MART 2019; Güzel memleketim Adıyaman’ın güzide bir Anadolu lisesindeyim. Penceresinden baktığımda, çocukluk hatıralarımın geçtiği yerleri, manzara olarak seyredebildiğim odamda oturuyorum.

            Çocukluk hatıraları; Kim olursanız olun, ne iş yaparsanız yapın, verdiğiniz bütün kararları, duygularınız (belirler) etkiler. Duygu deryanızın kaynağı da çocukluk hatıralarıdır. Bazen öğrencilerime tavsiye ederim; çocukluğunuza inin, gidebildiğiniz kadar geriye gidin, cımbızla hatıra toplayın. O hatıra tohumları, hayatınıza yön verecek, birer çınar olacak çünkü.

           Ne kadar hatıra, o kadar sermaye. 18’inden sonraki duygular, sanki çocukluk duygularıyla mayalanıp, anlam kazanıyor. Hayatı tanıdığınız, o önemli zamanlarda hissettiğiniz: Sevgi, acı, hüzün, mutluluk, değerli olmak, aşağılanmak, horlanmak, ailenizin değerli görülmesi veya ezilmesi belirleyecek duygu deryanızı.

           Bir öğrencim odama gelip, bir şey paylaşmak istediğini söyledi. Hocam:- Hepimizin içinde, iyilik yapma isteği var, ama hep bunu erteliyoruz. Bir gün maaşımız olursa, çok paramız olursa yaparız diyoruz. Acaba şimdi yapabileceğimiz bir şey yok mu? Tabi ki var dedim, bir sonraki dersim sizinle gelince konuşalım olur mu? Dedim

          Saat 09:50, içeri zili çaldı, odamın yanındaki ilk sınıf, yanıma gelen öğrencinin sınıfıydı. O sınıfa ilk sefer giriyormuş gibi heyecanla girdim. Evrenin sahibinin selamı üzerinize olsun; dedikten sonra, başladım, Allah ne verdiyse.

        -Yıllar önce adamın biri; her canı bir şey çektiğinde, sanki yedim diye, parasını kumbaraya atarmış. Sonunda, sanki yedim diye kumbaraya attığı paralarla, bir cami yaptırmış. Caminin adını da “Sanki Yedim Camii’’ koymuş.

        - Bir gün, bedevinin biri Son Peygamberi (s.a.v.) ziyaret etmek arzu ve heyecanıyla köyünden, Medine’ye doğru yola çıkar. Fahri Kâinatı ziyarete eli boş gidilir mi? Yanında bir keçi getirir, hediye olarak. Nebiler Sultanını ziyaret eder. Aşk ve hürmet ile hediyeyi takdim eder. Fahri Ebedi (s.a.v.), eşi Aişe’yi (r.a.) çağırır. Ayşe; bu keçi, kesilsin ve fakirlere dağıtılsın der. Akşama eve dönünce, Hazreti Peygamber (s.a.v.) sorar Aişe’ye, keçiyi ne yaptınız?

          Aişe (r.a.) cevap verir: -Ey Allah’ın Resulü; keçiyi kestik, ön budundan başka hepsini dağıttık. Uzun süredir et yemediğiniz için ve yağsız et sevdiğiniz için, ön budu bize kaldırdım, der. Öyle mi? Ya Ayşe; demek ön budundan başka hepsi bizim oldu. Şaşırır Aişe’si Son Nebinin. “Dağıttığıma bizim, eve ayırdığıma, BİZİM DEĞİL diyorsunuz.” Evrenin Sahibinin Sevgili Peygamberi: Ey Aişe, dağıttığın ebediyen bizimdir. Yediğimiz iki saat sonra akıbeti bellidir.

          -Ülkemizin, saygın iş adamlarından biri; çocukluk hatıralarından bahsederken:

          - Babam, haftalık meyve ve sebze ihtiyacımız için pazara, köşkümüzde hizmet edenleri göndermezdi. Babamla beraber giderdik pazara. İkindi vakti gitmeyi tercih ederdi, fiyat araştırması yapardık. Daha sonra pazar bütçemizi belirlerdi ve bana sorardı, oğlum derdi:

- İstersen bu belirlediğimiz bütçeyle, kendimize en güzel sebze ve meyvelerden alalım, ya da

aynı parayla, bir alt kalite alalım, bir kısmını da ihtiyaç sahiplerine verelim mi? diye sorardı.

