AK Parti Adıyaman Milletvekili Murtaza Yetiş;

“Haşim Kılınç’ın Açıklamalarını Eceli Gelen Kurum Olarak Görüyorum”
“Adıyamanlılar Adına Özellikle Demiryolunu Adıyaman’a Mutlaka İstiyoruz”
AK Parti Adıyaman Milletvekili Murtaza Yetiş Mercan Televizyonu ekranlarında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Mercan Ana Haber de Nazım Keleş’in sorularını yanıtlayan Milletvekili Murtaza Yetiş, gündemin sıcak maddesi Anaya Mahkemesi Başkanı Haşim Kalınç’ın açıklarını değerlendirdi. AK Parti’nin kimseye borcunun ve alacağını olmadığını söyleyen Milletvekili Yetiş Anayasa Mahkemesi’nin 1960 darbesinden sonra darbecilerin kurduğu darbe artığı bir kurum olduğunu ifade etti.
Yetiş, yaptığı açıklamada: “Bir tarihin veya kaderin denk düşüldüğü bir nokta olarak görmek lazım. Türkiye’deki bütün vesayetçi anlayışlarla kurumlarla tek tek hesaplaşmak Ak Parti’ye kalmış öyle görünüyor. Anayasa mahkemesinin 52. Kuruluş yıl dönümü yani ne demek Anayasa Mahkemesi 1960 darbesinden sonra darbecilerin kurduğu darbe artığı bir kurumdur ve Türkiye’de sistem öyle bir örgütlenmiştir ki bir tarafta devlet denilen bir mekanizma vardır bu mekanizmanın da devletinde Türkiye şartlarında birinci düşmanı millet olarak belirlenmiştir. Yani kimse dışarıda düşman aramasın kendisine bu devletin birinci düşmanı milletin kendisidir denmiştir. Bunun içinde Anayasa Mahkemesi gibi üniversitelerin üst organları gibi idari yapının en tepesinde olarakta bütün bunları organize eden cumhurbaşkanlığı makamı gibi bütün bu kurumlar ve makamlar milletten korunması gereken devletin kendi iç koruyucu mekanizmaları olarak değerlendirilmiş düşünülmüş. Bir tarafta devletin başında olan cumhurbaşkanı bir tarafta da milleti görüntüde idare ediyormuş gibi görünecek bir başbakan. Bütün kurgu buydu. Şimdi bu kurguyu bu oyunu bozan ise Ak Parti olmuştur sayın başbakanımız olmuştur ve bütün bu vesayetçi kurumları birer birer bunlarla hesaplaşa hesaplaşa, yüzleşe yüzleşe en son geldiğimiz noktada bugün artık yargı vesayetçiliği anlayışıylada mücadele noktasına gelmiştir. Evet doğru yargı içerisinde bir paralel çeteleşme vardır ama bununla birlikte birde bu kurumsal yapının genetiğinde bulunan bir darbeci vesayetçi anlayış vardır. Bu elitis anlayışında bugün çok net olarak görüldüğü bir konuşmayı hepimiz bütün millet şahit olmuştur. Şimdi bundan sonra olacak şey şudur; Bir defa yasama yürütme ve yargı kuvvetler ayrılığı elbette ki tartışılmaz bir gerekliliktir. Ama şunuda söylemek gerekiyor ki yasama kuvvetinin üstünlüğü ile örneğin yargı kuvvetinin ya da yürütme kuvvetinin üstünlüğü de aynı olmamalıdır. Çünkü parlementoyu doğrudan milletin kendisi seçmektedir vekillerini doğrudan kendisi belirlemektedir ve yasama organı meclisimiz aynı zamanda bir denetim organıdır da bütün kurumların denetleneceği yer yine parlementodur, milletin egemenliğini milli egemenliği merkez bulduğu yerdir. Fakat hem yürütmenin hem yargının bir noktada aslında yine yargının yasamanın denetimine açık olması gerekiyor. Şimdi bugünkü sistemde bakın öyle bir noktaya geldi