Memet  Amca avcıymış. O da, avcılık geleneğine uygun olarak, bol palavra atarrmış.
      .  Avcıysan atacaksın arkadaş. Her mesleğin bir onuru, bir gururu, bir şarefi, bir haysiyeti, bir, kuralı vardır. Avcılığın kuralı da atmak. Usta avcılar hep atıcılardan çıkar.
        Memet amca çok yalan söylediği  için, oğlu utanırmış. Sürekli babasını uyarsa da, bir türlü yalan söylemeyi bıraktıramamış. Bir gün oğluyla kahvede otururken, millet başlarına toplanmış. Çocuk bakmış ki, babası yine atmaya başlayacak, gelenler de onunla alay edecek. Babasını uyarmış. Baba demiş, bunların yanında yine yalan söyleyip beni utandırma. Sen yalan söylediğinde, ben öksürürüm, sende düzeltirsin demiş. Tamam demiş babası. Başlamış Memet Amca anlatmaya;
          Dün ava çıktım, bir tilki gördüm, kuyruğu elli metre vardı.
          Oradakiler başlamış alay etmeye.
          -Hey maşallah ne tilkiymiş yahu Memet Amca, daha uzun değilmiydi.
          Çocuk öksürmüş
         -Yirmi beş metreydi galiba.
          Çocuk yine öksürmüş
          -Yok yanıldım. On metre anca vardı.
          Çocuk yine öksürmüş.
         -Yok yok, zannediyorum  beş metreydi.
         Çocuk yine öksürmüş.
         -İyice fark edemedim ama, bir metre anca vardı
          Çocuk yine öksürmüş.
         -Yoksa elli santimmiydi.
         Çocuk yine öksürmüş.
         Yirmi beş santimdi, yirmibeş.
        Çocuk yine öksürmüş.
        Memet Amca:
      -‘’Şimdiki çocuklarda, da hiç saygı  diye bir şey kalmamış. Buraya oturmuş, ne söylesem yalan söylüyorsun diyor. Ulan eşşek oğlu eşşek, bu tilkinin hiç mi kuyruğu yoktu ‘’ demiş.
        Çocuk.:
      -‘’Baba, benim boğazımı kıcık tuttu da, ondan öksürüyorum’’demiş.
         Memet Amcan’nın yalanları, öksürünce azalıyor da, siyasilerin yalanlarını azaltacak birileri yok galiba..
      Aslında kimsenin kesmesine de gerek yok. Doğrusu hoşumuza da gidiyor. Biri emekli maaşlarını artırıyor. Diğeri gençlere harçlık veriyor. Bir başkası, bütün atanamayan öğretmenleri atıyor. Bir başkası issiz genç bırakmıyor.
       Onlar anlatırken ,bizde hayallere dalıyoruz. Emekli maaşım bu kadar artarsa, boşta gezen çocuğuma da harçlık verirlerse, atanamayan öğretmen çocuğum da atanırsa, değme keyfime. .15 gün seçime var, iki üç ayda, iktidara gelen yapar diye bekleriz. Hiç olmazsa üç dört ay, hayal aleminde yaşarız. Sonrası Allah kerim.
        Aslında bu kadar palavraya gerek yok. Söyleyecekleri tek cümle var. ’’Ben, mülakatı kaldırıyorum, hak eden kazansın’’. Cümle bu kadar basit.
        Dün, Erdoğan Demirören’i kaybettik. Epeyce de mal mülk bırakmış..Birkaç gün önce, Doğan medya  gurubunun, bütün hisselerini satın almıştı. Ne götürdü.. Hiç. Varsa, yaptığı  ibadet, verdiği sadaka ,zekat ,hayır hasenat. Eğer, o bıraktığı  malların içerisinde, devlet malı veya kul hakkı varsa ,onların cezasını, tek başına çekecek. Şimdi başlamıştır çekmeye. Ameli düzgünse de, mükafatını almaya başlamıştır. Bir Türk lirasının  karşılığı 80 yıl cehennemde  yanmakmış. Bunu çekmeye, hangi servet değer. Bence, dünyanın tümünün tapusunu verseler, değmez.
        Rabbim, istemeyen hiç bir kuluna, kul hakkı,devlet malını yemeyi nasip etmesin.Çünkü bunların affı yok.