Adı Hasan, soyadı A.

                Küçük yaşta babası vefat etmiş, annesi hemen 2’nci evliliğini yaparak çocuklarını bırakıp başka ile gitmiş. Dedesi tarafından büyütülmüş. Bir ağabeyi dışında kimi-kimsesi yok.

                Çorap ve reklam pazarlamacılığı, şoförlük, arzuhalcılık, emlakçılık yapmış…

                25 yaşlarına geldiğinde evlenmiş, 2 çocuk sahibi olmuş. İşleri bozulup borçlanınca ailesi ile ilişkileri de bozulmuş. Eşinin açtığı boşanma davası sonucunda boşanmış, hakim tarafından eşine bırakılan çocuklarını arada bir görmeye gidiyor imiş.

Yaşı 35-40’ı bulmuş, Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirindeki deyimle Dante gibi “ömrünün yarısına” gelmiş*. Ekmeğini helalinden kazanmak için bir işe girmek istemiş bulamamış. Sözüm ona çareyi, aslında “tüm kötülüklerin anası” olan, çaresizliğin ikrarı olan alkolde bulmuş. 2014 yılının ilk yarısında birkaç gün arayla iki kez intihar teşebbüsünde bulunduğu ve kurtarıldığı basında yer almış. Fiziki ve psikolojik tedavi görmüş, kısmen iyileşmiş… Ama yine de “intihara meyilli potansiyel”

                “İnsan insanın zehrini alır.” sözünün doğruluğuna inanan kendi deyimiyle bir “manevi büyüğüyle” birkaç kez saatlerce yaptığı “terapi”  sonucunda intihardan vazgeçtiğini ifade ederek hayata yeniden tutunmaya başlamış. Hayatı, yaşamayı sevmeye başlamış. Çocuklarının geleceğini düşünürek. Tabii ki kendisinin de…

Bu “büyüğünün” de uygun görmesi ile bir şantiyede işe girmiş ve bekçi olarak çalışmaya başlamış. % 63 engelli raporunagöre engelli kontenjanı içerisinde işe girişi yapıldığı halde 5-6 ay sonra “senin engellilik oranın  % 63 imiş, bekçi olarak çalıştıramayız.” denilerek kapı dışarı edilmiş. Oysa zaten işe giriş sebebi % 63 engelli raporlu olması. Bu arada şantiyede çalışmakta iken önceden başvurduğu İl Milli Eğitim Müdürlüğünden gelen 9 aylık iş davetini de “çalışıyorum.” diyerek geri çevirmiş.

Aynı büyüğüne gelerek durumu anlatmış. İşe tekrar alındığı taktirde; “İşyeri kurallarına uyacağım, boş durmayacağım, aldığım maaşı helal ettireceğim, iş veya pozisyon beğenmemezliği yapmayacağım, sekiz saat-on saat demeden tuvalet temizliği de dahil her ne iş verirlerse yapacağım. Tekrar işe girsem de girmesem de bu görüşme ve girişimlerden kimseye söz etmeyeceğim.” diye söz vermesi üzerine devlete, ufukları gibi gönülleri de açık olan Adıyaman Vali Yardımcısı Murat Süzen’e ve yönlendirmesi ile Vali Mahmut Demirtaş’a gitmiş, tüm samimiyet ve doğruluğu ile olayı anlatarak yardım talep etmiş. Sağ olsun Vali Demirtaş’ın işverenle görüşmesi sonucunda aynı işe yeniden davet edilmiş.

“Manevi büyüğünün” isteği üzerine ayrıca “Vali Bey’in aradığından kimseye bahsetmeyeceğim. İşyerinde şımarmayacağım.” diye de söz verdikten sonra şantiyeye giderek eski işine yeniden başlamış.

Ve altı ay sonra internetten tanıştığı ve bilahare giderek bizzat görüşüp anlaştığı İzmir’de ikamet eden bir bayanla evlenme hazırlığı için işvereniyle helalleşerek ayrılmış…

Şimdi,” ikinci baharını” yaşamak ve ikamet etmek üzere gittiği İzmir’den; Devlet’in ellerini öptüğü ve teşekkür mesajının iletilmesini diliyor.

Evet!

İntihar istatistiklerine bir sayı daha eklenmeden, bir “Hasan” işte böyle kurtuldu… 

Peki ya diğer “Hasan’lar?…

NOT-1: Bundan sonra Adıyaman’da Bugün Gazetesi’nde yazmayacağım. Kimsede bir hakkım yok. Varsa da helal ediyorum. Sizin de hakkınızı helal etmenizi diliyorum. Saygılarımla…

NOT-2: *Bu cümle; Adıyaman’da Bugün Gazetesinin 2.12.2015 tarihli nüshasında, dil sürçmesi ile “Yaşı 35-40’ı bulmuş, Dante’nin ‘35 yaş’ şiirindeki deyimle ‘ömrünün yarısına’ gelmiş.” Şeklinde yayınlanmıştır. Yanlışlığın düzeltilmesini sağlayan okurumuza teşekkür ediyorum.

Mustafa Işıldak

9.12.2015 www.isildakkalem.com

0532-422 95 28 [email protected]