ki daha dün HSYK’da HSYK kanununda ‘siz adalet bakanlığına siz bir takım geniş yetkiler veriyorsunuz’ diye bu yetkileri iptal eden anayasa mahkemesi bugün öyle bir noktada kendisini görüyor ki ben yasamanın da, yürütmenin de üzerinde hatta yargının da üzerinde tek süper yargıyım tek süper yetkili mekanizmayım, makamım diye ortaya çıkmış durumda. Bir tarafta bireysel başvuru ile doğrudan vatandaşın her türlü başvurusunu yapacağı ve son nokta olarak adeta üst temyiz makamı olarak çalışacak bir kurum, bir tarafta yargı yargı mekanizmaları içerisinde en üst düzeyde hiyerarşiyi oluşturacaksınız onun tepesindeki kurum, yani yürütmeyi bahsettiğim bireysel başvuru hakkı üzerinden kontrol edeceksiniz, yargıyı mekanizma üzerinden kontrol edeceksiniz ve yasama kurumunu da yani parlamentomuzu da yasama faaliyeti üzerinden bugün meclisten çıkan kanunları bile iptal etme yetkisine sahip olacaksınız. Peki kime hesap veriyorsunuz? Hiç kimseye. İşte bu anlayışı ve mekanizmayı da AK Parti’nin artık öyle görünüyor ki milletten aldığı yetkiyle bozma zamanı gelmiştir. Bugün ABD ve AB bazı ülkelerinde de Anayasa Mahkemesi yoktur. Türkiye’de de önümüzdeki süreçte bir toplumsal restorasyon sürecini başlattığımız bu dönemde idari bir restorasyana da ihtiyaç var ve devlet aygıtının bütün kurumları ile birlikte tamamen millet tarafından denetleneceği hesap verilebilir bir noktaya getirmemiz lazım. Anayasa mahkemesi de dahil. Haşim Kılınç’ın bütün bu açıklamaları bana göre eceli gelen kurum olarak görüyorum ben. Bütün bu yaklaşımların tamamı artık Anayasa Mahkemesi’nin de millete hesap verme noktasına geleceğini fark etmesinden kaynaklanıyor.
AK PARTİ’NİN KİMSEYE BORCU YOK
Koca bir sistemi fertler üzerinden değerlendirmemek lazım. İnsanlar kendi bireysel menfaatleri üzerinden farklı değerlendirebilirler. Burada hakiki olan tek bir destek vardır o da milletin desteğidir. Milletin duası ve desteği hakiki destektir. AK Parti’nin kimseye borcu yok. AK Partiyi milletin bu yönetim mekanizmasına geçmesi, bu devletin başına geçmesine yetkiye veren tek mercii millettir. Haşim Kılınç veya diğer Anayasa Mahkemesi üyeleri doğru duruş sergilemişlerse bu kendi şahsi hukuki birikimlerine karşı bir duruştur. AK Parti’nin burada kendine bir borç veya alacak çıkarmasına hiç gerek yok. Rahmetli Cemil Meriç’in güzel bir sözü vardır; “Siyasette artık sağcı veya solcu, ilerici veya gerici siyasetçi yoktur, namuslu veya namusuz siyaset vardır”. Burada namuslu ve namussuzdan kastımız, milletle beraber, milletin talebini, geleceğini gören, beklentilerini duyan siyasetçi namuslu siyaset yapıyordur, başka tür vesayetçi aracılardan medet bekleyen anlayış ise namussuz bir siyasettir. 30 Mart seçimlerinin getirdiği nokta muhalefeti bir kez daha milletle bu işi yapamayacağı, başka yollarla bu işi yapmaya kalktılar.  Siyaset kurumlarından daha çok, yargının kendi içerisinde daha dürüst, namuslu ve gerçek hukuk adamlarının kendi kurumlarını sahiplenmelerini ve bu yanlışa dur demelerini bekliyoruz. Biz milletten aldığımız emanetin hakkını vereceğiz.
