Platon amca kızmaz umarım. Benim de ideal devlet adına,  kendi ülkem için  bir fikrim var! Son dönemlerde artan cehalet ve başımıza musallat olan orantısız ahlaksızlık yüzünden, PLATON AMCA’nın  İDEAL DEVLET’i gibi, bu ülkenin aydınları, yazar çizerleri,   düşünen, sorgulayan insanları için, Türkiye’nin “GÜVENLİ BÖLGE” haline getirilmesi şart! Her alanda kalitesizleşme,  bugünün anlayışında başarılı görülüyor olma ölçütü bile, hangi anlayışların tahakkümünde olduğumuzun kanıtı! Orvilin 1984 romanındaki, yukarıdan EFENDİNİN gözlerinden herkesin kendisine kanun biçtiği halleri, şu ara arar olduk zira! Başınıza cehalet yağıyor! 

Türkiye’nin  güvenli bölge haline getirilmesi için, belli bir bölge seçilip,  bir şehir kurulabilir! Bu şehre memleketin bütün yalakaları, rant ağaları , sanatçı bozuntusu müsvedde tipleri, tecavüzcüler, mafya artığı ucube tipler ve sosyal medya maymunları gönderilmelidir. Memleket bunalmış durumda! Ahlaksızlık, cehalet giderek topluma rol biçme cüretinde!  Ülkenin üzerine kara bulut gibi çöken, eğitiminden ekonomisine kadar, her şeyi yolundan çıkaran, son dönemin özelikleriyle örtüşen, günümüz sosyal hayatına yön verenlerden cesaret alan günümüz cehaletleri, ülkenin kaderini belirliyormuş gibi caka satıyorlar! Mafyası, ahlaksızı, vatan edebiyatı yapıp şerefsizliklerine kılıf uydurur hale geldi! “Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namusuz odur”  diyor Friedrich Nietzsche. Bakın etrafınıza her haltı, her pisliği yiyip,  utanmadan memleketin damarlarında gezen lağım farelerini görmek zor değil! Kanunlar, nizamlar güçlünün himayesinde ve cesaretleri ile menfaatlerinin şövalyeliğini yapmaktan geri durmuyorlar. 

Güvenli bölge seçilip acilen bu tür pislikler atılmadığı sürece,  hayata dahil olup istediği şekilde düzen bozan kural tanımaz adiler, okullarda, parklarda, yaşam alanların tamamında hayatı zehirlemeye devam ediyorlar! Hayvanlara aşağılık münasebetlerde bulunan,  çocuklara bu dünyada cehennemi yaşatan,  kadınlara canavarca saldıran tipleri,  toplayıp seçilmiş bölgeye atmadığımız sürece, her gün bir yerden, zihinlerimizde, kalplerimizde patlayan bu tür olayları,  toplum hayatında kabullenmek zorunda kalacağız. Hapishaneler denebilir. Bu alçakların yeri var zaten,  denebilir! Bu bir zihniyet sorunu. Bu zihniyetle  mücadele etmek zor! Onları  hayata kazandırmak yerine,  toplumun dışına itip, kendi pisliklerinde boğulmaları sağlanmalıdır. Bir çocuğa tecavüz edeni, hayvanlara münasebette bulunan ahlaksızları, dört duvar arasında adam etmek yerine,  kendisine benzeyen bir şehre atılma yolu denenmelidir. 

