Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından yakınıyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş. 

Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış. Doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş.
"Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla" 
O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş;
“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
Cevap yok.
Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış;
“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
Hala cevap yok.
Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve soruyu tekrarlamış; 
“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
Gene cevap alamamış.
Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş;
"Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
"Hayatım beşinci kez söylüyorum, Tavuk"
*
İçinde yaşadığımız toplumda kendimizi nereye koyduğumuzu, kendimize verdiğimiz değeri ve olaylar karşısında takındığımız tavrı bilmemiz çok önemli aslında. Çünkü bu başkalarının bize vereceği değeri ve bize biçeceği rolü doğrudan etkileyen bir durumdur.
Mesela, hikayede de anlatıldığı gibi problemler karşısında nasıl davranıyoruz?
Problemleri hep başkalarında mı arıyoruz yoksa ara sıra da olsa kendimize de pay biçiyor muyuz?
Ben söyleyeyim, problemler karşısında hep başkalarını işaret ediyor, başkalarını suçluyoruz. Öyle bir hastalığımız var ne yazık ki.
Sanki değişmez kuralmış gibi, ortada bir problem varsa kaynağı da mutlaka birileri, yani başkalarıdır diye düşünürüz.
Hep bizim dışımızdaki birileridir problemli olanlar. Aksini aklımıza dahi getirmeyiz. Suçlu da onlar, sorumlu da onlardır. Çünkü biz hata yapmayız. Bizim yanlışımız olmaz.
Bu savunmayı neye dayanarak yaparız pek bilinmez ama problemin bizde olmadığına eminiz(!)
Belki paramıza güvenmişizdir veya oturduğumuz makama, sahip olduğumuz imkanlara güvenmişizdir. Belki de aldığımız eğitime, gördüğümüz tecrübeye güvenmişizdir. Sülalemize, eşimize, dostumuza güvenmişizdir.
Bu yüzden de problemin bazen bizden de kaynaklanabileceğini asla düşünmeyiz.
Çünkü biz iyiyiz, biz eğitimliyiz, biz tecrübeliyiz, sıfatlarımız, makamımız veya paramız var. Bunlar olmasa bile problem bizde değildir.
Bu yüzden “problem bende olabilir mi?” sorusunu katiyen sormayız.
Çünkü yenemediğimiz bir nefsimiz ve gözümüzü kör eden gururumuz var.
Yaşadığımız bir çok sorunun, huzursuzluğun ve anlaşmazlığın kaynağında bu bakış açısının olduğunu bir bilebilsek…