Adıyaman şehri, ‘Bereketli Hilal’ bölgesi olarak adlandırılan Güneydoğu Torosların çevrelediği verimli Mezopotamya ovasının en üst sınırını oluşturur. Uygun coğrafi özellikleri dolayısıyla tarihinin her döneminde insanların yaşamayı tercih ettikleri bir yerleşim bölgesi olmuş bu bölge.

Şehir aynı zamanda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri arasında köprü vazifesi gören bir şehirdir. Kısmen Akdeniz bölgesinin özelliklerini de taşır. Atatürk Barajı gölünün kuzeyinde yer alan il, en verimli topraklarını baraj gölü altında bırakmış. Bununla beraber bir ilçesi ve yüzlerce köyü de bugün sular altında Adıyaman'ın.

Adıyaman, tarihin bilinen en eski yerleşim yerlerinden biri. Adıyaman'da Palanlı Mağarası'nda yapılan incelemelerde kent tarihinin M.Ö. 40.000 yıllarına kadar uzandığı anlaşılmıştır. Yine Samsat-Şehremuz Tepe'deki tarihi bulgulardan M.Ö. 7000 yılına kadar Paleolitik, M.Ö. 5000 yıllarına kadar Neolitik, M.Ö. 3000 yıllarına kadar Kalkolitik ve M.Ö. 3000-1200 yılları arasında da Tunç Çağı dönemlerinin yaşandığı anlaşılmıştır. Bu dönemde bölge Hititlerle Mitannilar arasında el değiştirmiş ve Hitit devletinin yıkılmasıyla (M.Ö. 1200) karanlık bir dönem başlamış.

Başkenti Samosota (Samsat] olan Kommagene Krallığı, egemenliğini M.S. 72'ye kadar sürdürmüş, bu tarihte yöre Roma imparatorluğunun eline geçmiş ve Adıyaman Roma imparatorluğunun Syria (Suriye) eyaletine, 6. Lejyon olarak bağlanmış. Roma imparatorluğunun 395 yılında Batı ve Doğu Roma olarak ayrılmasıyla, Adıyaman Doğu Roma imparatorluğuna katılmış.

643 yılından itibaren bölgeye İslam akınları başlamakla birlikte İslam hakimiyeti ancak 670 yılında Emeviler'le kurulabilmiş. 758 yılında ise Abbasi komutanlarından Mansur Ibni Cavene'nin hakimiyetine girer.

Adıyaman sırasıyla Bizans, Emevi, Abbasi, Anadolu Selçukluları, Dulkadiroğullan arasında el değiştirmiş ve nihayet Yavuz Sultan Selim'in İran seferi sırasında 1516 yılında Osmanlı topraklarına katılmış. Osmanlı topraklarına katılan Adıyaman, başlangıçta merkezi Samsat'ta bulunan bir sancakla Maraş Beylerbeyliği'ne bağlıyken, Tanzimat’tan sonra bir kaza olarak Malatya'ya bağlanmış. Cumhuriyet'in kuruluşundan 1954 yılına kadar eski idari yapısı korunarak Malatya'ya bağlı kaza konumunda olan Adıyaman, 1 Aralık 1954 tarihinde 6418 sayılı Kanunla Malatya'dan ayrılarak müstakil bir il haline gelmiş.

Adıyaman’ı “marka şehir” kategorisine sokan büyük değerler, büyük isimler var. Bu simge isimlere gerek Adıyamanlıların gerekse de kamu ve STK'ların sahip çıkmasıyla, onlara dair farklı kültürel aktivitelere imza atılmak suretiyle Adıyaman “marka şehir” olarak anılabilir. İşte onlardan bazıları...

SAHABE SAFVAN BİN MUATTAL (R.A.):

Hazreti Peygamberi gözleri ile görmüş, söylediklerine şahit olmuş, yaşayışından örnekler almış, Kur'an'ın nazil oluşuna şahit olmuş, Peygamber efendimizle birlikte savaşlara, seferlere katılmış nadide insanlardan biri Hz. Safvan bin Muattal. Emevi komutanlarından İyad Bin Ganem komutasındaki Ordu ile Samsat’a gelmiş, buranın İslam topraklarına katılmasıyla burada 40 yıl valilik yapmış ve çeşitli seferler düzenlemiş, sonunda şehit düşmüştür. Mübarek kabri Samsat yakınlarındadır ve çevrede Ak sahabe Safvan olarak bilinir. Tarihi kaynaklarla türbesinin Anadolu'da bulunduğu tesbit edilen yegane sahabidir. Eyüp Sultan olarak bilinen Eba Eyyub el- Ensari künyeli Halid Bin Zeyd keşifle tesbit edilmiştir. Ancak Safvan B. Muattal’ın burada şehit olduğu tarihi kaynaklarla sabittir.

Mübarek sahabenin türbesi il merkezine 50 km. mesafededir. Mübarek gün ve gecelerde ziyaretçilerle dolup taşar. Adıyaman Valiliği ve Diyanet Vakfı tarafından buraya büyük bir cami ve külliye yapılması için çalışmalar başlamıştır.