Bu ülkede,  hukuk alanında,  ekonomide,  sağlıkta, akla gelebilecek toplumu ilgilendiren tüm alanlarda, başarısız olan, yolsuzluk yapanlar vekil olup cebine çalışan, müteahhit olup rant devşirenler,  bu güvenli bölgeye alınıp tecrit edilmelidir! Farklılıkları sorun haline getiren,  düşüncelere karşı sırf yalakalık olsun diye takla atıp karşı çıkan, EVET EFENDİMCİ  sümüklü böceklerin yaşam alanlarına yaptıkları saldırı bertaraf edilmelidir. Platon amcanın hayali ütopyasına nispet yaşadığımız şu vatanın bütün güzelliklerini iğrençleştiren, saygıyı,  sevgiyi kendi menfaatlerine kurban eden asalakların,  toplum dışına atılma zamanı gelmiştir. Dün ile bugün arasında kavga çıkaran,  bu ülkenin mayasında kimin emeği varsa hepsine ahlaksızca saldıran kim varsa, acilen bu ülkenin üzerine boca ettikleri nefretleri ile birlikte, güvenli bölgeye hapsedilmelidir. 

Kitap okumayı basitleştiren, sinema, tv dünyasını ayağa düşüren, çıktıkları programlarla bu ülkeye ait kutsal bütün değerleri yerle bir eden,  sanatçıyım deyip sanata hakaret eden ve yeni nesli saçma sapan tavırlarıyla zehirleyen,  düşünceden yoksunlara maruz kaldığımız yetti. Bu düşüncenin önündeki,  kalitenin önündeki engelleri güvenli bölgeye atmanın tam zamanı! Zira kanalizasyon patlağı gibi her tarafa kokularını yaymaya cüretleri had safhada!

Bu ülkeyi ayakta tutan en önemli konu adalet ve hukuktur. Oluk oluk kan dökmekten bahseden mafya bozuntularına kimse ses çıkarmıyorsa, haksız yere borsa oluştururcasına verilen kararlarla vicdanlara kılıçlar sokuluyorsa, aynı suçlara farklı cezalar veriliyorsa, adalet tanrıçası Themis dansöz gibi oynatılıyorsa durup düşünmek lazım. Bu nasıl bir anlayış, bu nasıl bir ciddiyet? Kanunlar verilen kararların yüzüne tükürecek reddede! Ülkenin ana omurgası adaletin saçından tutup yerlerde sürüklemek, kanunların gözlerine biber gazı sıkmak hangi anlayışın, hangi nefretin tezahürü? Gösteri ve yürüyüş haklarının ayaklarını kıran, nefreti kanunmuş gibi milletin üzerine boca eden, efendilerin uşakları kabadayı diktatörlerle vatanın her tarafını zehirleyen kuklalardan kurtulmak için,  kamyonlarla bu zihniyet güvenli bölgeye taşınmalıdır. 

Nazım hikmet HERHAL, İLERDEDİR YAŞANACAK GÜNLERİN EN GÜZELİ derken eğer bu günleri kast etmişse yanıldığını keşke görseydi! Ülke insanı ömrünü güzel günleri beklerken bitiriyor. Topyekün bu ülkede sorun olan ne varsa, KİM varsa hangi anlayış varsa acilen güvenli bölgeye sevkleri yapılmalıdır. Bütün pisliklerin buluştuğu bir ortamda varsın ahlaksızlık halay çeksin. “Kim kimi tutarsa zihinlerine anayasa olsun! ARTIK NEFES ALMAK İSTİYORUZ....

DİPNOT: 

Yaşlı kızıldereli reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve 12 yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri kurt köpeğiydi bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla, sordu dedesine: Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.

– “Onlar” dedi, “benim için iki simgedir evlat.”

– “Neyin simgesi” diye sordu çocuk.

– “İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları. Çocuk, sözün burasında; ‘mücadele varsa, kazananı da olmalı’ diye düşündü ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:

– “Peki” dedi. “Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?”

Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.

– “Hangisi mi evlat? Ben, hangisini daha iyi beslersem!”

Türkiye önümüzdeki süreçte çağdaş ve medeni bir ülke olmak istiyorsa toplumun eğitimini,  adaletini kısacası her alanda neyi BESLEYECEĞİNİ bilmeli! Cehaletten kurtulmak ŞART! 

BİR SÖZ

Cahillerin önünde güzel sözleri sayıp dökme, o vecizelerin emrettiği şeyleri yap. EPİKTETOS.