Artan nüfus, iklim değişikliği, ekilebilir alanların şehirleşme ve erozyon gibi nedenlerle kaybı ve dünyanın dönüşümü, insanoğlunun 20 yıl sonraki besin tercihlerini radikal bir şekilde değiştirecek.

Uzmanlara göre 20-30 yıl sonra, bugün adını bile duymak istemeyeceğimiz nesneleri besin olarak tüketmemiz söz konusu olabilecek.

Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’nün öğretim üyeleri, yakın gelecekte insanoğlunun laboratuvar ortamında kök hücreden üretilen et ve kazein (süt proteini) üreten bakterilerce üretilen süt ile, başta çekirge olmak üzere arı, hamamböceği ve salyangoz gibi böcekler ile kırmızı deniz yosunu, mikro ve makro algler gibi deniz kaynaklı mahsuller ile besleneceğini ifade ettiler.

-"ALTERNATİF GIDALARDAN KAÇIŞIMIZ YOK"

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) göre her dokuz kişiden biri yatağa aç girdiğini, yine FAO verilerine göre 2040 yılında 9 milyara çıkacak olan dünya nüfusunu beslemek için mevcut gıda üretiminin iki katına çıkarılması gerektiğini ifade eden İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kamil Bostan, alternatif gıdalardan kaçışın olmayacağını söyledi.

Bostan, "Bu durum hızla kirlenen ve küresel ısınmanın etkisi altına giren dünyamızda, tarım alanlarının daralması nedeniyle, gıda konusunda sorun yaşanması anlamına geliyor. Gelişmiş ülkeler bunun çalışmalarına başladılar. Şu an hayvanların kök hücresi kullanılarak laboratuvar ortamında et ve genetiği değiştirilmiş bakterilerin ürettiği kazein ile elde edilen süt üretimi başladı. Bunun yanında alternatif besin arayışları devam ediyor. Yakın gelecekte arı, yusufçuk, karınca, çekirge ve salyangoz gibi böceklerin larvaları başlıca protein kaynaklarımız olacak. Hatta bu böcekleri, tıpkı saksıda domates vb. yetiştirdiğimiz gibi evimizde beslediğimiz günler olacak. Ancak her şeyden önce bu konuda toplumda var olan olumsuz algıyı kırmak gerekiyor. Çünkü kimi böcekler protein bakımından kırmızı etten bile daha zengin. Tabii alternatif besinler konusunda gastronomi uzmanlarına da lezzet konusunda büyük iş düşüyor. Çünkü bu tip gıdalardan bugünkü tadı almak mümkün olmayabilir. Bu durumda gastronomi uzmanları yeteneklerini konuşturmak durumunda."dedi.

-LABORATUVAR ORTAMINDA ET VE SÜT ÜRETİMİ BAŞLADI

Anadolu BİL Meslek Yüksekokulu (ABMYO) Gıda İşleme Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ayla Ünver Alçay, dünyanın insan eliyle hızla değiştirilmesi sonucu daralan tarım alanları, gıda üretimini laboratuvar ortamlarına yönlendirmeye başladığını söyledi.

Alçay, "Başta ABD ve Hollanda olmak üzere birçok ülkede laboratuvar ortamında et ve süt üretimi bugün başlamış durumda. Ancak ‘yapay’ kelimesi bu çalışma için pek uygun değil. Zira laboratuvar ortamında et üretimi, çiftlik hayvanların kök hücreleri, süt üretimi ise kazein sentezleyen bakteriler kullanılarak yapılıyor. Üstelik doğal üretilen et ve sütteki kimi sakıncalar bu ürünlerde olmuyor." ifadelerini kullandı.

-"3D YAZICILARLA GIDA ÜRETİMİ BAŞLADI"

Yakın gelecekte kıvamlı bazı besinlerin 3D yazıcı teknolojisiyle üretileceğine dikkat çeken üniversitenin Güzel Sanatlar Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ebru Deniz ise, “Malzeme üretimi alanında ilk olarak ortaya çıkan bu teknoloji, gıda alanında da kullanım alanı buldu. 3D yazıcılar karmaşık geometrili, ayrıntılı dokulara sahip gıdaların üretilmesi ve özel beslenme içerikli gıdalar üretilmesi için büyük bir potansiyele sahip. Özellikle çikolata, sos, hamur ve püre gibi malzemeler yakın gelecekte 3D yazıcılarla üretilebilecek. Bunun yanında vejetaryen ve vegan beslenme için de 3D yazıcı teknolojisi kullanılacak. O kadar ki, bir zaman sonra restoranda verdiğimiz sipariş içeride 3D yazıcılardan çıkartılıp öyle önümüze gelecek. Bununla ilgili gelişmiş ülkelerde çalışmalar sürüyor." dedi.

-"YOSUN VE ALG YEMEYE HAZIR OLMALIYIZ"

Değişimin deniz ürünlerine de yansıyacağını ifade eden İAÜ ABMYO Gıda İşleme Bölümü Aşçılık Program Başkanı Öğr. Gör. Çiğdem Muştu da, "Yakın gelecekte deniz ürünleri de soframızda daha çok yer almaya başlayacak. Tabii balık gibi bildiğimiz su ürünlerinden ziyade, özellikle Uzak Doğu’da halen tüketimi yaygın olan yosun ve alg gibi canlılardan bahsediyoruz. 2030-2040 yılları civarında yosunlar artık alışılagelmiş salata ve yemeklerin içinde yer alacak. Bundan başka protein bakımından son derece zengin olan mikro ve makro algler de tüketim alışkanlıklarımıza dahil olacak." diye konuştu.

Kaynak : PHA
Kaynak: pha