Uzm. Dr. Bolu, "14 Kasım Dünya Diyabet Günü" nedeniyle yaptığı açıklamasında, vücudun kan şekerini uygun şekilde kullanamaması ve depolayamaması olarak tanımlandığını ifade etti.

Diyabet hastalığının çıkış nedeni, çeşitleri, beslenme ve tedavi yöntemlerine değinen Uzm. Dr. Bolu, şunları kaydetti:

"Vücudumuza gerekli enerjiyi sağlayan glikoz, şeker, ihtiyaçtan fazla alındığında, gerektiğinde kullanılmak üzere karaciğer ve yağ hücrelerinde depolanır. Şekerin vücutta enerji olarak kullanılması ve fazla alındığında karaciğer ve yağ hücrelerinde depolanması için insülin adlı hormona ihtiyaç vardır. İnsülin pankreasta üretilir ve salgılanır. Beslenme sonrası kan şekeri yükselince pankreastan kana insülin salınır. İnsülin kan şekerinin hücre içine girmesini sağlar ve kan şekeri normal düzeyde tutulur. İnsülin eksikliğinde veya etkisizliğinde kanda şeker yükselir ve halk arasında şeker hastalığı denilen "diyabet" ortaya çıkar.

Tip 1 diyabet insüline bağımlı diyabettir. Kanda insülin yoktur. Kan şekeri düzeyini dengelemek için dışarıdan insülin vermek zorunludur. Tip 2 Diyabet insüline bağımlı olmayan diyabettir. Erişkin yaşta ortaya çıkar. İnsülin vardır ancak salınımı ve etkinliği azdır. Kilo fazlalığı ve yanlış beslenme insülinin etkinliğini bozar ve kan şekeri yükselir. Çocukluk yaş grubunda daha çok tip 1 diyabet görülmektedir.  Ancak son yıllarda çocuklarda şişmanlığın artması sonucu çocukluk çağında da tip 2 diyabet görülme sıklığı artmaktadır."

-TİP-1 VE TİP-2 DİYABETİN FARKI

Tip 1 diyabetin insülin eksikliği sonucu meydana geldiğine ve mutlaka insülin tedavisinin gerektiğini vurgulayan Bolu, " Tip 2 diyabette ise esas problem şişmanlık sonucu gelişen insülin direncidir, diyet ve egzersize ek olarak ağızdan verilen haplarla tedavi edilebilir. Tip 2 diyabetlilerde bu tedaviye yanıt alınamazsa veya ilk başvuruda klinik ağır ise insülin tedavisi de uygulanabilir. Tip 1 diyabetliler genellikle obez veya fazla kilolu değildir. Buna karşın tip 2 diyabet çoğunlukla obeziteyle birliktedir. Tip 1 diyabet hızlı başlar. İnsülin eksikliği kısa sürede tedavi edilmezse ketoasidoz komasına yol açarak hayatı tehdit edebilir."dedi.

Tip-1 diyabette çok su içme, sık idrara çıkma, aşırı yemek yeme ve kilo kaybı ve halsizlik gibi belirtilerin oluştuğunu dile getiren Uzm. Dr. Bolu, şöyle devam etti:

"Sağlıklı beslenme önerilerimiz diyabetliler gibi diğer sağlıklı çocuklar için de aynıdır.Her çocuk kendi yaşına uygun kalori miktarını almalı, bu kalorinin dağılımı da dengeli bir şekilde karbohidrat, protein ve yağlardan oluşmalıdır. Tip-1 diyabetli bireylerin sürekli kontrol altında olacakları endokrin doktoru ve beslenme düzenleri için de diyetisyene ihtiyaçları bulunmaktadır. Karbonhidrat sayım yöntemi günlük kalori ihtiyacına göre bir beslenme planına dayanırken, yediğimiz besinlerin karbonhidrat miktarına göre insülin dozunu ayarlamayı gerektirir. Bu yöntem tip-1 diyabetli çocukları ve ailelerini sıkıcı ve zorlu diyet listelerinden kurtaran bir yöntemdir.

Tip-1 diyabette kan şekeri kontrolü oldukça önemlidir. Çünkü kan şekerine göre insülin ve yemek miktarı ayarlanır. Bu sebeple; sabah açlık-tokluk, öğle açlık-tokluk, akşam açlık-tokluk, gece 03:00 ve gün içerisinde kontrol amaçlı ölçümler yapılabilir. Kan şekeri ölçümü yapılmadan tip-1 diyabeti sağlıklı yönetemeyiz."

