- “HER GÜN EN AZ 31 SAĞLIK EMEKÇİSİ ŞİDDETE UĞRAMAKTADIR”

Deniz, nefret söylemlerinin en üst mercilerden dillendiriliyor oluşunun bireysel silahlanmanın teşviki, suçluların yargı süreçlerinde ceza indirimleri alıyor olmasının toplumda suçluların cezalandırılmayacağına, mağdurların korunmayacağına yönelik bir kabullenme hali yarattığını belirterek, şunları ifade etti:

“Sağlık emekçileri de her geçen gün artan dozda şiddete maruz kalmaktadır. Tüm sağlık emekçileri için sağlık kurumları artık huzurlu  bir çalışma ortamı olmaktan çıkmış, yoğun iş yükü, performans baskısı altında ezildiğimiz, her an şiddete maruz kaldığımız, can güvenliğimizin  olmadığı yerler haline gelmiştir. Sağlık emekçilerine yönelik şiddetin boyutları ortadadır. Resmi rakamlara göre her gün en az 31 sağlık emekçisi şiddete uğramaktadır. Şiddeti önlemekle ve suçluları cezalandırmakla yükümlü kamu erki ise sağlıkta şiddetin önlenmesi için herhangi bir adım atmadığı gibi sağlık emekçilerinin örgütlerinin taleplerini, defalarca meclis gündemine getirilen yasa tasarılarını hiçe saymakta, herhangi bir yaptırım getirmeyen yasayı şiddetle mücadele yasası olarak ilan etmekte, bu tutumuyla sağlıkta şiddeti meşrulaştırmaktadır.”

Sağlık sistemindeki tüm sorunların sorumlusunun sağlık emekçilerinin gösterilmesi olduğunu vurgulayan Deniz, “Şiddet uygulamanın hak arama yöntemine dönüştürülmesi bir taraftan, sırtını iktidara yaslamış liyakatsız yöneticilerin uyguladıkları mobing diğer taraftan, tükeniyoruz. Sağlık emekçileri olarak yoğun ve tüketici iş hayatının yanında maruz kaldığımız şiddet nedeniyle de mesleğe yabancılaşmakta, kendimizi çaresiz hissetmekteyiz.” dedi.

-“SAĞLIK EMEKÇİLERİ YALNIZ DEĞİLDİR”

Yetkili sendikanın sağlık emekçilerinden yana olmadıklarını ve yöneticilerden yana tavır aldıklarını ifade etti.

Deniz,açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Söz konusu emekçilerin haklarını savunmak olunca ortalarda görünmemekte, her zaman olduğu gibi üyeleri ve sağlık emekçilerinden yana değil yöneticilerden yana tavır almaktadır. Ancak sağlık emekçileri yalnız değildir, bugün burada olduğu gibi haklarımızı bir arada yan yana savunmaktayız. Şiddetin de sağlık alanında yaşadığımız tüm diğer sorunların da çözümü tüm sağlık emekçilerinin bu yan yana duruşundan geçmektedir. Hep birlikte yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda sağlıkta şiddet artık iş kazası olarak kabul edilmektedir. Bu da şiddet olaylarında kamu erkinin işveren olarak sorumluluğunun kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Şiddetin sona ermesi için taleplerimizi bundan sonraki süreçte de dillendirmeye devam edeceğiz. Sağlıkta dönüşüm programının son bulması için mücadele etmek şiddetle mücadelenin birincil ve en önemli ayağıdır. Günde 100 ve üzeri sayılarda hasta muayene etmek zorunda kalmak, randevu sisteminin işletilmemesi nedeniyle hastaların poliklinikler önünde yığılması kabul edilemez. Kimi zaman yılgınlık, şikayetin sonucunda suçlunun ceza almayacağı yargısı şikâyetten geri durmamıza neden olmaktadır. Yine iş yükünden kaynaklı şiddete uğradıktan sonra bile çalışmaya devam etmek zorunda hissetme ve şikayetin zaman kaybı yaratacağı endişesi şikâyeti önleyici olabilmektedir. Bununla birlikte şiddetin kanıksanması ve sözel şiddetin; tehdit, aşağılama, hakaret ve tacizin şiddet olarak bile görülmeyip şikâyete konu edilmemesi ise ayrı bir sorundur. Oysa sağlıkta şiddetle mücadele etmek için şiddeti kanıksamamak, şikâyet etmek, idarecileri gerekli tedbirleri almaları konusunda uyarmak ve şiddetin son bulması için tüm sağlık emekçileriyle ortak mücadele etmek gerekmektedir.”

Deniz, sağlıkta dönüşümün sona ermesi, şiddetin son bulması, suçluların cezalandırılması, sağlık alanında kar değil, insan odaklı politika üretilmesi için mücadeleleri büyüterek sürdüreceklerini kaydetti. 

 

Kaynak : PHA
Kaynak: pha