AK PARTİ YENİDEN BU TOPLUMUN NORMAL MECRASINDA AKMASINI SAĞLAMAYA ÇALIŞIYOR
Milletimiz o kadar geniş bir yüreğe sahiptir ki, bu yürekte Müslümanı, Ermenisi, Süryanisi, çok farklı gerek dini gerek etnik gruplar vardı. Osmanlı 700 yıl boyunca 72 milleti bir arada yaşatmayı bilmiştir. Yeni Türkiye’nin inşa edilmesi sürecinde yapacağımız çok önemli bir şey var. Yeniden toplumsal restorasyonumuzu yeniden organize etmektir. 1. Dünya savaşında ittihatçı çılgınlık diyebileceğimiz süreçte bir taraftan Osmanlı tebaası içerisinde dini anlamda farklı gruplar ciddi anlamda sıkıntıya düşürülmüştür. Diğer taraftan toplumun kendi içerisinde yaşadığı o cinnet hali üzerinden de gerek Müslüman insanlar, gerek gayrimüslüm vatandaşlarımız büyük acılar yaşamıştır. Hemen arkasında kurulan Cumhuriyet yönetimi ile birlikte bu dönemde de o tek partici, tek ulusçu anlayıştan kaynaklanan devrimler adı altında çok ciddi müdahaleler yapılmıştır. AK Parti yeniden bu toplumun normal mecrasında akmasını sağlamaya çalışıyor. Toplumun önündeki bütün engelleri kaldıralım. Attığımız adımlarla gayrimüslüm vatandaşlarımızın vakıf mallarını iade ettik. Süryani vatandaşlarımız dini anlamda özgürlüklerine kavuştular. Başbakanımızın Ermeniler ile ilgili yayınladığı taziye mesajını bir taktik olarak algılamamak lazım. Biz yeniden bu milleti millet yapan bütün değerlere sahip çıkma ve bu ülkeyi kendisine vatan bilmiş bütün insanlara da “Gelin sizin vatanınız burada” cesaretini ortaya koymaya çalışıyoruz.
ADIYAMAN’IMIZIN ÇOK GENİŞ BİR TURİZM POTANSİYELİ VAR
Adıyaman’ımızın çok geniş bir turizm potansiyeli var. Avrupa da bunların sadece bir tanesi bile olsa o şehir ihya olur. Bölgemiz yeni yeni kendine göstermeye başladı. GAP, İKA, Kültür Turizm bakanlığı gibi gerek yerel, gerek merkezi bir takım kurumlar ile turizm potansiyelimizin öne çıkarılması için sürekli girişimlerde bulunuyoruz. Bununla ilgili Adıyaman tanıtım günlerini geçen yıl ilk defa Ankara’da yaptık ve bu yılda benzeri bir şekilde yine İstanbul’da yapmaya başlıyoruz. Yine Kahta belediyemiz ile konuştuk, Nemrut Festivalini düzenleyeceğiz. Kültür bakanlığı ile uzun süren görüşmelerimiz oldu. Bakan yardımcılarımız, müsteşar arkadaşlarımız, bir anlamda Kültür ve Turizm Bakanlığının bütün ana kadrosunu Adıyaman’a getirdik. Adıyaman’da bütün tarihi ve turistik mekanlarımızı yerinden göreceğiz. Bölgesel ajanslarımızı da Adıyaman’ımıza davet ettik. Bu anlamda geleceğe yönelik projelerimizi bir adım ileriye atmak istedik.
HIZLI TREN PROJESİNİ ÇOK ÖNEMSİYORUM
ADIYAMANLILAR ADINA ÖZELLİKLE DEMİRYOLUNU ADIYAMAN’A MUTLAKA İSTİYORUZ
Hızlı tren projesini çok önemsiyorum. 2011’den bu yana uğraş alanlarımı bilen arkadaşlarım biliyorlardı. Bir önceki Ulaştırma ve Denizcilik bakanımız Binali Yıldırım beyle de çok önemli çalışmalar yürüttük.Adıyaman’a demiryolları ile ilgili teknik heyette de geldi. Bütün fizibilite raporlarını çıkardık. Bütün dosya ve çalışmamızı tekrar hazırladık. Güney sınırımızdan Şanlıurfa ve Mardin’e doğru gidecek bir hat ve bir de ayrıca Osmaniye sınırından gelip Kahramanmaraş ve Mersin, Gölbaşı Malatya Diyarbakır’a giden hatta bağlanacak bir hat, mevcut Mersin limanından Diyarbakır’a giden şuan ki hattı da konvansiyonel demiryolundan çıkarıp hızlı tren hattına çevirecekler. O projeyi yakından inceledik. Dediğimiz önümüzdeki on yıl içerisinde yapılması planlanan bir hat. Yeni bakanımız Lütfi Elvan ile seçim öncesi bu durumu konuştuk, Adıyamanlıların bu konu üzerinden ısrarla durduğunu belirttik. Grup başkanvekilimiz Ahmet Aydın ile birlikte bakan beyi aradık ve Pazartesi günü için randevulaştık. Dosyamız ile birlikte gideceğiz ve tüm Adıyamanlılar adına özellikle demiryolunu Adıyaman’a mutlaka istiyoruz. Ümit ederim ki bir sonraki buluşmamızda bunun müjdesi ile gelelim.
Editör: Adıyaman Haber