-"TİP-1DİYABETLİ ÇOCUKLAR DÜZENLİ FİZİKSEL AKTİVİTE ALIŞKANLIĞI KAZANMALI"

Tip 1 diyabetin düzenli bir yaşam gerektirdiğine işaret eden Bolu, "Beslenme saatleri önemlidir. Çünkü insülin dozu yenilen yemeğe ve kan şekerine göre düzenlenir. İnsülin tedavisi kesinlikle atlanmamalı, kan şeker kontrolleri yapılmalı ve çocuklar sağlıklı beslenme ile düzenli fiziksel aktivite alışkanlığı kazanmalıdır.

Diyabete bağlı ortaya çıkabilecek komplikasyonlar, göz, böbrek ve sinirlerle ilgili olabilir. Hipertansiyon ve kalp-damar hastalıkları ortaya çıkabilir. Tüm diyabetlilerin tanıdan beş yıldan sonra ve devamında düzenli olarak komplikasyonlar açısından belli aralıklarla taranması gerekir."dedi. 

 -TİP-1 DİYABET GEÇİCİ BİR HASTALIK DEĞİL"

Uzm. Dr. Bolu, Tip-1 diyabetin geçici bir hastalık olmadığının altını çizerek, "Şu anda dünyada bilinen kesin bir çözümü maalesef yoktur. Yapılması gereken insülini doğru kullanarak, sağlıklı beslenerek hayata devam etmektir. Bu noktada özellikle çeşitli bitkisel ürünler ve bunun gibi şeylerle diyabeti tamamen geçirebileceğini düşünerek, hekime danışmadan bu ürünleri kullanan hastaları uyarmak gerekir. Bu arada size diyabet tedavisindeki bazı yeniliklerden de bahsetmek isterim.

Örneğin insülin pompaları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de diyabet tedavisinde  kullanılmaya başlandı. Bu cep telefonu kadar küçük cihazların içine insülin konularak ince bir hortum ile cilt altına insülin verilmesi sağlanıyor. Hem ayarlanan  sabit miktarda insülin sürekli olarak verilebiliyor hem de hasta kan şekerine göre tuşlarına basarak ekstradan insülin salgılatabiliyor."şeklinde ifade etti.

-"AĞIZDAN İNSÜLİN VERİLMESİ YÖNTEMİNE İLİŞKİN ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR"

İnsülin uygulamalarında alternatif yöntemler için çalışmaların sürdüğüne değinen Bolu, açıklamasını şöyle tamamladı:

"Bunun dışında ağızdan insülin verilebilmesine ilişkin çalışmalar uzun süredir devam ediyor. Astım ilaçlarına benzer şekilde solunum yoluyla insülin verilmesi bazı ülkelerde erişkin diyabetlilerde deneysel  kullanıma girdi. 

Ayrıca parmak delinmeden kan şekeri ölçümü yapan cihazlar geliştirildi. Bu cihazlar cilt altı sıvısından şeker ölçümü yaptığından güvenirlilikleri parmaktan şeker ölçümü kadar yüksek değildir. Bununla birlikte anlık kan şekeri ölçümlerini, kan şekerinde yükselme ve düşme eğilimlerini gözlemlemek mümkün olduğundan diyabet yönetiminde hem çocuk hem de aile için kolaylıklar sağlar.

-"KÖK HÜCRE NAKLİ İLE İLGİLİ UMUT VADEDEN ÇALIŞMALAR VAR"

Bir de deneysel aşamada olan çalışmalar var. Onlar hakkında da aileleri bilgilendirmekte fayda var. Kadavradan alınan pankreasta insülin üreten adacık hücrelerin ayrıştırılarak diyabetli hastaya nakledilmesiyle ilgili çalışmalar var. Ancak uygun doku tipi gerekliliği ve bağışıklığı baskılayan  ilaç kullanımını gerektirmesi nedeniyle bu yöntem henüz daha çok çalışma gerektiriyor. Kök hücre nakli ile ilgili umut vadeden çalışmalar da var. Kişinin kemik iliğinden veya kordon kanından alınan kök hücrelerin insülin üreten hücrelere dönüştürülmesi ve bu hücrelerin nakli üzerinde çalışılıyor. Umarım bu gelişmeler hayata geçer ve diyabet hastalarımız daha konforlu bir yaşam sürerler."

Kaynak : PHA
Kaynak: pha