Ben de, ikinci şıkkı tercih ederdim. Pazardan meyve ve sebzeleri aldıktan sonra, önce ihtiyaç sahibi ailelere verirdik, sonra eve geçerdik.

        -Annem, akşamları ihtiyaç sahibi komşulara yemek gönderirdi. Hizmetçilerle göndermezdi, benim götürmemi isterlerdi.

        -Babam, verdiği harçlığı defterimize yazardı ve derdi ki: - Bu harçlığın ne kadarını kendinize harcadınız, ne kadarını kendiniz dışındakilere harcadınız. Biz de, ikinci harçlığı almadan hesabını verirdik.

       - Anne ve babam, Allah Onlardan razı olsun, hep; ihtiyaç sahibi olanları fark etmemizi, paylaşmayı, fedakârlık yapmayı, verebilmenin neşesini bize öğretmeye çalışmışlar.

      - Evet, gençler; Önce fark etmeliyiz etrafımızdaki, ihtiyaç sahibini; yazın sıcağında susuz kediyi, susamış çiçeği, aç insanı, hayvanı, üşüyeni, yüzü gülmeyeni…

Çöpten ekmek toplayanı, Onlar Suriyeli deyip normal görmemeli, Caminin kapısında dilenen küçücük çocuğu, ayağında çorap, üstünde bir şey yok, aman cingenedir bu ÜŞÜMEZ dememeli, insan olduğunu, çocuk olduğunu, üşüdüğünü fark etmeli önce.

          -Bu kış, dondurucu soğuğun ve buz gibi şiddetli rüzgârın olduğu bir gün, Cuma günü: - Cuma namazı için gittiğim camide; dışarıda bekleyen, bir dilenci çocuk 7-8 yaşlarında, elleri buz kesilmiş, burnu kıpkırmızı ve sümüklü. İçeri çağırdım, gözleri açıldı ve şaşırdı. Daha önce hiç çağrılmamış veya alınmamış Rahman olan Allah’ın evine. Gel dedim dışarı soğuk, yanımda otur, namaz bitince sana söylerim, çıkarsın, para toplarsın. İkna ettim sonunda. Başımdaki kapüşon, burnuma kadar inmiş nerdeyse. Bir el çocuğa engel oldu, girme dedi. O, çocuk, dedim, soğuk dedim. Dilenci dedi, rahat durmaz, gürültü yapar, kirletir dedi. Başımı açtım. Aaa! hocam siz miydiniz? Çocuğu camiye koymayı başardım. Yanıma oturttum. Köşede bir namazlık vardı ayaklarının üzerine örterek, beklemesini söyledim. İlk kez girdiği bir camiyi merakla seyrettiğini izledim.

          - Bir an düşünsek; çöpü karıştıran sizin oğlunuz, sizin kızınız. Dışarıda üşümeye alışan, küçücük çocuk, sizin çocuğunuz, sizin kardeşiniz.

          -Ne! Bizim mi? Böyle bir şey olamaz. İnsanlar bu kadar vicdansız ve duyarsız olamaz.

Nasıl fark etmezler, bu çocukları. Hayır, o çocukların açlığına, üşümelerine, insan yerine konulmadıklarına alışamaz insanlar, alışmamalı insanlar, alışmamalı Rahmet Peygamberinin Ümmeti. Evet, sanki ALIŞMAMALIYIZ.

         -Dedikten sonra; gençler, okulumuzda, dertlerini bizimle paylaşan, yetim, öksüz, fakir öğrencilerimiz var. Bir kumbara yapsak, her hafta Cuma günleri bir arkadaşımız getirse, isteyenler, haftada bir tane çay parasını ‘’SANKİ İÇTİM’’ deyip kumbaraya atsa olmaz mı? Dedim.

        - Gençlerden onay aldık. Dört sınıfta organize ettik. Bütün okulumuza, yaymayı planlıyoruz. Gelen parayla yetim bir kız çocuğu, yetim iki erkek çocuğuna, kime yardım ettiklerini bilmeden, yemek kartları aldırdık. Haftada sadece bir çay parasıyla, okulumuzda tespit ettiğimiz 65 öğrencimizin, bazı ihtiyaçlarını karşılayacağız inşallah.

         -Yeter ki FARK edelim, DERDİMİZ olsun, çözüm buluruz Evelallah.

14/03/2019

MEHMET DAĞ