ŞEYH ABDURRAHMAN-I ERZİNCANİ:

Safiyüddin Erdebeli'nin müridi ve halifesi olduğu kaynaklarda ifade edilmektedir.

Şeyh Abdurrahman Erzincani Hazretleri'nin kabri hakkında birçok rivayetler bulunmaktadır. Ancak en sağlam rivayet Adıyaman’ın Zey Köyü'nde olduğu yönündedir.

Şeyh Abdurrahman Erzincani Hazretleri'nin Adıyaman, Behisni (Besni) ve Malatya Darende'de türbe vakıfları bulunmaktadır.

Hicri 1227 tarihli bir fermanda Şeyh Abdurrahman Erzincani Hazretleri'nin türbedarından bahsedilmesi, Şeyh Abdurrahman Erzincani Hazretleri'nin Zey Köyü'nde medfun olduğunu göstermektedir. Bunu teyit eden vakıf defteri ise buradaki hissenin Şeyh Abdurrahman Erzincani Hazretleri'nin mezarına ait olduğunu göstermektedir.

Kabri şehir merkezine 7 km. mesafedeki Zey köyündedir. Yüzyıllardır ziyaret edilmektedir. Adıyaman Belediyesi'nce çevre düzenlemesi yapılmıştır.

SAMSATLI LUKYANUS:

Lukianos M.S. ikinci yüzyılda Hadrianus'un egemenlik döneminde eski adı Samosata olan bugünkü ismiyle Samsat'ta doğmuştur. Eserlerini her ne kadar Yunanca yazmış olsa da anadili Süryanicedir. Gençliğinde Antakya'ya gidip avukatlık yapmıştır. Daha sonra Atina'ya gitmiştir. Burada bilgici yani bilgi satan olarak adlandırılan sofist olmuştur. Kent kent dolaşıp bildiklerini insanlara anlatarak geçimini sağlamaya çalışmıştır. Atina'da belli bir süre kaldıktan sonra Roma'ya gitmiş ve felsefeci Nigronas'la tanışmıştır. Arkasından da tekrar Yunanistan'a dönmüş ve gezilerini sürdürmüş. Bu arada felsefe ve ahlakla da ilgilenmiştir. Günün felsefe akımlarını eleştirdiği için çok düşman kazanmıştır.

Lukianos da geçim sıkıntısı çekmeye başlayınca Mısır'a gidip devlet hizmetlerinin çeşitli kademelerinde çalışmıştır. 67 yaşında ölmüştür.

84 civarında eseri olduğu söylenir. Bunlardan çoğu Türkçeye çevrilmiştir. Teslis inancından dolayı insanları puta tapmakla itham etmiştir. Bu nedenle 17. yüzyıla kadar eserlerinin kiliselerde okutulması yasaklanmıştır. İlk bilim kurgu kitabını yazarı olarak kabul edilir.

SAMSATLI PAVLUS:

Samsatlı Pavlus 200 ile 275 yılları arasında yaşamış, 260 ile 268 yılları arasında Antakya patrikliği yapmış Hıristiyan din adamıdır.

Monarşianizm (İlahın bir olduğu/Teslisin zıddı) görüşüne inanırdı. Evlatlık edinme anlamında (adoptionizm) görüşünün öncülüdür. Teslis akidesine karşı çıktığı ve hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olmadığını söylediği için Antakya Sinod'u tarafından sapkın olarak değerlendirilerek 268 yılında görevinden alınmıştır.

ŞEYH ABDULHAKİM BİLVANİSİ (MENZİL ŞEYHİ):

Bitlis’e bağlı Baykan ilçesinin Kermet Köyünde dünyaya gelmiştir. Baba dedeleri Bilvanisli olduğu için Gavsi Bilvanisi diye anılır. Siyanus Köyünde iken babası Seyyid Muhammed (K.S.) vefat etmiştir, terbiye ve yetişme işini dedesi Seyyid Maruf (K.S.) üzerine almıştır.

Yirmi altı sene ilim tahsili ile uğraşmış, İslami ilimlerde devrin en büyük üstadlarından ders almış olup, en son ve en fazla tahsil hayatı Suriye’deki hocası Ahmed-ül Haznevi (K.S.) tarafından tamamlatılmıştır.

1968 yılında Adıyaman’ın Kâhta İlçesine bağlı Menzil köyünü satın alarak buraya yerleşmiştir.

Hayatının her anı meşakkat ve irşat vazifesi ile geçmiştir. Son zamanlarda büyük bir hastalığa müptela oldukları için ameliyat olması gerekiyordu ve ameliyattan üç gün sonra (Hicri 1392), (Miladi 1972) Haziran ayının ilk günü olan Perşembe günü saat beş civarında ahirete irtihal etmiştir. Kabri Menzil köyündedir. Yüzbinlerce müridi vardır. Yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda dergahları mevcuttur. Semerkand Vakfı adıyla birçok faaliyet yürütülmektedir.

