz ve dini değerlerimiz tehlikeye girdi, elden gitti derken; 2002 yılında Recep Tayyip ERDOĞAN Liderliğinde Ak Parti tek başına iktidara gelmiştir. Çok büyük bir hızla yasalarda değişiklik yaparak örf-adet, gelenek-görenek, ahlaki değerlere ve dini vecibelere sahip çıkarak, bu kötü gidişatın frenine basmış, kısmen de olsa durdurmuş, gençlerimizi sözde çağdaşlaşma furyasından korumayı, kurtarmayı başarmıştır. 

Halen cep telefonuyla mesajlaşırken, çarşı kaldırımlarında önüne bakmadan yürüyen; bazen size çarpacak kadar yaklaşan ve bazen sizinle çarpışan gençlere rastlasanız da şu bir gerçektir ki; Baş Komutan ERDOĞAN`IN ve dolaysıyla Ak Partinin politikaları, gençlerimizin çoğunu çağdaşlaşma furyasının elinden kurtarmayı başarmıştır.       Allah; Dünya beşten büyüktür diyen, Dünya Lideri, Devlet Başkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN`DAN razı olsun...  

Bu demektir ki Yüce Allah artık peygamber göndermese de bu din, bu kitap ve bu ümmet sahipsiz değildir.

Fadlı DOĞAN

[email protected]