Vefatından sonra oğulları Seyyid Muhammed Raşid ve Seyyid Abdulbaki (Gavs-ı Sani) irşad görevlerini yürütmüşlerdir.

Halen Menzil’de Seyyid Abdulbaki irşad görevine devam etmektedir.

Menzil, şehir merkezine 70 km. mesafedir. Köyde büyük bir cami, külliye, medrese, misafirhane ve her türlü sosyal tesisler mevcuttur. Her hafta binlerce kişi burayı ziyaret edip tövbe almaktadır. Bilhassa içki ve kumar alışkanlığı olan sayısız kişi buraya geldikten ve intisap ettikten sonra bu alışkanlıklarını terk etmişlerdir. Ankara ve İstanbul’dan uçakla gelenler için havalimanından köye srvislerle ulaşım sağlanmaktadır.

AKÇALILI HACI EFENDİ:

Asıl adı Mehmet Sadi Bilgiç olup Kahta’ya bağlı Akçalı köyünde doğup, oradan Kahta'ya ve son olarak Adıyaman'a geçerek burada vefat etmiştir. Adıyaman'da Cami-i Kebir'de (Ulu cami) vaizlik yapmıştır. Adıyaman, Malatya ve Şanlıurfa'da saygı duyulan, ziyaret edilen, keramet sahibi bir velidir. Dini ilimleri ve modern bilimleri birleştirerek etrafına ışık tutmuş, yardımseverliği, örnek kişiliği, hurafelerden uzak yaşamı ile herkesin saygı ve sevgisini kazanmıştır.

Halid-i Bağdadi'nin yolundadır. Urfa’da Dabakhane Camii girişinde medfun bulunan Hartavizade Mehmet Efendi’den hilafet almıştır. Hartavizade, Halid-i Bağdadi’nin halifesidir. Hacı Efendi’nin Türbesi Adıyaman’da stadyumun bitişiğindeki aile kabristanındadır.

MUSTAFA HAYRİ EFENDİ (MÜFESSİR):

Adıyamanlı Mustafâ Hayrî Efendi, II. Meşrutiyet dönemi medreselerinde yetişmiş, son devir Osmanlı ulemasındandır.

I. Dünya Savaşında Çanakkale, Makedonya ve Irak cephelerinde savaşmış; Irak cephesinde İngilizlere esir düşmüştür. İki yılı aşkın esaret hayatından sonra İngilizlerle yapılan esir mübadelesiyle İstanbul'a dönmüş ve kısa bir süre sonra da Bulgaristan'a giderek oraya yerleşmiştir.

Bulgaristan'daki Müslüman Türk azınlığının en önemli eğitim kurumu olan Nüvvâb Medresesi'nde müderrislik yapmış, daha sonra da Sofya Başmüftülüğünde Din işleri Yüksek Kurulu üyesi olarak hizmet vermiştir.

Ömrünün 43 yılını Bulgaristan'daki Müslüman Türk azınlığının dinî kurumlarında hizmete adayan Mustafâ Hayrî Efendi, Sofya'daki görevi esnasında, el-Muktataf fît-tefsîr adlı tefsirinin yazımını tamamlamıştır (15 Nisan 1964). Eser, Arapça'dır.

1965 yılında serbest muhaceretle anavatana dönmüş ve İstanbul'a yerleşmiştir. 1970 yılında Hakk’ın rahmetine kavuşmuş; İstanbul Eski Kozlu Mezarlığında ebedî istirahatgâhına defnedilmiştir. Müellif, tefsirini sağlığında basamamış; yakınlarına, eserinin basılmasını vasiyet etmiştir. Müellifin bir yakını, bu vasiyeti gerçekleştirmek için eserin yazmasını Suudi Arabistan'a götürmüş ve bu nüshayı Muhammed Ali es-Sâbûni’ye teslim etmiştir. Sâbûnî 1996 yılında Lübnan'da beş cilt hâlinde bastırmıştır.

ARTANLI MEHMET SAİT HOCA:

1896 yılında Adıyaman’ın merkeze bağlı Artan (Pınaryayla) köyünde doğmuş, ilk tahsilini babası Şeyh Mustafa Artanî’den almış, daha sonra Karacadağ’da Şeyh Halid-i Nurani’den ilim ve irşadını tamamlayarak köyüne dönmüştür. Çevrede çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Binlerce müridi ve müntesibi olmuştur.

1982 Şubat ayında rahmet-i Rahman’a kavuşmuştur.

Mütevazi kabri merkeze 25 km. mesafedeki Artan köyündedir.

Hakkında yazdığım “Adıyaman’da Doğan Bir Güneş, Artanlı Mehmet Sait Hoca” adlı 400 sayfadan oluşan kitabım Kayıhan Yayınları'ndan çıkmıştır.

(*) Bu yazımız 18.12. 2014 tarhinde Dünya Bizim sitesinde yayınlanmıştır.